Taha suresi Kuranı Kerimin 20. suresidir. Mekke döneminde nazil olan Taha suresi 135 ayetten oluşuyor. Taha suresi adını tıpkı Yasin suresi gibi 1. ayetinde geçen harflerden alır. Taha suresinde Peygamber Efendimize karşı çıkanların uğrayacağı azaplar anlatılmaktadır. Taha suresinin okunuşu sayfamızda Taha suresinin Türkçe ve Arapça okunuşu ile mealini bulabilirsiniz...

Taha Suresi ne demek?

Sûre, adını birinci ayette yer alan harflerden almıştır.Kaynaklarda nüzûlü için belirli bir sebepten söz edilmez. Geldiği dönemin şartları ve sûrenin içeriği, Hz. Peygamber'e ve müminlere teselli verip onların moralini yükseltmeyi amaçladığını göstermektedir.

Taha Suresi Konusu

Hz. Peygamber'in maneviyatını yükselten ve Allah'ın kudretine dikkat çeken ifadelerle başlanmış, ardından Hz. Mûsa'nın Firavun'la mücadelesine, Cenab-ı Hakk'ın İsrailoğulları'na lutfettiği nimetlere ve onların hatalı tutumlarına geniş bir biçimde yer verilmiştir. Daha sonra Hz. Âdem'in yaratılışına ve şeytanın onları kandırıp cennetten çıkmalarına sebep oluşuna değinilmiş, inkarcıların karşılaşacakları akıbet hatırlatılmış ve ebedî mutluluğun Allah'a saygıda kusur etmekten sakınanların olacağı belirtilmiştir.

Taha Suresi Fazileti

Hz. Peygamber'den rivayet edilen bir hadiste anlatıldığına göre, Taha ve Yasîn sûrelerini işiten melekler şöyle demişlerdir: Bunların kendilerine gönderileceği ümmete ne mutlu, bunları taşıyan gönüllere ne mutlu, bunları okuyan dillere ne mutlu!" (Darimî, "Fezailü'l-Kur'an", 20).

Birçok sûrede olduğu gibi ayetlerinin kısa ve sonlarının secili olması sûrenin okunuşuna apayrı bir mûsiki katmaktadır.

TAHA SURESİNİN OKUNUŞU VE ANLAMI

Taha 1 (Mealleri Karşılaştır): Ta, ha.
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ طه
Ta Ha.

Taha 2 (Mealleri Karşılaştır): Ma enzelna aleykel kur'ane li teşka.
مَآ أَنزَلْنَا عَلَيْكَ ٱلْقُرْءَانَ لِتَشْقَىٰٓ
(2-3) (Ey Muhammed!) Biz, Kur'an'ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah'ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik.

Taha 3 (Mealleri Karşılaştır): İlla tezkireten li men yahşa.
إِلَّا تَذْكِرَةً لِّمَن يَخْشَىٰ
(2-3) (Ey Muhammed!) Biz, Kur'an'ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah'ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik.

Taha 4 (Mealleri Karşılaştır): Tenzîlen mimmen halakal arda ves semavatil ula.
تَنزِيلًا مِّمَّنْ خَلَقَ ٱلْأَرْضَ وَٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلْعُلَى
(O) yüksek gökleri yaratanın katından peyderpey indirilmiştir.

Taha 5 (Mealleri Karşılaştır): Er rahmanu alel arşisteva.
ٱلرَّحْمَٰنُ عَلَى ٱلْعَرْشِ اسْتَوٰى
Rahman, Arş'a kurulmuştur.

Taha 6 (Mealleri Karşılaştır): Lehu ma fis semavati ve ma fîl ardı ve ma beynehuma ve ma tahtes sera.
لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ ٱلثَّرَىٰ
Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O'nundur.

Taha 7 (Mealleri Karşılaştır): Ve in techer bil kavli fe innehu ya'lemus sirre ve ahfa.
وَإِن تَجْهَرْ بِٱلْقَوْلِ فَإِنَّهُۥ يَعْلَمُ ٱلسِّرَّ وَأَخْفَى
Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de Allah için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da.

