Aydın Doğan ve Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'la ilgili olarak ortaya atılan ses kayıtları birçok yönden cemaatin ihanetini, toplumsal kaos peşinde koştuğunu, yaşadığımız menfi olayların altında parmağı olduğunu gösteriyor. Hepsinden öte bu ses kayıtlarıyla "Gezi olaylarının ardında cemaatin etkin rol oynadığı" ortaya çıkmış oluyor. O günlerde Gezi olaylarını destekleyenler arasında iki iş adamı ve bir spor takımının tepkisi aleni ve çok dikkat çekiciydi. Mustafa Koç, Aydın Doğan ve Fenerbahçe'li taraftarlar…
Gezi olayları başladığında Aydın Doğan'ın mahkemesi devam ediyordu. Koç ile hükümetin arası ise her daim limoni idi. Aziz Yıldırım'ın ise 2011 yılında başlayan şike davası sürüyordu. Ortaya çıkan ses kayıtlarının o günlerde ilgili iş adamlarına dinletildiği düşünüldüğünde; Cemaatle Koç-Doğan samimileşmesinde ses kayıtlarının etkili olduğu açıkça görülmektedir. İki iş adamı ile birlikte Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe üzerinden iktidara ateş püskürmesi ve Gezi Parkına canla başla destek vermelerinin nedeni olarak ses kayıtlarının kullanılmış olabileceği, yabana atılır bir düşünce olmasa gerek.
"Hapis cezası ile tehdit edilen" insanların saldırıya geçmesinden doğal ne olabilir ki…
Erdoğan'ın o günkü Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e "Doğan'ın bu davadan hapis cezası alması gerekir" demesi ve Ergin'in de "hakimin alevi olması yönüyle bunun zor olacağını" söylemesi kayıtlarını piyasaya sürenler, akılları sıra Erdoğan'ın yargıya müdahalesini ortaya koymak; Sadullah Ergin'in "hakim alevi" lafıyla, Hatay'da Alevilerin Ergin'e oy vermesini engellemek; tüm yurtta da Alevileri sokağa dökmek gibi bir taşla üç kuş vurmak niyetinde idiler.
Ama hesap tutmadığı gibi bir de geri tepti. Çünkü 2010 yılında çıkarılan borç yapılandırma düzenlemesi 28 Şubat'ın aktörlerinden 4.8 milyar liralık borcu olan Aydın Doğan'a yaramıştı. 3.4 milyarlık borcu silinerek bir anda 1.4 milyara düşmüştü. Ak Partiye gönül verenler arasında o zamanlar "Hükümetin ayağına bağ olan Doğan medyasının ümüğünü sıkmak fırsatı ele geçmişken, hükümet neden borç yapılandırmasıyla Aydın Doğan'ı rahatlattı" gibisinden sitemler edilmişti.
Bu ses kayıtları ile birlikte millet, "Helal olsun Başbakan Erdoğan'a. Erdoğan, Sadullah Ergin'e verdiği talimatla gerçekten Doğan'ı bitirmek istemiş. Tıpkı Cem Uzan gibi…" diye düşündü. Kınamak bir tarafa; bu ses kayıtları halkın Erdoğan'a olan hayranlığını ve desteğini arttırdı.
Bu arada adama sorarlar? Hani siz yolsuzluk soruşturması yapıyordunuz, kuzum! "Ortada yolsuzluk vardı" da o yüzden telefonları dinlemiştiniz. Bu konuşmaların yolsuzlukla alakası yokken, mahkeme kararının ilgisi dışında kalan ses kayıtlarının silinmesi ve gizli tutulması gerekirken bunların ortalıkta işi ne?
Hadi döktünüz ortaya da, Ergin'i "alevi" dedi diye eleştirmek niye? Herkes iyi bilir ki burada Ergin "militanlığı ile övünen YARSAV'cıları, Aleviliğin ardına saklanıp salvo yapan Maocuları" kastetmektedir, alevi halkı değil!
CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan YARSAV başkanıyken HSYK seçimleriyle ilgili olarak Yarsavcı Remzi Özdemir ve Murat Arslan'a, "Orada verimli olacak adama ihtiyacımız yok bizim… Bize orada YARSAV'ın haklarını koruyacak, YARSAV'ın militanı olacak adam lazım bize…" dememiş miydi? Hukukun değil dikkat edilirse, YARSAV'ın militanı olacak hakim arıyor Tarhan hanım…
Vural Savaş'ta kitabının adını ne koymuştu? "Militan demokrasi" Bu militan yargı üyelerinin vereceği kararlardan Ergin'in şüphe duyması gayet normal olsa gerek. Hem Alevi-Sünni, laik-antilaik şeklinde ayrışmayı yapanda Ergin ve Ergin gibi düşünenler değil, militan demokratlar ve Aleviliğin ardına sığınan eski tüfek Maocuların kendisidir.
Kimsenin gocunmasına gerek yok!
Bu gün, Ergin üzerinden Alevileri sokağa dökecek yayınlar yapan Cemaat medyası, Ergenekon ve Balyoz davaları gündemde iken yargıdaki alevi kadrolaşmasına, "TSE damgalı değilsen yargıda bir yere gelemezsin", "Mehmet Moğultay eski huyundan vazgeçmemiş" "Yargıda militan kadro Seyfi Oktay'ın ajandasında" başlıklarını atarak dikkat çekiyordu.
28 Şubat'ta bankaların hortumlanmasına, hukuk ihlallerine çanak tutan kimdi? Emine Ülker Tarhan'ın militan hakim ve savcıları idi. Kim almıştı onları yargıya? Adalet Bakanı Alevi dedesi Seyfi Oktay ve 5 bin CHP'li hakimi almakla övünen Adalet Bakanı Mehmet Moğultay...
Bakın, Moğultay ve Oktay'ın aldığı yargı mensupları o günlerde hukukla mı yoksa militanlık yapmakla mı meşgullermiş? Yargıtay Onursal Üyesi Emekli Hakim Cevdet İlhan Günay anlatıyor. Yüksek yargıda seçilecek isimlerin ideolojik ve bölgesel olarak araştırıldığını söylerken, "Anayasa Mahkemesi'ne bir arkadaşımızı seçtiler. Kız kardeşi başörtülüymüş, yemin törenine gelmiş. YARSAV'cılar demişler ki: Karısı açık mı kapalı mı ona bakıyorduk. Onu hallediyorduk. Ama kardeşine filan da bakalım, sülalesinde bir şey var mı?"
Yine Ergenekon İddianamesinde Orgeneral Çetin Doğan, "Güneydoğu'da bizimkiler(aleviler) postu deldirmesin, buna yönelik önlemler alın. Tayin Dairesi mutlaka elimizde olmalı. Cepheye bizden olmayan namussuzları sürün. Alevi olmayana hiçbir zaman tam olarak güvenmeyeceksin… Her yerde irtica kampanyası başlatılsın. Sadece eşi kapalı olan namaz kılan değil, sağcı, milliyetçi… muhtemel herkesi yazın. İlgili mercilere şikayet edin. Atatürk'ten başka kullanılacak neyimiz var. PKK'ya karşı savaşanlara el altından şu mesajı gönderin. Sakın ha ölmeyin, bırakın Atatürkçü olsa da Sünniler ölsün…" derken bu alevi dostlarını, meydanda tepki verirken göremedik her nedense...
Bu gün, Sadullah Ergin'e tepki verenlerden hiçbiri o gün, ne Çetin Doğan'a, ne de Seyfi Oktay, Mehmet Moğultay, E.Ülker Tarhan'a çıkıp, "Mezhepçilik yapmayın! Demokratik ülkede bu yaptığınız ve konuştuğunuz şeyler doğru değil! Bu yaptığınız hukuk ihlilali!" diyemedi. O günlerde "Alevileri laikliğin teminatı ilan edenler" tüm hukuksuzluklara Alevileri kamufle ettiklerini nedense göremediler.





