Balyoz eylem planı, 'Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven', e-muhtıra, Cumhuriyet mitingleri, Danıştay saldırısı, Kapatma davası,İrticayla Mücadele Eylem Planı, MİT Krizi, Gezi Ayaklanması ile Dağlıca, Hantepe, Gediktepe baskınları… On yılda atlatılan on darbe girişimi…

Her on yılda bir darbe ile karşılaşan Türkiye, son on yıl içinde on darbe girişimi atlattı. Darbe tehdidinin halen sona ermediği Gezi Parkı olayları sonrası Kemalist Lumpen Kalkışma ile gözler önüne serilirken, hükümetin ve milletin dik duruşu oligarşinin hain planlarını her defasında bozdu.

İşte darbe girişimleri:

5-7 Mart 2003 Balyoz eylem planı: Beş adımda hükümet görevden uzaklaştırılacak, halk kafese alınacaktı. Birinci aşama istihbarat faaliyetlerinin yer aldığı ve tamamlanmış olan aşamaydı. İkinci aşama askeri müdahale için zemin hazırlama süreci. İddianamede şöyle deniliyor: "Yapılanma içerisinde yer alan bazı jandarma görevlileri tarafından hazırlanan 'Sakal' ve 'Çarşaf' isimli eylem planlarıyla kargaşa yaratma planlandığı, 'Oraj' ve 'Suga' isimli planlarla hava sahası ve kıta sahanlığı konularında Yunanistan'ın taciz edilerek iki ülke ilişkilerinin gerilmesinin öngörüldüğü (anlaşılmıştır.) Böylece öncelikle 1'inci Ordu merkezli İstanbul ve çevre illerde sıkıyönetim ilan edilmesini amaçladığı (...) tespit edilmiştir."Üçüncü aşama askeri müdahalenin fiilen ilan edildiği aşamadır.Dördüncü aşama yürütme görevinin 'Milli Mutabakat Hükümeti'ne tarafından devralmasıdır. Beşinci ve son aşama ise yürütmenin tekrar sivil yönetime devredilmesi için 'seçime' gidilmesidir.

4 Aşamalı darbe planı

2003-2004 Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven kodlu darbe planları: Dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ve Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına tarafından darbe planları hazırlanmış fakat Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün haberinin olması, hükümetin dik durması ile bu iki girişim sonuçsuz kalmıştı. İddianamede planlarının darbenin dört aşamasını oluşturduğunu vurgulayarak 'Söz konusu darbe planları incelendiğinde, 'SARIKIZ' kod adlı darbe planının darbe öncesi ülkede darbe zemini oluşturmak için yapılması gereken faaliyetleri 'AYIŞIĞI' ve YAKAMOZ' kod isimli darbe planlarının darbenin bizzat aktif olarak nasıl ve ne şekilde yapılması gerektiği yönünde çalışmaları, 'ELDİVEN' kod isimli darbe planının ise darbe sonrası yapılacak faaliyetleri kapsadığı tespit edilmiştir' vurgulaması yapıldı.

Danıştay saldırısı

17 Mayıs 2006 Danıştay Saldırısı: Türkiye, 17 Mayıs 2006 Gününün Sabahına Danıştay'a Yapılan Hain Saldırı İle Uyandı. Avukat Alparslan Arslan, rutin toplantılarını yapan Danıştay 2. Daire üyelerine kurşun yağdırdı. Saldırıda 2. Daire Başkanı Mustafa Birden, Üyeler Mustafa Yücel Özbilgin, Ayla Günenç, Ayfer Özdemir ve Tetkik Hakimi Ahmet Çobanoğlu yaralandı. Özbilgin kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Bu saldırı zamanlama olarak çok iyi ayarlanmıştı. Canlı yayınlara art arda bağlanan konuklar, rejimin tehlikede olduğunu savunuyordu. Yargı mensupları Anıtkabir'e yürüdü. Cenaze töreni de bu çerçevede kullanıldı. Siyasiler yuhalandı, linç tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. İddianamede gerçek ortaya çıktı. İddianamede saldırı, "Ergenekon Örgütünün darbe zemini oluşturmak amacıyla gerçekleştirdiği toplumda infial uyandıran eylem" olarak sunuldu.

Ergenekon mitingleri

2007 Nisan/ Mayıs Cumhuriyet Mitingleri: 2007 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Recep Tayyip Erdoğan veya başka bir Millî Görüş kökenli siyasetçinin olası cumhurbaşkanı adaylığına karşı düzenlendi. Biz Kaç Kişiyiz Derneği Kurucu Genel Başkanı ve Ergenekon Sanığı Selim Utku Gümrükçü, Cumhuriyet Mitingleri ile ilgili olarak, amacın dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasını engellemek olduğunu da açıkladı. 'Cumhuriyet mitingi' diye adlandırsalar da kamuoyu bunları 'Ergenekon mitingi' olarak görüyor. Ergenekon iddianamesinde bu mitingler şöyle geçiyor: "Kamuoyunda 'Cumhuriyet mitingleri' olarak bilinen mitingin ve ayrıca bu kuruluşlar tarafından düzenlenen bir kısım toplantı ve mitinglerin Ergenekon Terör Örgütü yöneticilerinin planlaması ve koordinesi sonucu ve özellikle katılımın yüksek olmasını sağlamak amacıyla millî duygu ve düşüncelerin istismar edilmesi suretiyle gerçekleştirildiği anlaşılmıştır."

