Mukallid kelimesi eskiden daha da çok kullanıyordu fakat günümüzde de artık sıkça duymaya başladığımız ''Mukallid'' hem kelime manası bakımından hemde nerelerde kullanılıyor diye insanların merakına gark oldu. Mukallîd ne demektir? Nerelerde kullanılır? Mukallidin imanı sahih mi? Detaylar haberimizde.
MUKALLİD VE FIKIH
Mukallid olanların, müctehidin (Kur'an-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran alimlerin) sözüne göre hareket etmesi vacibdir, gereklidir. (İbn-i Âbidîn)
Bir mukallid ne kadar alim olursa olsun, önce gelmiş müctehidlerin bildirdiklerinin dışında ayrı bir ictihadda bulunamaz, yani hüküm veremez. (İbn-i Melek)
Mukallidler için delîl, sened; fıkıh alimlerinin yani müctehidlerin sözleridir. (Muhammed Hadimî)
2. İnanılacak şeylerin delillerini araştırmadan, anlamadan, sadece anasından babasından duyarak îman eden.
Mukallidin îmanı sahîhtir (doğrudur). Bunlar, farzı, vacibi, sünneti, müstehabı bilmez. Anasından, babasından gördüğü gibi inanır ve ibadet eder. Bu gibilerin îmanından korkulur. (Kutbüddîn-i İznikî)
3. Fıkıh alimlerinin yedinci derecesinde bulunan alim.
Mukallid olan fıkıh alimleri, mezheb imamlarını taklid eder. Bu demektir ki, kendiliğinden söz söylemez. Onun sözü mezheb imamının söylediği sözdür. (M. Sıddîk bin Saîd, İbn-i Âbidîn)

Mukallîd ne demektir?
Günümüz türkçesinde 'Taklîd= Taklit eden; aslolan bir eşyayı, hal ve hareketi, yine belli bir tarz üzre sunan, gösteren veya anlatmaya çalışandır..Bu tarif geliştirilebilir..
Taklitci yani mukallid/ mukallit; yaptığı işte veya harekette asıl hakkında fazla tedkîk/araştırma yapmaz..Tabiri caiz ise bir papağanın ezberlediğini tekrar etmesi, bir aktörün veya aktristin rol yapması gibi..Sadece aslolana yani sahici olana uymaya veya tatbike çalışır..
Birde Dîni istilahte manası vardır ki, bu da yine dünyevî manaya yakındır..
Çok teferruatlı bir mevzû olsa da kısaca şöyle tarif etmek mümkündür...
.... 'Mukallid', mezhep alimlerine fetva soran ve onların fetvalarına göre amel eden şahıstır... bu genel bir tarifdir..
Biraz daha vazıh olarak şunlar ilave olabilir..Mukteseben;
Mukallid: Taklid eden demektir. Taklid: Hüsn'ü zann edip haklı olduğuna inanmak sebebiyle bir kimseye itikatta, sözde, fiilde, görünüş ve giyinişte, delilsiz olarak uymak, tabi olmak ve ona benzemek demektir.
İslam'da genellikle taklid caiz değildir. Mesela sadece görerek veya bazı delillerle izah edilebilecek olan itikadi usuller ve İslam esaslarının uygulanmasında, mucizelerle desteklenmiş olan Resul-i Ekrem (S.A.V.) efendimizden başka hiç bir kimseyi taklid caiz değildir. Bu konuda her ferd icmalen veya tafsilen delil ile anlaşılmış olmak lazım ve vaciptir. Bunun sonucunda delil göstermek kudretinde olmayan kişi günahkar olur.