Taha 8 (Mealleri Karşılaştır): Allahu la ilahe illa huve, lehul esmaul husna.
ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ ٱلْأَسْمَآءُ ٱلْحُسْنَىٰ
Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. En güzel isimler O'nundur.

Taha 9 (Mealleri Karşılaştır): Ve hel etake hadîsu mûsa.
وَهَلْ أَتَىٰكَ حَدِيثُ مُوسَىٰٓ
Mûsa'nın haberi sana ulaştı mı?

Taha 10 (Mealleri Karşılaştır): İz rea naren fe kale li ehlihimkusû innî anestu naren leallî atîkum minha bi kabesin ev ecidu alen nari huda(huden).
إِذْ رَءَا نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ ٱمْكُثُوٓا۟ إِنِّىٓ ءَانَسْتُ نَارًا لَّعَلِّىٓ ءَاتِيكُم مِّنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى ٱلنَّارِ هُدًى
Hani bir ateş görmüştü de ailesine, "Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm (oraya gidiyorum). Umarım ondan size bir kor ateş getiririm, yahut ateşin başında, yol gösterecek birini bulurum" demişti.

Taha 11 (Mealleri Karşılaştır): Fe lemma etaha nûdiye ya mûsa.
فَلَمَّآ أَتَىٰهَا نُودِىَ يَٰمُوسَىٰٓ
Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: "Ey Mûsa!"

Taha 12 (Mealleri Karşılaştır): İnnî ene rabbuke fehla' na'leyk(na'leyke), inneke bil vadil mukaddesi tuva(tuven).
إِنِّىٓ أَنَا۠ رَبُّكَ فَٱخْلَعْ نَعْلَيْكَ ۖ إِنَّكَ بِٱلْوَادِ ٱلْمُقَدَّسِ طُوًى
"Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuva'dasın."

Taha 13 (Mealleri Karşılaştır): Ve enahtertuke festemi' li ma yûha.
وَأَنَا ٱخْتَرْتُكَ فَٱسْتَمِعْ لِمَا يُوحَىٰٓ
"Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle."

Taha 14 (Mealleri Karşılaştır): İnnenî enallahu la ilahe illa ene fa'budnî ve ekımis salate li zikrî.
إِنَّنِىٓ أَنَا ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱعْبُدْنِى وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ لِذِكْرِىٓ
"Şüphe yok ki ben Allah'ım. Benden başka hiçbir ilah yoktur. O halde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl."

Taha 15 (Mealleri Karşılaştır): İnnes saate atiyetun ekadu uhfîha li tucza kullu nefsin bima tes'a.
إِنَّ ٱلسَّاعَةَ ءَاتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍۭ بِمَا تَسْعَىٰ
"Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim."

Taha 16 (Mealleri Karşılaştır): Fe la yesuddenneke anha men la yu'minu biha vettebea hevahu fe terda.
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَن لَّا يُؤْمِنُ بِهَا وَٱتَّبَعَ هَوَىٰهُ فَتَرْدَىٰ
"Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler, seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helak olursun!"

Taha 17 (Mealleri Karşılaştır): Ve ma tilke bi yemînike ya mûsa.
وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَٰمُوسَىٰ
"Şu sağ elindeki nedir ey Mûsa?"

Taha 18 (Mealleri Karşılaştır): Kale hiye asay(asaye), etevekkeu aleyha ve ehuşşu biha ala ganemî ve liye fîha mearibu uhra.
قَالَ هِىَ عَصَاىَ أَتَوَكَّؤُا۟ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِى وَلِىَ فِيهَا مَـَٔارِبُ أُخْرَىٰ
Mûsa dedi ki: "O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de görürüm."

Taha 19 (Mealleri Karşılaştır): Kale elkıha ya mûsa.
قَالَ أَلْقِهَا يَٰمُوسَىٰ
Allah, "Onu yere at ey Mûsa!" dedi.

Taha 20 (Mealleri Karşılaştır): Fe elkaha fe iza hiye hayyetun tes'a.
فَأَلْقَىٰهَا فَإِذَا هِىَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ
Mûsa da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş!

