Nasıl ki surelerin meallerine bakarken iniş sebeplerinin de bilinmesi de gerekiyorsa tefsirini bilmekte hepsinden daha faziletli ve Kur-an'ı anlamak ve anlatmak istediğini öğrenmek açısından o kadar önemlidir. Bu yeni başlayacağımız tefsir bölümünde 114 surenin de yapılan tefsirlerini sizlere sunmaya çalışacağız. Müzzemmil Suresinin tefsiri nedir? İşte mübarek Müslümana yol gösterici Kur-an'daki Müzzemmil Suresinin tefsirini haberimizde okuyabilirsiniz.

Müzzemmil Suresi 1-10. ayet

Ey örtüsüne bürünen!

Geceleyin -birazı dışında- namaza kalk! Gecenin yarısında bu vakti biraz öne veya biraz ileri de alabilirsin. Kur'an'ı tane tane, hakkını vererek oku.

Doğrusu biz sana, taşınması zor bir söz vahyedeceğiz.

Şüphesiz gece vakti etki ve uyum yönünden daha uygun ve sözün zihne yerleşmesi bakımından daha elverişlidir.

Gündüz vakti ise senin için yoğun bir koşuşturma durumu vardır.

Rabbinin adını an, bütün varlığınla ona yönel.

Doğunun da batının da rabbi O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse yalnız O'na güvenip sığın.

Onların söylediklerine katlan ve uygun bir şekilde onlardan uzaklaş.

Hadis kaynaklarında anlatıldığına göre Hz. Peygamber Hira mağarasında ilk vahyi aldığında bu olaydan fevkalade etkilenmiş, doğruca evine gidip eşi Hz. Hatice'ye, "Beni örtün, beni örtün!" demiş; onlar da üzerine bir örtü örtmüşler, korkusu geçip rahatlayıncaya kadar bu şekilde kalmıştır (bk. Buharî, "Bed'ü'l-vahy", 3, 7; Müslim, "Îman", 252, 255). İşte 1. ayetteki "müzzemmil" kelimesi onun bu halini ifade etmektedir. Hz. Peygamber örtüsüne bürünmüş bir halde dururken yine Cebrail gelmiş ve "Ey örtüsüne bürünen!" hitabıyla başlayan yeni vahiyler getirmiştir (bk. Şevkanî, V, 364; İbn Âşûr, XXIX, 256). Bundan sonraki Müddessir sûresi de aynı sebeple gelmiştir. Çünkü bu durum bir süre devam etmiştir. Bununla birlikte "örtüsüne bürünen" ifadesine mecaz olarak, "peygamberlik kisvesine bürünen, Kur'an'a bürünen, uyumak için örtüsünü üzerine çeken, uykuya dalmış olan, kendi kendine dalıp düşünen" anlamları da verilmiştir (Şevkanî, V, 364; Esed III, 1200). 2. ayette Hz. Peygamber'e gecenin büyük bir kısmını ibadetle geçirmesi emredilmiş; 3 ve 4. ayetlerde ibadet süresinin miktarı gecenin yarısı veya daha azı yahut biraz fazlası olarak tayin edilmiştir. 20. ayette ise bu sürenin, üçte ikisine yakın, yarısı, üçte biri olarak uygulandığı bildirilmiştir. Çoğunlukla tefsirlerde gece kalkıp namaz kılmanın Hz. Peygamber'e farz olduğu, beş vakit namaz farz kılındıktan sonra da bu ödevin aynen devam ettiği bildirilmektedir. Teheccüd adı verilen bu gece namazı yükümlülüğü Hz. Peygamber'e mahsus olup ümmetinin de geceleyin kalkıp bu namazı kılmaları sünnet kabul edilmiştir (İbn Âşûr, XXIX, 258; ayrıca krş. İsra 17/79).

"Tane tane, hakkını vererek oku" diye çevirdiğimiz fiilin masdarı olan tertîl, sözlükte "bir şeyi güzel bir şekilde sıralamak, dizmek, açığa çıkarmak ve açıklamak" anlamlarına gelmektedir. Burada Kur'an'ın açık ve düzgün bir şekilde, tane tane ve yavaş yavaş, manası üzerinde düşünerek okunması kastedilmektedir. Bu şekilde okumak Kur'an'ı anlamaya ve manalarını düşünmeye daha elverişli olduğu için yüce Allah böyle okunmasını emretmiştir. Hz. Peygamber'in Kur'an'ı, harflerinin hakkını vererek ağır ağır okuduğu rivayet edilir (İbn Kesîr, VIII, 276).