27 Nisan 2007 e-muhtıra

27 Nisan 2007'de TBMM 11. Cumhurbaşkanını seçmek için toplanmıştı. Seçimde AK Parti'nin tek adayı Abdullah Gül'dü. Oylama öncesinde eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Seçiminin yapılabilmesi için Meclis'te 367 vekilin bulunması gerekir" tezini ortaya attı. Bu tezi kabul eden ilk parti CHP oldu ve oylamaya katılmadı. MHP ret oyu kullanacağını belirtirken, kilit konumunda bulunan DYP lideri Mehmet Ağar ve ANAP lideri Erkan Mumcu, son anda oylamaya katılmayacaklarını açıkladı. Ağar ve Mumcu, milletvekillerini parti merkezlerinde adeta kilit altına aldı. Meclis tutanağına göre, 368 milletvekilinin katıldığı ilk turda Abdullah Gül 357 oy alınca oylama ikinci tura kaldı. Seçimin olduğu günün gece yarısında Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde saat 23.17'de e-bildiri yayınlandı. Laiklik vurgusunun yapıldığı ve Hükümetin açıkça hedef alındığı bildiride, ülkedeki durumum TSK tarafından 'endişe ile izlendiği' belirtilerek "Unutulmamalıdır ki, TSK bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur" ifadesine yer verildi. "Cumhuriyete sözde değil, özde bağlı olunması gerektiğini" iddia eden dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, ilerleyen yıllarda söz konusu bildiriyi kendisinin bizzat hazırladığını söyledi. Bildiri üzerine gözler Hükümet cephesine çevrildi. Başbakan Erdoğan başkanlığında gece acilen yapılan toplantıdan 'dik duruş' kararı çıktı. Dönemin hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, ertesi gün Hükümetin hazırladığı karşı bildiriyle kamuoyunun önüne çıkarak Genelkurmay Başkanı'na "memur" olduğunu hatırlattı. 28 Nisan günü Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek Başbakanlıkta kameraların önünde hükümetin açıklamasını okudu. "Başbakanlığa bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı'nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez. Genelkurmay Başkanlığı, hükümetin emrinde, görevleri anayasa ve yasalarla tarif edilmiş bir kurumdur. Anayasamıza göre, Genelkurmay Başkanı görev ve yetkilerinden dolayı Başbakan'a karşı sorumludur. Bu metnin basın yayın organlarına verilmesi ve Genelkurmay'ın internet sitesinde yayınlanmasındaki zamanlama manidardır". Hükümet genelkurmayın verdiği muhtırayı kabul etmediğini, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin anayasada belirtildiği şekilde devam edeceğini kamuoyuna açıklamış oldu. Ancak cumhurbaşkanlığı seçim süreci anayasada yazıldığı şekilde olağan sürecinde devam etmedi. Bildiri ile siyasi ortam gerilirken cumhurbaşkanlığı seçimi de mahkemelik oldu. CHP 367 vekilin hazır bulunmadığı gerekçesiyle meclisteki oylamaları Anayasa mahkemesine taşıdı. 1 Mayıs günü Anayasa Mahkemesi mecliste gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçim oylamalarının geçerli olmadığı yönünde karar verdi. Bu gelişme üzerine de Ak Parti erken genel seçim kararı alarak oyunu yine bozdu.

Yargı darbesi

14 Mart 2008 AK Partiye açılan kapatma davası: Adalet ve Kalkınma Partisi kapatma davası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, AK Parti'nin "laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği" gerekçesiyle, partinin kapatılması ve ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dahil 71 kişinin 5 yıl süre ile siyasetten uzaklaştırılması istemiyle hazırladığı iddianame Anayasa Mahkemesi'ne 14 Mart 2008'de sunulmuş olup, Anayasa Mahkemesi iddianameyi 31 Mart 2008 günü kabul etmiştir.İnternetten "kes yapıştır" usulü derlenmiş haber kupürleriyle hazırlanan, siyasi lugatımıza "google davası" olarak geçmeyi hak eden dava, yargı darbesi girişimi olarak yorumlanmıştır. AK Parti hakkında açılan kapatma davasının dosyası ve Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün Ergenekon sanıklarıyla yaptığı telefon görüşmeleriyle ilgili AYM'nin yaptığı soruşturmanın dosyaları Ergenekon davası ana dosyasına girdi. Kapatma davası dosyası iddianamesine, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kurulan ve Ergenekon Silahlı Terör Örgütü iddiasıyla sürdürülen soruşturma kapsamında yeni bir iddianamenin konusu yapılan Kara Propaganda Siteleri'ndeki haberler de girmişti. AYM'nin verdiği karar düşülen şerh nedeniyle dosya 'hükümeti düşürmeye yönelik Ergenekon eylemleri' arasında yerini aldı.
Korkunç plan

