El ve ayakların herhangi bir yerinde oluşabilir. Farklı türde, farklı büyüklükte ve şekillerde ortaya çıkabilir. Deri sertleşmiş, duruma göre beyazımsı, kırmızı veya kahverengi halini almıştır.
Yara kabuğunu andırır ama yara değildir. En ufak bir sürtünme tarifsiz bir acıya dönüşür. Yanlışlıkla meydana gelecek bir baskının bu tarifsiz acıya acı katacağını tahmin etmek de güç değil.
Tıpta karşılığı ölü hücreler sonucu oluşmuş sert deri tabakası. Oluşmasının en önemli nedeni ise, yanlış ayakkabı seçimi.
Nasır, bir tür hassasiyete sahip olmayı zorunlu kılar. Acı çekmemek için her an dikkatli olmak gerekir. Nasırın olduğu kısmın ayakkabıyla temassızlığını sağlamak, kazara bir baskıya maruz kalmaması için azami dikkat şart.
***
Hassasiyetin şiddeti zaaf nedenidir. Kişi neden aşırı hassasiyet gösterir? Korumak için. Neyi? Nasırı. Nasırına basılmasını istemez insan. Her tür müdahale acı verir çünkü. Bu nedenle tabir yerindeyse gözü gibi bakar nasırına, yani zaafına. Korur onu. Onu korumak bir anlamda acıyla arasına bir set çekmektir. Onu korumak kendini korumaktır.
Ama bazen bütün hassasiyete rağmen, dikkate rağmen birilerinin o nasıra müdahalesine engel olunamaz. Fail bazen yanlışlıkla, çoğu zaman bile isteye müdahale eder. Nasıra basılmıştır artık. İşte böyle bir durumda gösterilen tepki de normal olmaz. Aşırı hassasiyet aşırı tepkiyi hazırlamıştır. Çünkü canı yanmıştır kişinin. Canı yanan kişinin tepkide ölçülü olması ise beklenemez.
Nasıra yanlışlıkla basılması anlaşılabilir. Peki, o müdahalenin bile isteye yapılması... Bu da akıllara iki şeyi getirir: Ya nasır sahibi bir yerde yanlış yapmış, 'düşman'a zaafını göstermiş, sırrını vermiştir ya da zaafına rağmen meydan okumuştur. Birinci seçenek doğru ise, yanlışının bedelini ödüyordur. İkinci durumda ise, gösterilecek aşırı tepki meydan okumasını değersizleştirir, kişinin hamle hakkını elinden alır...
***
Son günlerde gündemimize giren kimi konular bunları düşündürttü bana... Mecid Mecidi'nin filminin yorumlanmasındaki olumlu/olumsuz yöndeki aşırılıklar. Bir iki istisna haricinde filme dair tartışmalar tabir yerindeyse savaş meydanını andırıyordu. Hasar tespitine bile geçmemişken henüz, kendimizi yeni bir kavganın ortasında bulduk: Diriliş Ertuğrul ekibine yapılan saygısızlık… Tamam, Diriliş Ertuğrul ekibine ödül töreninde yapılan apaçık saygısızlık. Peki, ama bu aşırı tepkide bir sorun yok mu? Bu gereksiz heyecanda? Hangi yaradır basılan, kanattırılan..? Karşıtların saygısızlığı bu kadar ağır gelecekse neden kapılarına gider, verdiklerine tamah edersiniz? Bir dizi, her yıl kapalı devre dağıtılan ödüller. Renklilik unsuru olarak lütfedip sizi de bir şeylere layık görmüşler… Bu ağır gelmiyor mu size?





