Bu batınî ahlakı gerektiren bir tek sebep vardır. O da -manası ileride geleceği gibi- mütekebbir kişiye bağlı bulunan ucubdur; zira kişi nefsinden, ilminden, amelinden veya sebeplerinden herhangi birşeyle ucb'a kapıldığı zaman nefsini büyütür ve kibirlenir.
Zahirî kibre gelince, onun sebepleri üçtür: Birinci sebep, mütekebbirdedir. İkinci sebep, kendisine karşı kibir taslanan kimsedir. Üçüncü sebep de bu ikisinin dışındaki şeylere bağlı bulunan şeydir.
Mütekebbir kimsedeki sebebe gelince, o sebep ucubdur. Kendisine karşı kibir taslananla ilgili sebebe gelince, o da hıkd ve hased'dir. Bu ikisinin dışındaki şeylere bağlı bulunan sebebe ge-lince, o sebep riyadır. Bu bakımdan bu itibarla sebepler dört olur: Ucub, hıkd, hased ve riya!
Ucub
Biz daha önce de ucbun batınî kibri gerektirdiğini, batınî kibrin de ameller, söz ve hallerde zahirî kibri doğurduğunu söyledik.
Hıkd
Hıkd, insanı ucubsuz kibirlenmeye zorlar. Tıpkı kendisine ait veya daha üstün gördüğü bir insana karşı kibirlenen kimse gibi... Fakat o kimse, eşit veya daha üstün olmasına rağmen, daha önce geçen bir sebepten dolayı ona öfkelenmiş, öfke de onda hıkd hastalığını doğurmuştur. Böylece o adamın nefreti onun kalbinde yerleşmiştir. Bu bakımdan kibirli kimse, bu illetten dolayı, bir türlü o adama tevazu göstermeye yanaşmaz. Her ne kadar o adam onun nezdinde kendisine tevazu göstermeye müstehak ise de... Nice rezil kimse vardır ki nefsi hıkdından ve buğzundan dolayı büyük insanlardan birine tevazu göstermesine müsaade etmez. Kendisini, o büyük insan tarafından geldiği zaman hakkı reddetmeye, nasihati
kabul etmemeye zorlar. O büyük insanı geçmek hususunda, her ne kadar muvaffak olamayacağını bilse de var kuvvetiyle çaba sarfetmeye kendisini zorlar. Eğer o büyük insana zulmederse, gidip onunla helallaşmayı nefsine yediremez. Ona karşı suç işlese bile ondan bir türlü özür dilemez. Bilmediği meseleleri ondan sormaz.
Hased
O da kendisine hased edilen insana buğzetmeyi gerektirir. Her ne kadar o insan tarafından kendisine bir kötülük dokunmamış, buğz ve hıkdı gerektiren bir sebep yok ise de... Hased insanı, hakkı inkar etmeye de davet eder! Hatta hasedçi bir kimse hased ettiği insanın nasihatini kabul etmez. Ondan ilim öğrenmeyi bile reddeder. Nice cahil vardır ki ilme muhtaçtır. Oysa memleketinin halkından birinden veya akrabalarının birinden istifade etmekten çekindiğinden ve bunu da hasedden dolayı yaptığından cehaletin rezalet deryasına dalmıştır. O hasedci kimse o ilim ehlinden yüz çevirir, ona karşı gurur taslar. Oysa, onun ilmî faziletinden dolayı, o kendisine tevazu gösterilmeye layıktır. Fakat hased onu mağrurların ahlakıyla -her ne kadar batınında o insanın üstünlüğünü görse de- ona karşı hareket etmeye zorlar!
Riya
Riya da insanı mütekebbirlerin ahlakına davet eder. Hatta kişi, kendisinden üstün olduğunu bildiği bir kimse ile aralarında ne bir dostluk, ne tanışıklık, ne hased ve ne de hıkd olmadığı halde münazara eder. Her ne kadar böyle bir durum aralarında yoksa da ondan gelen hakkı kabul etmekten imtina eder. İstifade etmek hu-susunda ona tevazu göstermez. Bütün bunları halkın 'o kendisinden üstündür' diyeceği korkusundan yapar. Bu bakımdan kendi-sini kibirlenmeye sevkeden amil sadece riyadır. Eğer onunla tek başına kalmış olsaydı ona karşı böbürlenmezdi. Ucub veya hased veya hıkddan ötürü böbürlenene gelince, böyle bir kimse, karşıdaki insanla tek başına kaldığı ve beraberlerinde üçüncü bir şahıs bulunmadığı takdirde de böbürlenir. Yalancı olduğu halde, nefsini şerefli bir soya nisbet eder. Yalancılığını bildiği halde o nesebe mensub olmayan bir kimseye karşı gururlanır. Meclislerde ona karşı büyüklük taslar! Yolda giderken onun önünde yürür. İkram ve i'zazda onunla eşit olmaya razı olmaz. Oysa bunlara müstehak olmadığını bilir. Neseb davasında yalancı olduğunu bildiği için,batınında kibir de yoktur. Sanki mütekebbir ismi, ancak batınında bulunan bir kibirden dolayı bu fiilleri çoğu zaman işleyene, kibri ucub ve başkasına hakaret gözüyle bakmaktan ibaret olana ıtlak olunup kullanılır. O halde eğer böyle bir kimseye mütekebbir denirse, bu İsim kibir fiillerine benzemekten ileri gelir. Allah Teala'dan hüsn-ü tevfîkini dileriz. Allah en doğrusunu bilir!