"Ağır söz"den maksat Kur'an-ı Kerîm'dir; yüceliği, önemi ve değerinden, içeriğinin zenginliğinden, getirdiği sorumlulukların ağırlığından dolayı ona ağır söz denilmiştir (Razî, XXX, 174; Şevkanî, V, 365). Hz. Peygamber'in geceleri kalkıp namaz kılmasının emredilmesinin de onun psikolojik olarak bu ağır göreve hazırlanmasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. "Gece vakti" diye tercüme ettiğimiz naşie kelimesine müfessirler "gece vakitleri ve bu vakitlerde meydana gelen olay, gece kalkan kimse" gibi anlamlar vermişlerdir (Şevkanî, V, 365). Âyette gece vaktinin sessizlik, tenhalık, karanlık, serinlik gibi özelliklerinden dolayı huzur ve sükûn içerisinde ibadetle meşgul olmak ve Kur'an okumak için gündüzden daha elverişli olduğu veya geceleyin kılınan namazın insanı manen yüceltmeye, Kur'an'ı anlayacak ve üzerinde düşünecek şekilde okumaya daha müsait hale getireceği bildirilmektedir.

7. ayetteki sebh kelimesi, "yüzme" anlamının yanında, mecaz olarak, "ihtiyaçlar ve türlü meşguliyet alanları için koşuşturma, gidip gelme, dolaşıp durma" şeklinde de açıklanmış olup (bk. Şevkanî, V, 366) mealde bu mana dikkate alınmıştır. Burada Hz. Peygamber'e ve onun şahsında ümmetine, gündüzleri daha çok maişet temini, Kur'an'ı tebliğ, dini öğretme ve daha başka işlerle meşgul olacakları, bu tür maksatlarla koşuşturacakları; bu sebeple namaz, Kur'an okuma gibi ibadetler için gecenin daha elverişli bir zaman olduğu hatırlatılmıştır.

Müzzemmil Suresi 11-16. ayet

Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz süre tanı.

Kuşkusuz katımızda (onlar için) prangalar, yakıcı bir ateş, boğazdan geçmez bir yiyecek, elem verici bir azap vardır.

O gün yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar savrulan kum yığınları halini alır.

Doğrusu Firavun'a bir elçi gönderdiğimiz gibi size de hakkınızda tanık olacak bir peygamber gönderdik.

Firavun o peygambere karşı çıkmış, biz de onu ağır bir şekilde cezalandırmıştık.

"Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak" cümlesi, elde ettikleri nimetlerin şükrünü yerine getirmeyen ve Allah'ın gönderdiği peygamberi yalancılıkla itham eden varlıklı ve despotik tavırlı Mekke müşrikleriyle ilgilidir. Allah Teala Hz. Peygamber'e onlarla uğraşmasına gerek olmadığını, onların cezalarını kendisinin vereceğini bildirmiştir. Müfessirlerin çoğunluğu, bu cezalandırma sürecinin hicretten sonra Bedir Savaşı'yla başladığını belirtirler. 12. ayet onların cezalarının dünyada sona ermediğine, ahirette de cehennem ateşiyle cezalandırılacaklarına işaret etmektedir. "Prangalar" diye çevirdiğimiz enkal kelimesi "kelepçeler, bukağılar, demir halkalar" anlamına da gelmektedir. Buna göre ayet suçluların elleri kelepçeli, ayakları bukağılı, boyunlarına halka geçirilmiş olarak cehenneme sürüleceklerine işaret eder. Müfessirler "boğazdan geçmeyen yiyecekler"den maksadın zakkum ağacı ve kuru diken olduğunu söylemişlerdir (Şevkanî, V, 367; krş. Gåşiye 88/6). 13. ayetin son bölümünde suçlular için ayrıca mahiyeti belirtilmeyen elem verici bir azaptan söz edilmektedir. 14. ayette de bu cezaların, dağların ve yeryüzünde bulunanların şiddetli bir şekilde sarsılması ve dağların kum yığını haline gelmesi ve kıyametin kopmasıyla başlayacağı haber verilmiştir (dağların parçalanması hakkında bilgi için bk. Kehf 18/47). Bütün bunlar dünyada verilen ağır cezalara benzetme yoluyla uhrevî cezanın ağırlık ve dehşetini tasvir etmeye yönelik anlatımlardır.