Taha 21 (Mealleri Karşılaştır): Kale huzha ve la tehaf se nuîduha sîretehel ûla.
قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا ٱلْأُولَىٰ
Allah, şöyle dedi: "Tut onu. Korkma! Biz, onu yine eski durumuna döndüreceğiz."

Taha 22 (Mealleri Karşılaştır): Vadmum yedeke ila cenahıke tahruc beydae min gayri sûin ayeten uhra.
وَٱضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَآءَ مِنْ غَيْرِ سُوٓءٍ ءَايَةً أُخْرَىٰ
(22-23) "Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir halde çıksın."

Taha 23 (Mealleri Karşılaştır): Li nuriyeke min ayatinel kubra.
لِنُرِيَكَ مِنْ ءَايَٰتِنَا ٱلْكُبْرَى
(22-23) "Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir halde çıksın."

Taha 24 (Mealleri Karşılaştır): İzheb ila fir'avne innehu taga.
ٱذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
"Firavun'a git, çünkü o azmıştır."

Taha 25 (Mealleri Karşılaştır): Kale rabbişrah lî sadrî.
قَالَ رَبِّ ٱشْرَحْ لِى صَدْرِى
Mûsa, dedi ki: "Rabbim! Gönlüme ferahlık ver."

Taha 26 (Mealleri Karşılaştır): Ve yessir lî emrî.
وَيَسِّرْ لِىٓ أَمْرِى
"İşimi bana kolaylaştır."

Taha 27 (Mealleri Karşılaştır): Vahlul ukdeten min lisanî.
وَٱحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِى
(27-28) "Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar."

Taha 28 (Mealleri Karşılaştır): Yefkahû kavlî.
يَفْقَهُوا۟ قَوْلِى
(27-28) "Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar."

Taha 29 (Mealleri Karşılaştır): Vec'al lî vezîren min ehlî.
وَٱجْعَل لِّى وَزِيرًا مِّنْ أَهْلِى
"Bana ailemden birini yardımcı yap,"

Taha 30 (Mealleri Karşılaştır): Harûne ahî.
هَٰرُونَ أَخِى
"Kardeşim Harûn'u."

Taha 31 (Mealleri Karşılaştır): Uşdud bihî ezrî.
ٱشْدُدْ بِهِۦٓ أَزْرِى
"Onunla gücümü artır."

Taha 32 (Mealleri Karşılaştır): Ve eşrikhu fî emrî.
وَأَشْرِكْهُ فِىٓ أَمْرِى
"Onu işime ortak et."

Taha 33 (Mealleri Karşılaştır): Key nusebbihake kesîra(kesîren).
كَىْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا
"Seni çok tespih edelim diye",

Taha 34 (Mealleri Karşılaştır): Ve nezkureke kesîra(kesîren).
وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا
"Seni çok zikredelim diye."

Taha 35 (Mealleri Karşılaştır): İnneke kunte bina basîra(basîren).
إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيرًا
"Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin."

Taha 36 (Mealleri Karşılaştır): Kale kad ûtîte su'leke ya mûsa.
قَالَ قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَٰمُوسَىٰ
Allah, şöyle dedi: "İstediğin sana verildi ey Mûsa!"

Taha 37 (Mealleri Karşılaştır): Ve lekad menenna aleyke merreten uhra.
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً أُخْرَىٰٓ
"Andolsun, biz sana bir kere daha iyilikte bulunmuştuk."

Taha 38 (Mealleri Karşılaştır): İz evhayna ila ummike ma yûha.
إِذْ أَوْحَيْنَآ إِلَىٰٓ أُمِّكَ مَا يُوحَىٰٓ
"Hani annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik:"

Taha 39 (Mealleri Karşılaştır): Enıkzifîhi fît tabûti fakzifîhi fîl yemmi felyulkıhil yemmu bis sahıli ye'huzhu aduvvun lî ve aduvvun leh(lehu), ve elkaytu aleyke mehabbeten minnî ve li tusnea ala aynî.
أَنِ ٱقْذِفِيهِ فِى ٱلتَّابُوتِ فَٱقْذِفِيهِ فِى ٱلْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ ٱلْيَمُّ بِٱلسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ لِّى وَعَدُوٌّ لَّهُۥ ۚ وَأَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِّنِّى وَلِتُصْنَعَ عَلَىٰ عَيْنِىٓ
"Onu (bebek Mûsa'yı) sandığın içine koy ve denize (Nil'e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan birisi (Firavun) alsın. Sana da, ey Mûsa, sevilesin ve gözetimimizde yetiştirilesin diye tarafımızdan bir sevgi bırakmıştım."

