Lokman suresi Mekke döneminde inmiştir. 34 ayet olan Lokman suresi, adını 12. ve 13. ayetlerde anılan Hz. Lokman'dan almıştır. Lokman suresinde Hz. Lokman'ın oğluna öğütleri çerçevesinde, tevhid, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve haşr konularına dikkat çekilmekte, kıyamet günü için hazırlıklı olunması öğütlenmektedir. İşte Lokman suresi, Lokman suresinin okunuşu ve meali

LOKMAN SURESİNİN OKUNUŞU VE MEALİ

Lokman 1 (Mealleri Karşılaştır): Elif lam mîm.
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ الٓمٓ
Elif Lam Mîm.

Lokman 2 (Mealleri Karşılaştır): Tilke ayatul kitabil hakîm(hakîmi).
تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱلْكِتَٰبِ ٱلْحَكِيمِ
(2-3) Bunlar, hikmet dolu Kitab'ın; iyilik yapanlara bir hidayet ve rahmet olarak indirilmiş ayetleridir.

Lokman 3 (Mealleri Karşılaştır): Huden ve rahmeten lil muhsinîn(muhsinîne).
هُدًى وَرَحْمَةً لِّلْمُحْسِنِينَ
(2-3) Bunlar, hikmet dolu Kitab'ın; iyilik yapanlara bir hidayet ve rahmet olarak indirilmiş ayetleridir.

Lokman 4 (Mealleri Karşılaştır): Ellezîne yukîmûnes salate ve yu'tûnez zekate ve hum bil ahıreti hum yûkinûn(yûkinûne).
ٱلَّذِينَ يُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤْتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَهُم بِٱلْءَاخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar.

Lokman 5 (Mealleri Karşılaştır): Ulaike ala huden min rabbihim ve ulaike humul muflihûn(muflihûne).
أُو۟لَٰٓئِكَ عَلَىٰ هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

Lokman 6 (Mealleri Karşılaştır): Ve minen nasi men yeşterî lehvel hadîsi li yudılle an sebîlillahi bi gayri ilmin ve yettehızeha huzuva(huzuven), ulaike lehum azabun muhîn(muhînun).
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَشْتَرِى لَهْوَ ٱلْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ
İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.

Lokman 7 (Mealleri Karşılaştır): Ve iza tutla aleyhi ayatuna vella mustekbiren ke en lem yesma'ha ke enne fî uzuneyhi vakra(vakran), fe beşşirhu bi azabin elîm(elîmin).
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ءَايَٰتُنَا وَلَّىٰ مُسْتَكْبِرًا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا كَأَنَّ فِىٓ أُذُنَيْهِ وَقْرًا ۖ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Ona ayetlerimiz okunduğu zaman; onları hiç işitmemiş gibi, kulağında bir ağırlık var da büyüklenerek arkasını döner. Ona, elem dolu bir azabı müjdele.

Lokman 8 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne amenû ve amilûs salihati lehum cennatun na'îm(na'îmi).
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُمْ جَنَّٰتُ ٱلنَّعِيمِ
(8-9) Şüphesiz, iman edip salih amel işleyenler için içlerinde ebedî kalacakları Naîm cennetleri vardır. Allah, (bu konuda) gerçek bir vaadde bulunmuştur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Lokman 9 (Mealleri Karşılaştır): Halidîne fîha, va'dallahi hakka(hakkan), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
خَٰلِدِينَ فِيهَا ۖ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقًّا ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
(8-9) Şüphesiz, iman edip salih amel işleyenler için içlerinde ebedî kalacakları Naîm cennetleri vardır. Allah, (bu konuda) gerçek bir vaadde bulunmuştur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Lokman 10 (Mealleri Karşılaştır): Halakas semavati bi gayri amedin terevneha ve elka fîl ardı revasiye en temîde bikum ve besse fîha min kulli dabbeh(dabbetin), ve enzelna mines semai maen fe enbetna fîha min kulli zevcin kerîm(kerîmin).
خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ۖ وَأَلْقَىٰ فِى ٱلْأَرْضِ رَوَٰسِىَ أَن تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ ۚ وَأَنزَلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
Allah, gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik.