Geçmişte kudret ve saltanatına güvenerek hak yoldan saptığı, zorbalık yaptığı ve Allah'ın gönderdiği peygambere karşı geldiği için cezalandırılmış olan Firavun örnek verilerek insanların bundan ders almaları istenmektedir. Hz. Mûsa ile Hz. Peygamber'in durumları ve dini tebliğ ettikleri kimselerden aldıkları tepkiler birbirine benzediği için yüce Allah bu örneği vermiştir (Hz. Peygamber'in insanlar hakkında şahit olarak gönderilmesi konusunda bk. Bakara 2/143; Nisa 4/41).

Müzzemmil Suresi 17-16. ayet

Siz de inkarda direnirseniz çocukları ihtiyarlatan o günden kendinizi nasıl koruyacaksınız?

O gün gökler paramparça olacak, Allah'ın vaadi mutlaka yerine gelecektir.

Şüphesiz bunlar bir öğüttür; artık dileyen rabbine ulaştıracak bir yol tutar.

Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını, üçte birini ibadetle geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir grubun da (böyle yaptığını) rabbin elbette bilir. Gece ve gündüzü belirleyen ancak Allah'tır. O, sizin (istenen) vakti tesbit edemeyeceğinizi bilmektedir. Bu yüzden de sizi bağışlamıştır. Artık Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lutfundan rızık aramak üzere yeryüzünde yol tepecek, diğerleri de Allah yolunda çarpışacaktır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekatı ödeyin, Allah'a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha iyi ve mükafatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan bağışlanmayı dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı çok esirgeyicidir.

Yüce Allah önceki ayetlerde inkarcılıkta devam edenlerin dünyada nasıl cezalandırılacağını Firavun olayını da örnek vererek anlattıktan sonra bu ayetlerde bir misalle kıyamet gününün şiddetini ve inkarcıların o günkü hallerini tasvir etmektedir. 17. ayetin, kıyamet gününün dehşetinden dolayı çocukların yaşlanacaklarını bildirdiği veya kıyamet olayı karşısında insanların güçlerini kaybedeceklerini gösteren temsilî bir ifade olduğu şeklinde yorumlar vardır. Artık bunlardan ders çıkarıp Allah'a giden yolu seçmek insanların hür iradelerine bırakılmıştır; dileyen Allah yolunu seçerek kurtuluşa erer, dileyen de şeytanın yolunu tercih ederek cezasını bulur. Hiç kimse bu yollardan birini seçmeye zorlanmaz. Bu ve benzeri ayetler Kur'an'ın din ve vicdan özgürlüğüne ne derecede önem verdiğini göstermesi bakımından ayrıca dikkat çekicidir.

İlk ayetlerde gece namazına kalkılması ve bunun belli bir vakit içinde eda edilmesi emredilmişti. Uygulamada hem gece namaza kalkma hem de istenen vakti tesbit etme hususunda zorluk ortaya çıkınca yükümlülük hafifletilmiş veya maksadın kesin olarak vakte riayet etmek ve mutlaka kılmak olmadığı, emrin teşvik ve tavsiye mahiyetinde olduğu açıklanmıştır. Gece namazının başlangıçta hem Hz. Peygamber'e hem de ümmete farz kılındığını, daha sonra halkın zorlandığı ortaya çıkınca onlar için nafile, Hz. Peygamber için farz haline getirildiği görüşünde olanlar da vardır (Şevkanî, V, 371-372).

Müfessirler "Artık Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun" mealindeki bölümü iki türlü yorumlamışlardır: a) Geceleri kolayınıza gelen miktarda teheccüt namazı kılın; b) Gece namazında Kur'an'dan kolayınıza gelen miktarda okuyun (bk. Şevkanî, V, 371-372; İbn Âşûr, XXIX, 283-284). Birinci yoruma göre müminler geceleyin belli bir vakte bağlı kalmadan ve farz olmaksızın kalkıp kolaylarına geldiği miktarda nafile namaz kılarlar; ikinci yoruma göre ise gece kalkıp kıldıkları namazda Kur'an'dan kolaylarına gelen miktarda ve kolay gelen ayetleri okurlar. Bununla birlikte bu cümleyi, namazla alakası olmaksızın, "Sadece Kur'an'dan kolayınıza gelen miktarı okuyun" şeklinde yorumlamak da mümkündür (bk. Ebû Bekir İbnü'l-Arabî, IV, 1881).