Taha 40 (Mealleri Karşılaştır): İz temşî uhtuke fe tekûlu hel edullukum ala men yekfuluh(yekfuluhu), fe reca'nake ila ummike key takarre aynuha ve la tahzen(tahzene), ve katelte nefsen fe necceynake minel gammi ve fetennake futûna(futûnen), fe lebiste sinîne fî ehli medyene summe ci'te ala kaderin ya mûsa.
إِذْ تَمْشِىٓ أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ مَن يَكْفُلُهُۥ ۖ فَرَجَعْنَٰكَ إِلَىٰٓ أُمِّكَ كَىْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ ۚ وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَٰكَ مِنَ ٱلْغَمِّ وَفَتَنَّٰكَ فُتُونًا ۚ فَلَبِثْتَ سِنِينَ فِىٓ أَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلَىٰ قَدَرٍ يَٰمُوسَىٰ
"Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve "size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?" diyordu. Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye seni annene döndürdük. (Sana baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık, seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen'e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın, sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr'a) geldin ey Mûsa!"

Taha 41 (Mealleri Karşılaştır): Vastana'tuke li nefsî.
وَٱصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسِى
"Ben seni kendim için seçtim."

Taha 42 (Mealleri Karşılaştır): İzheb ente ve ehûke bi ayatî ve la teniya fî zikrî.
ٱذْهَبْ أَنتَ وَأَخُوكَ بِـَٔايَٰتِى وَلَا تَنِيَا فِى ذِكْرِى
"Sen ve kardeşin mucizelerim ile (desteklenmiş olarak) gidin ve beni anmakta gevşeklik göstermeyin."

Taha 43 (Mealleri Karşılaştır): İzheba ila fir'avne innehu taga.
ٱذْهَبَآ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
"Firavun'a gidin. Çünkü o azmıştır."

Taha 44 (Mealleri Karşılaştır): Fe kûla lehu kavlen leyyinen leallehu yetezekkeru ev yahşa.
فَقُولَا لَهُۥ قَوْلًا لَّيِّنًا لَّعَلَّهُۥ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَىٰ
"Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar."

Taha 45 (Mealleri Karşılaştır): Kala rabbena innena nehafu en yefruta aleyna ev en yatga.
قَالَا رَبَّنَآ إِنَّنَا نَخَافُ أَن يَفْرُطَ عَلَيْنَآ أَوْ أَن يَطْغَىٰ
Mûsa ve Harûn, şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz."

Taha 46 (Mealleri Karşılaştır): Kale la tehafa innenî meakuma esmau ve era.
قَالَ لَا تَخَافَآ ۖ إِنَّنِى مَعَكُمَآ أَسْمَعُ وَأَرَىٰ
Allah, şöyle dedi: "Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm."

Taha 47 (Mealleri Karşılaştır): Fe'tiyahu fe kûla inna resûla rabbike fe ersil meana benî israîle ve la tuazzibhum, kad ci'nake bi ayetin min rabbik(rabbike), ves selamu ala menittebeal huda.
فَأْتِيَاهُ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ ۖ قَدْ جِئْنَٰكَ بِـَٔايَةٍ مِّن رَّبِّكَ ۖ وَٱلسَّلَٰمُ عَلَىٰ مَنِ ٱتَّبَعَ ٱلْهُدَىٰٓ
"Ona gidin ve şöyle deyin: 'Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını (serbest bırak ve) bizimle gönder. Onlara işkence etme. Sana Rabbinin katından bir mucize getirdik. Selam, doğru yola uyanlara olsun.' "

Taha 48 (Mealleri Karşılaştır): İnna kad ûhıye ileyna ennel azabe ala men kezzebe ve tevella.
إِنَّا قَدْ أُوحِىَ إِلَيْنَآ أَنَّ ٱلْعَذَابَ عَلَىٰ مَن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
"Şüphesiz bize, azabın yalanlayan ve yüz çevirenlere olacağı vahyolundu."