Lokman 11 (Mealleri Karşılaştır): Haza halkullahi fe erûnî maza halakallezîne min dûnih(dûnihî), beliz zalimûne fî dalalin mubîn(mubînin).
هَٰذَا خَلْقُ ٱللَّهِ فَأَرُونِى مَاذَا خَلَقَ ٱلَّذِينَ مِن دُونِهِۦ ۚ بَلِ ٱلظَّٰلِمُونَ فِى ضَلَٰلٍ مُّبِينٍ
İşte Allah'ın yarattıkları! Haydi, Allah'ı bırakıp da taptıklarınızın yarattığını bana gösterin! Hayır, zalimler açık bir sapıklık içindedirler.

Lokman 12 (Mealleri Karşılaştır): Ve lekad ateyna lukmanel hikmete enişkur lillah(lillahi), ve men yeşkur fe innema yeşkuru li nefsih(nefsihî), ve men kefere fe innellahe ganiyyun hamîd(hamîdun).
وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا لُقْمَٰنَ ٱلْحِكْمَةَ أَنِ ٱشْكُرْ لِلَّهِ ۚ وَمَن يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَنِىٌّ حَمِيدٌ
Andolsun, biz Lokman'a "Allah'a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye layıktır.

Lokman 13 (Mealleri Karşılaştır): Ve iz kale lukmanu libnihî ve huve yaızuhu ya buneyye la tuşrik billah(billahi), inneş şirke le zulmun azîm(azîmun).
وَإِذْ قَالَ لُقْمَٰنُ لِٱبْنِهِۦ وَهُوَ يَعِظُهُۥ يَٰبُنَىَّ لَا تُشْرِكْ بِٱللَّهِ ۖ إِنَّ ٱلشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ
Hani Lokman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Yavrum! Allah'a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür."

Lokman 14 (Mealleri Karşılaştır): Ve vassaynel insane bi valideyh(valideyhi), hamelethu ummuhu vehnen ala vehnin ve fisaluhu fî ameyni enişkurlî ve li valideyk(valideyke), ileyyel masîr(masîru).
وَوَصَّيْنَا ٱلْإِنسَٰنَ بِوَٰلِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُۥ وَهْنًا عَلَىٰ وَهْنٍ وَفِصَٰلُهُۥ فِى عَامَيْنِ أَنِ ٱشْكُرْ لِى وَلِوَٰلِدَيْكَ إِلَىَّ ٱلْمَصِيرُ
İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: "Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır."

Lokman 15 (Mealleri Karşılaştır): Ve in cahedake ala en tuşrike bî ma leyse leke bihî ilmun fe la tutı'huma ve sahibhuma fîd dunya magrûfen vettebi' sebîle men enabe ileyy(ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi ma kuntum ta'melûn(ta'melûne).
وَإِن جَٰهَدَاكَ عَلَىٰٓ أَن تُشْرِكَ بِى مَا لَيْسَ لَكَ بِهِۦ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا ۖ وَصَاحِبْهُمَا فِى ٱلدُّنْيَا مَعْرُوفًا ۖ وَٱتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَىَّ ۚ ثُمَّ إِلَىَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
"Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim."

Lokman 16 (Mealleri Karşılaştır): Ya buneyye inneha in teku miskale habbetin min hardalin fe tekun fî sahretin ev fîs semavati ev fîl ardı ye'ti bihallah(bihallahu), innellahe latîfun habîr(habîrun).
يَٰبُنَىَّ إِنَّهَآ إِن تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِّنْ خَرْدَلٍ فَتَكُن فِى صَخْرَةٍ أَوْ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ أَوْ فِى ٱلْأَرْضِ يَأْتِ بِهَا ٱللَّهُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ
(Lokman, öğütlerine şöyle devam etti:) "Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır."

Lokman 17 (Mealleri Karşılaştır): Ya buneyye ekımıs salate ve'mur bil ma'rûfi venhe anil munkeri vasbir ala ma esabek(esabeke), inne zalike min azmil umûr(umûri).
يَٰبُنَىَّ أَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ وَأْمُرْ بِٱلْمَعْرُوفِ وَٱنْهَ عَنِ ٱلْمُنكَرِ وَٱصْبِرْ عَلَىٰ مَآ أَصَابَكَ ۖ إِنَّ ذَٰلِكَ مِنْ عَزْمِ ٱلْأُمُورِ
"Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir."

Lokman 18 (Mealleri Karşılaştır): Ve la tusa'ir haddeke lin nasi ve la temşi fîl ardı meraha(merahan) innellahe la yuhıbbu kulle muhtalin fehûr(fehûrin).
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِى ٱلْأَرْضِ مَرَحًا ۖ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ
"Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez."