2009 Yılı İrticayla Mücadele Eylem Planı: Ergenekon sanıklarından Serdar Öztürk'ün ofisinde ele geçirilen "İrticayla Mücadele Eylem Planı" 300 sayfadan oluşuyordu. Stratejik değerlendirmelerin yer aldığı eylem planında, kamuoyunda ses getirecek suikastler, bombalama eylemleri ve saldırıları içeren eylem planları yer alıyor. Öztürk'ün bilgisayarında bulunan stratejik değerlendirmelerin 2009 yılı Nisan ayına ait güncellenmiş metin olduğu; 2008 ve 2009 yılına ait değerlendirmeleri içeren planın her yıl belirli aralıklarla yenilenmek suretiyle güncel tutulduğu tespit edildi. Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Destek Şube Müdürlüğü'nde görevli Kıdemli Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı öne sürülen belgenin 4 sayfalık bölümü 12 Haziran 2009'da deşifre edildi.

Terör darbesi

2010 Yılı: Hakkari'nin Dağlıca, Hantepe, Gediktepe sınır karakollarına sıralı bir şekilde saldırılar düzenlendi. Taşeron örgüt aracılığıyla gerçekleştirilen hain saldırılarda çok sayıda şehit verildi. Cenazeler toprağa verilirken, organize eylemler gerçekleştirildi, hükümet hedef alındı, Türkiye adım adım kaosa sürüklenmek istendi. AK Partiyi kapatamadık, bölemedik, sarsamadık, alternatifini bulamadık, darbe yapamadık, kaos üretemedik bari terörden nemalanalım anlayışı ile hareket edildi. Yetmedi Türk- Kürt çatışmasına zemin hazırlamak için bazı illerde provokatif eylemler gerçekleştirildi. Şiddet, terör, karşılıklı ajitasyonlar, grupların içine yerleştirilmiş ajanlar, Maraş, Çorum, Malatya, Elazığ, Sivas olayları ve ülkeyi derinden sarsan suikastların kodlarını çözen halk, oyuna gelmedi, sağduyu galip geldi.

MİT Krizi

07 Şubat 2012 MİT Krizi: PKK'nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK'ya yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner ve Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ifadeye çağrılmıştı. Ankara'da bomba etkisi yaratan bu haber, hükümete yönelik bir operasyon olarak yorumlanmıştı. Hükümete 'savaş ilanı' MİT Müsteşarı Hakan Fidan, savcılığın kararının ardından 9 Şubat'ta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan'la görüşmüş, bu görüşmenin akabinde MİT yetkilileri hakkında yakalama kararı çıkarılmıştı. Hükümete açık bir savaş ilanı olarak yorumlanan bu kararının ardından Başbakan Erdoğan, "Biz bu ülkede gayrimeşruluğa izin vermeyiz. Hiç bir zaman seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz" açıklamasında bulundu. MİT krizinde asıl hedefin Hakan Fidan olduğu düşüncesi ağır bassa da aslında hedefin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğu anlaşılmıştı. AK Parti grubu ise MİT mensuplarının ifadeye çağrılmasını Başbakan iznine bağlayan tek maddelik kanun teklifini TBMM'ye sunarak kanunlaşmasını sağlamıştı.

Kemalist Lumpen Kalkışma

Uluslararası çıkar şebekeleri, faiz lobileri, marjinaller, ulusalcılar, ana akım medya ve 'Masonlar' yeni bir 28 Şubat için Gezi Parkına çıkartma yaptı. Yaktılar, yıktılar, döktüler, tencere/tava çaldılar, dezenformasyon yaptılar ve psikolojik harp taktikleri ile direk hükümeti hedef aldılar.İstihbarat birimleri tarafından Başbakanlığına sunulan raporda, Gezi Parkı eylemlerinin açık bir darbe girişimi olduğu vurgulandı. Kaos peşinde koşanların 'B' planı da MİT tarafından deşifre edildi. Taksim Gezi Parkı'nda başlayan eylemlerin ardından radikal grupları teknik takibe alan istihbarat birimleri yeni hedefin Alevi- Sünni çatışması çıkartmak olduğunu deşifre etti. Raporlarda, Reyhanlı saldırısı ile Gezi Eylemleri arasında da bağlantı olduğu belirtildi.

Muhabir: Yazar Silinmiş