(Gazali, İhya)
Racife, sûr'un birinci, Radife de ikinci üfürülüşüdür. O gün kalplere ızdırap, gözlere korkaklık yakışır.
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
insanlar kıyamet gününde bembeyaz, kepekten arınmış undan yapılan bir ekmek gibi (dümdüz), içinde sığınağı olmaayan bir arazi üzerinde haşrolunur.189
Ravî (kendisinden bunun manası sorulduğunda) dedi ki: "Hadîsin metninde geçen Urfa gözalıcı beyaz olmayan demektir. Naki ise'kepekten arınıp elenmiş un demektir. Malem ise, örten bir bina, görmeye mani olan bir değişiklik demektir.
O yerin dünya gibi olduğunu sanana; dünya ile aralarında isim benzerliğinden başka bir benzerlik yoktur.
Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur:
O gün arz başka arza, gökler de başka göklere çevrilecektir! (İbrahim/48)
İbn Abbas şöyle diyor: Yerde fazlalık ve eksiklik olur. Ağaçları, dağları, dereleri ve onlarda bulunan şeyler silinir. Ukaz panayırındaki deri gibi uzadıkça uzar. Gümüş gibi beyaz bir yerdir. Onun üzerinde ne bir kan akıtılmış, ne de bir hata işlenmiştir. Göklerinde güneşi, ay'ı ve yıldızları silinir.
Ey miskin! O günün dehşet ve şiddetini dikkatle düşün! İnsanlar ışıksız toplandıklarında üzerlerine göğün yıldızları saçılır. Güneş ve ay ışıksız kalır. Yeryüzü, lambaları söndüğünden dolayı karanlığa bürünür. İnsanlar bu halde iken gökler başlarının üzerinde dönmeye başlar. Kalınlığı beşyüz senelik yol almasına rağmen gök delinir. Melekler onun etrafına çekilirler. Göğün delinme sesinin kulaktaki şiddeti ve dehşeti ne de acaiptir!
Yine ne acaiptir ki o anın dehşetinden gök, selabet ve şiddetine rağmen çatlar, eritilmiş gümüş gibi akar. Ona bir sarılık karışır. O kırmızı deri gibi kırmızı bir çiçek olur. Gök eritilmiş kalay gibi olur. Dağlar da renkli yün gibi! insanlar göğe dağılmış çekirgeler gibi birbirlerine yalın ayak, başı kabak ve yaya oldukları halde karışırlar.
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
İnsanlar yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz oldukları halde haşrolunurlar. Ter, onları gemlemiştir. Kulaklarının yumuşağına kadar varmıştır.190
Hz. Peygamber'in pak zevcesi ve bu hadîsin ravisi Hz. Şevde191 der ki: Hz. Peygamber'e 'Vay! Ne ayıp, birbirimizi o durumda mı göreceğiz?' dedim.
Hz. Peygamber şöyle dedi:
O gün, onlardan her kişinin kendine yeter derecede işi vardır.(Abese/37)
Ne büyüktür o gün ki onda avretler açılır. Buna rağmen kimse kimsenin avret yerine bakamaz. Nasıl avretlere bakılacaktır? Oysa onların bazısı karınları üzerinde, bazısı da yüzleri üzerinde yürür-ler. Başkasına bakmaya güçleri yoktur.
Ebû Hüreyre Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
İnsanlar kıyamet gününde üç sınıf olarak haşrolunurlar: Birinci sınıf, yayalar ve yüzleri üzerinde sürünenlerdir!192
Bunun üzerine bir kişi 'Ey Allah'ın Rasûlü! Nasıl yüzleri üzerinde yürüyeceklerdir?' diye sorunca, Hz. Peygamber şöyle cevap verdi: 'Onları ayakları üzerinde yürüten Allah, yüzleri üzerinde yürütmeye de kadirdir'
Ademoğlunun tabiatında alışmadığı şeyleri inkar etme hususiyeti vardır. Eğer insanoğlu, karnı üzerinde süratle yürüyen yılanı görmeseydi, muhakkak ayak olmadan yürünebileceğini inkar ederdi. Ayak üzerinde yürümeyi görmeyen bir kimseye göre ayak üzerinde yürümek de uzak bir şeydir. Bu bakımdan dünyadaki şeylere benzemiyor diye kıyametin acaipliklerinden herhangi bir şeyi inkar etmekten sakın; zira sen dünyadaki acaiplikler sana görmeden önce arzolunsaydılar, onları şiddetle inkar ederdin. Bu bakımdan kalbinde, suretini, çıplak, baş açık, zelil, korkak, şaşkın, dilsiz ve hakkında verilecek said veya şakî hükmünü beklediğin halde mahşerde durduğunu hazır bulundur. Bu hale önem ver, çünkü bu büyük bir haldir.
189) Müslim ve Buharî
190) Salebi, Beğavî, Müslim, Buharî, Taberanî, Hakim, İbn Merduveyh ve
Beyhakî
191) Zem'a'nm kızıdır. Kureyşlidir, Hz. Hatice'den sonra Hz. Peygamber'in
ilk hanımıdır. H. 54'de vefat etmiştir.