Âyetin bundan sonraki bölümünden anlaşıldığına göre hastalıktan, geçim temini için veya başka maksatlarla yapılan yolculuklardan; vatan savunması, özgürlük, bağımsızlık vb. yüce amaçlarla cihadda bulunmak gibi mazeretlerden dolayı Allah Teala kullarına kolaylık lutfetmiş, müminlerin gece kalkıp kolaylarına geldiği miktarda namaz kılmaları farz değil, mendup olmuştur.

Son bölümde ise yüce Allah müminlere, namazlarını usul ve adabına uygun olarak kılmalarını, zekatlarını vermelerini, Allah rızası için hayır yapmalarını, iyilikte bulunmalarını, fakirlere karşı şefkat ve merhametle davranıp onlara yardım etmelerini buyurmakta, dünyada bu tür iyi işler yapanların ahirette Allah katından bu yaptıklarının karşılığını kat kat alacaklarını haber vermektedir. Müfessirler genellikle burada geçen, "Namazı kılın, zekatı verin" cümlesindeki namazı beş vakit namaz, zekatı da farz olan zekat olarak yorumlamışlarsa da sûrenin tamamının Mekke döneminde inen ilk sûrelerden olduğunu dikkate alırsak bu yoruma katılmak mümkün değildir. Çünkü beş vakit namaz ve belirli kurallara bağlanmış haliyle zekat vecîbesi yıllar sonra farz kılınmıştır. Buna göre ayette, İslam'ın beş temel şartından ikisini teşkil eden namaz ve zekat ibadetlerine ilişkin yükümlülük bilincini oluşturmanın ve bunların ilk uygulamalarını başlatmanın amaçlandığı söylenebilir. Kullar dünya hayatında ne kadar dikkat ederlerse etsinler hatadan kurtulamayacakları için sûrenin son cümlesinde Allah'tan bağışlanma istemeleri emredilmiştir.

Asr Suresi nasıl tefsir edilir?
İhlas Suresi tefsiri nedir?
Fatiha Suresi nasıl tefsir edilir?
Felak ve Nas sureleri nasıl tefsir edilir?
Kureyş Suresi tefsiri nedir?
Nasr Suresi tefsiri nedir?
Fil Suresi tefsiri nedir?
Alak Suresi tefsiri nedir?
Fatiha Suresi nasıl tefsir edilir?
Kevser Suresinin tefsiri nedir?
Tebbet Suresi tefsiri nedir?
Kafirun Suresi nasıl tefsir edilir?
Tekasür Suresi nasıl tefsir edilir?
Tin Suresi tefsiri nedir?
Maun Suresi nasıl tefsir edilir?
Karia suresi tefsiri nedir?
Adiyat Suresi nasıl tefsir edilir?
Hümeze Suresi nasıl tefsir edilir?
Kalem Suresi tefsiri nedir?
Zilzal Suresi nasıl tefsir edilir?
Beyyine Suresi nasıl tefsir edilir?
Kadir Suresi nasıl tefsir edilir?
İnşirah Suresi nasıl tefsir edilir?
Duha Suresi nasıl tefsir edilir?
Leyl Suresi nasıl tefsir edilir?
Şems Suresi nasıl tefsir edilir?
Beled Suresi nasıl tefsir edilir?
Fecr Suresi nasıl tefsir edilir?
Gaşiye Suresi nasıl tefsir edilir?
A'la Suresi nasıl tefsir edilir?
Tarık Suresi nasıl tefsir edilir?
Burûc Suresi nasıl tefsir edilir?
İnşikak Suresi nasıl tefsir edilir?
Mutaffifîn Suresi nasıl tefsir edilir?
İnfitar Suresi nasıl tefsir edilir?
Tekvir Suresi nasıl tefsir edilir?
Abese Suresi nasıl tefsir edilir?
Naziat Suresi nasıl tefsir edilir?
Nebe Suresi nasıl tefsir edilir?
İnsan Suresi nasıl tefsir edilir?
Kıyamet Suresi nasıl tefsir edilir?
Müddessir Suresi nasıl tefsir edilir?

Muhabir: Yazar Silinmiş