Lokman 19 (Mealleri Karşılaştır): Vaksid fî meşyike vagdud min savtik(savtike), inne enkerel asvati le savtul hamîr(hamîri).
وَٱقْصِدْ فِى مَشْيِكَ وَٱغْضُضْ مِن صَوْتِكَ ۚ إِنَّ أَنكَرَ ٱلْأَصْوَٰتِ لَصَوْتُ ٱلْحَمِيرِ
"Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!"

Lokman 20 (Mealleri Karşılaştır): EE lem terev ennellahe sehhare lekum ma fîs semavati ve ma fîl ardı ve esbega aleykum niamehu zahireten ve batıneh(batıneten), ve minen nasi men yucadilu fîllahi bi gayri ilmin ve la huden ve la kitabin munîr(munîrin).
أَلَمْ تَرَوْا۟ أَنَّ ٱللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُۥ ظَٰهِرَةً وَبَاطِنَةً ۗ وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يُجَٰدِلُ فِى ٱللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَٰبٍ مُّنِيرٍ
Göklerde, yerde ne varsa hepsini Allah'ın sizin hizmetinize verdiğini ve açıkça yahut gizlice üzerinizdeki nimetlerini tamamladığını görmediniz mi? Yine de insanlar arasında, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır.

Lokman 21 (Mealleri Karşılaştır): Ve iza kîle lehumuttebiû ma enzelallahu kalû bel nettebiu ma vecedna aleyhi abaena, e ve lev kaneş şeytanu yed'ûhum ila azabis saîr(saîri).
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّبِعُوا۟ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ قَالُوا۟ بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ ءَابَآءَنَآ ۚ أَوَلَوْ كَانَ ٱلشَّيْطَٰنُ يَدْعُوهُمْ إِلَىٰ عَذَابِ ٱلسَّعِيرِ
Kendilerine, "Allah'ın indirdiğine uyun" denildiği zaman, "Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" derler. Şeytan, kendilerini cehennem azabına çağırıyor olsa da mı?

Lokman 22 (Mealleri Karşılaştır): Ve men yuslim vechehu ilallahi ve huve muhsinun fe kadistemseke bil urvetil vuska, ve ilallahi akibetul umûr(umûri).
۞ وَمَن يُسْلِمْ وَجْهَهُۥٓ إِلَى ٱللَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ ٱسْتَمْسَكَ بِٱلْعُرْوَةِ ٱلْوُثْقَىٰ ۗ وَإِلَى ٱللَّهِ عَٰقِبَةُ ٱلْأُمُورِ
Kim iyilik yaparak kendini Allah'a teslim ederse, şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur. İşlerin sonu ancak Allah'a varır.

Lokman 23 (Mealleri Karşılaştır): Ve men kefere fe la yahzunke kufruh(kufruhu), ileyna merciuhum fe nunebbiuhum bi ma amil(amilû), innallahe alîmun bi zatis sudûr(sudûri).
وَمَن كَفَرَ فَلَا يَحْزُنكَ كُفْرُهُۥٓ ۚ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوٓا۟ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Kim inkar ederse, onun inkarı seni üzmesin. Onların dönüşleri ancak bizedir. Biz de onlara yaptıklarını haber veririz. Allah, göğüslerin içindekini (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.

Lokman 24 (Mealleri Karşılaştır): Numettiuhum kalîlen summe nadtarruhum ila azabin galîz(galîzin).
نُمَتِّعُهُمْ قَلِيلًا ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ إِلَىٰ عَذَابٍ غَلِيظٍ
Biz, onları (dünyada) biraz yararlandırırız. Sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz.

Lokman 25 (Mealleri Karşılaştır): Ve le in seeltehum men halakas semavati vel arda le yekûlunnellah(yekûlunnellahu), kulil hamdulillah(hamdulillahi), bel ekseruhum la ya'lemûn(ya'lemûne).
وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُ ۚ قُلِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Andolsun, eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, mutlaka "Allah" derler. De ki: "Hamd, Allah'a mahsustur." Fakat onların çoğu bilmezler.

Lokman 26 (Mealleri Karşılaştır): Lillahi ma fîs semavati vel ard(ardı), innallahe huvel ganiyyul hamîd(hamîdu).
لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْغَنِىُّ ٱلْحَمِيدُ
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Şüphesiz Allah, her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye layık olandır.