Fakat halkın işlerinin aksamaması ve atıl olmaması için yalnız dinin hüküm ve kaidelerinin cüz'i olanlarında yani ibadetler ve muamelatta ictihad derecesine ulaşamayanların, müctehidleri yani ictihad edenleri taklid etmesi zaruri olarak meşru kılınmıştır.
Şu kadar ki dini işlerde itimad olunan şer'î naslara muhalif olan hususlarda (Allah'a (c.c.) isyan edilecek işte, kula itaat olmaz) hadisince, ne bir müctehidin, alimin, şeyhin, ne de halifelerin, emirlerin, hükemanın, filozofların, itikada, ibadet ve muamelata, ahlak ve adaba dair sözlerine, fiillerine tabi olmak, itaat etmek, taklid ve benzemek katiyyen caiz değildir.
EHL-İ SÜNNETE GÖRE MUKALLİDİN İMANI SAHİH Mİ?
Ehl-i Sünnet'e göre ise mukallidin îmanı sahîhtir. Zira îmanda mühim olan, inanılacak hususlara inanmaktır. Delille inanmak tavsiye edilmekle birlikte delilsiz inanan, gerçek mü'min kabul edilir. Hidayet yoluna taklitle giren, delille giren gibi, cenneti hak eder. Delilini araştırmadan inanan halkın îmanının sahih olduğu icma ile sabittir. Mukallid de İslamın bütün rükünlerine inandığı için îmanı geçerlidir.[2]

Allah'a ve inanç esaslarına delilsiz inanan kimse, inancında şüpheye düşmedikçe mü'mindir. Ebû Hanîfe (ö.150/767), Şafiî (ö.204/820), Malik (ö.179/795), Ahmed b. Hanbel (ö.241/855), Evzaî (ö.157/774), Sevrî'ye (ö.161/778) vb. göre mukallidin îmanı sahihtir. Ebu'l-Hasan el-Eş'arî (ö.324/936)'ye göre de mukallid, mü'mindir. Ancak alemin hadis (sonradan) oluşunu ve dolayısıyla Yaratıcı'nın varlığını aklıyla bulması gerektiğinden bu husustaki ihmali sebebiyle günaha girmiş olur. Esasen bu görüş sadece Eş'arî'nin değil Ehl-i Sünnet alimlerinin çoğunluğunun görüşüdür. Yani Ehl-i Sünnet alimlerinin çoğunluğuna göre bir insan Allah'a ve diğer îman esaslarına inanmaya götürecek delilleri öğrenme imkanı olduğu halde öğrenmekten geri kalırsa günaha girer. Günahının bağışlanması için tevbe-istiğfar etmesi gerekir.[3]
Îmanda mühim olan, tasdiktir. Kendisine îman esasları bildirilen kişi bunları kabul ve tasdik ederse, mü'mindir ve Allah'ın mü'minlere vadettiklerini hak eder.
Ebu'l-Hasan el-Eş'arî (v. 324/936) ve Fahreddin er-Razî (v. 606/1210), Seyfeddin el-Âmidî (v. 631/1233) gibi bazı takipçileri, her mü'minin alemin hadis oluşunu, Yaratıcının varlığını ve Allah için vacib ve mümtenî olan şeyleri bilmesinin vacib (farz) olduğunu, taklidin caiz olmadığını söylemiş iseler de bunlara göre mukallid kafir değil, günahkar kabul edildiğine göre, bunların görüşleriyle Matürîdîlerin görüşleri arasında büyük bir fark olmadığı görülür.[4] Eş'arîler; "İtikadî meseleleri delilleriyle bilmek her mükellefe farzdır." derken bunun icmalen (topluca) olmasını kasdetmişlerdir. Yoksa inkarcıları susturacak ve irşad olmak isteyenleri irşad edecek derecede itikadî meselelerin ayrıntılarıyla bilinmesi farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. [5]

Marifet (bilgi), îman değildir. Kur'an-ı Kerim bize Ehl-i Kitabın (Yahûdî ve Hıristiyanların) Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hak peygamber olduğunu kesin bildiklerini, fakat hasedlerinden onun peygamberliğini kabul ve tasdik etmediklerini, dolayısıyla mü'min olmadıklarını bildiriyor[6] ki bu, marifetin îman olmadığına delildir.
[1] Sabûnî, Bidaye, 90.
[2] Pezdevî, Usûlu'd-Dîn, 152-153; Nesefî, Tabsıratu'l-Edille, I, 42.
[3] Bağdadî, Usûlu'd-Dîn, 254-255; Nesefî, a.g.e., I, 42.
[4] Bağdadî, g.e., s. 255.
[5] Ali el-Karî, Şerhu'l-Fıkhi'l-Ekber, 264.
[6] Bk. Bakara, 2/146; En'am, 6/20.
Kaynak: Prof. Dr. Mehmet Bulut, Delilleriyle İslam Akaidi, Erkam Yayınları