Lokman 27 (Mealleri Karşılaştır): Ve lev enne ma fîl ardı min şeceretin aklamun vel bahru yemudduhu min ba'dihî seb'atu ebhurin ma nefidet kelimatullah(kelimatullahi), innellahe azîzun hakîm(hakîmun).
وَلَوْ أَنَّمَا فِى ٱلْأَرْضِ مِن شَجَرَةٍ أَقْلَٰمٌ وَٱلْبَحْرُ يَمُدُّهُۥ مِنۢ بَعْدِهِۦ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَّا نَفِدَتْ كَلِمَٰتُ ٱللَّهِ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah'ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Lokman 28 (Mealleri Karşılaştır): Ma halkukum ve la ba'sukum illa ke nefsin vahıdeh(vahıdetin), innallahe semîun basîr(basîrun).
مَّا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ إِلَّا كَنَفْسٍ وَٰحِدَةٍ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌۢ بَصِيرٌ
(Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz, ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.

Lokman 29 (Mealleri Karşılaştır): E lem tere ennallahe yûlicul leyle fîn nehari ve yûlicun nehare fîl leyli, ve sehhareş şemse vel kamere kullun yecrî ila ecelin musemmen ve ennallahe bi ma ta'melûne habîr(habîrun).
أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يُولِجُ ٱلَّيْلَ فِى ٱلنَّهَارِ وَيُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِى ٱلَّيْلِ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِىٓ إِلَىٰٓ أَجَلٍ مُّسَمًّى وَأَنَّ ٱللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Görmedin mi ki, Allah, geceyi gündüzün içine ve gündüzü de gecenin içine sokuyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir zamana kadar akar gider. Şüphesiz Allah, işlediklerinizden hakkıyla haberdardır.

Lokman 30 (Mealleri Karşılaştır): Zalike bi ennellahe huvel hakku ve enne ma yed'ûne min dûnihil batılu ve ennallahe huvel aliyyul kebîr(kebîru).
ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ ٱلْبَٰطِلُ وَأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْعَلِىُّ ٱلْكَبِيرُ
Bu böyledir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir, onu bırakıp da taptıkları ise batıldır. Şüphesiz Allah yücedir, büyüktür.

Lokman 31 (Mealleri Karşılaştır): E lem tere ennel fulke tecrî fîl bahri bi ni'metillahi li yuriyekum min ayatih(ayatihî) inne fî zalike le ayatin li kulli sabbarin şekûr(şekûrin).
أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱلْفُلْكَ تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِنِعْمَتِ ٱللَّهِ لِيُرِيَكُم مِّنْ ءَايَٰتِهِۦٓ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ
Görmedin mi ki, gemiler Allah'ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir. Allah, bunu ayetlerinden bir kısmını size göstermek için yapmaktadır. Şüphesiz ki bunda hakkıyla sabreden, hakkıyla şükreden herkes için ibretler vardır.

Lokman 32 (Mealleri Karşılaştır): Ve iza gaşiyehum mevcun kez zuleli deavûllahe muhlisîne lehud dîn(dîne), fe lemma neccahum ilel berri fe minhum muktesıd(muktesidun), ve ma yechadu bi ayatina illa kullu hattarin kefûr(kefûrin).
وَإِذَا غَشِيَهُم مَّوْجٌ كَٱلظُّلَلِ دَعَوُا۟ ٱللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ فَلَمَّا نَجَّىٰهُمْ إِلَى ٱلْبَرِّ فَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ ۚ وَمَا يَجْحَدُ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ
Onları, (denizde) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim ayetlerimizi ise ancak son derece kaypak, son derece nankör olanlar inkar eder.

Lokman 33 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhen nasuttekû rabbekum vahşev yevmen la yeczî validun an veledihî ve la mevlûdun huve cazin an validihî şey'a(şey'en) inne va'dallahi hakkun fe la tegurrennekumul hayatud dunya, ve la yagurrennekum billahil garûr(garûru).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُوا۟ رَبَّكُمْ وَٱخْشَوْا۟ يَوْمًا لَّا يَجْزِى وَالِدٌ عَن وَلَدِهِۦ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَن وَالِدِهِۦ شَيْـًٔا ۚ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّ ۖ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِٱللَّهِ ٱلْغَرُورُ
Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz Allah'ın va'di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi aldatmasın.

Lokman 34 (Mealleri Karşılaştır): İnnallahe indehu ilmus saah(saati), ve yunezzilul gays(gayse), ve ya'lemu ma fîl erham(erhami), ve ma tedrî nefsun maza teksibu gada(gaden), ve ma tedrî nefsun bi eyyi ardın temût(temûtu), innallahe alîmun habîr(habîrun).
إِنَّ ٱللَّهَ عِ #16

Muhabir: Yazar Silinmiş