Taha 49 (Mealleri Karşılaştır): Kale fe men rabbikuma ya mûsa.
قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَٰمُوسَىٰ
Firavun, "Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsa?" dedi.

Taha 50 (Mealleri Karşılaştır): Kale rabbunellezî a'ta kulle şey'in halkahu summe heda.
قَالَ رَبُّنَا ٱلَّذِىٓ أَعْطَىٰ كُلَّ شَىْءٍ خَلْقَهُۥ ثُمَّ هَدَىٰ
Mûsa, "Rabbimiz, her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir" dedi.

Taha 51 (Mealleri Karşılaştır): Kale fe ma balul kurûnil ûla.
قَالَ فَمَا بَالُ ٱلْقُرُونِ ٱلْأُولَىٰ
Firavun, "Ya geçmiş nesillerin hali ne olacak?" dedi.

Taha 52 (Mealleri Karşılaştır): Kale ilmuha inde rabbî fî kitab(kitabin), la yadıllu rabbî ve la yensa.
قَالَ عِلْمُهَا عِندَ رَبِّى فِى كِتَٰبٍ ۖ لَّا يَضِلُّ رَبِّى وَلَا يَنسَى
Mûsa, şöyle dedi: "Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da yazılı)dır. Rabbim, yanılmaz ve unutmaz."

Taha 53 (Mealleri Karşılaştır): Ellezî ceale lekumul arda mehden ve seleke lekum fîha subulen ve enzele mines semai maa(maen), fe ahrecna bihî ezvacen min nebatin şetta.
ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ مَهْدًا وَسَلَكَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا وَأَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَخْرَجْنَا بِهِۦٓ أَزْوَٰجًا مِّن نَّبَاتٍ شَتَّىٰ
"Rabbim, yeryüzünü size beşik yapan, orada size yollar açan ve size gökten yağmur indirendir." Böylece onunla sizin için yerden türlü türlü bitkileri çift çift çıkardık.

Taha 54 (Mealleri Karşılaştır): Kulû ver'av en'amekum, inne fî zalike le ayatin li ulîn nuha.
كُلُوا۟ وَٱرْعَوْا۟ أَنْعَٰمَكُمْ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍ لِّأُو۟لِى ٱلنُّهَىٰ
Yiyin, hayvanlarınızı yayın. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah'ın varlığını ve birliğini gösteren) deliller vardır.

Taha 55 (Mealleri Karşılaştır): Minha halaknakum ve fîha nuîdukum ve minha nuhricukum tareten uhra.
۞ مِنْهَا خَلَقْنَٰكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَىٰ
(Ey insanlar!) Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız.

Taha 56 (Mealleri Karşılaştır): Ve lekad ereynahu ayatina kulleha fe kezzebe ve eba.
وَلَقَدْ أَرَيْنَٰهُ ءَايَٰتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَأَبَىٰ
Andolsun, biz ona (Firavun'a) bütün mucizelerimizi gösterdik de o bunları yalanladı ve reddetti.

Taha 57 (Mealleri Karşılaştır): Kale e ci'tena li tuhricena min ardına bi sihrike ya mûsa.
قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَٰمُوسَىٰ
Şöyle dedi: "Ey Mûsa! Sihrin ile bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?"

Taha 58 (Mealleri Karşılaştır): Fe le ne'tiyenneke bi sıhrin mislihî fec'al beynena ve beyneke mev'ıden la nuhlifuhu nahnu ve la ente mekanen suva(suven).
فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِّثْلِهِۦ فَٱجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَّا نُخْلِفُهُۥ نَحْنُ وَلَآ أَنتَ مَكَانًا سُوًى
"Biz de mutlaka sana karşı onun gibi bir sihir yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda; uygun bir yerde, senin de, bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle."

Taha 59 (Mealleri Karşılaştır): Kale mev'ıdukum yevmuz zîneti ve en yuhşeren nasu duha(duhan).
قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ ٱلزِّينَةِ وَأَن يُحْشَرَ ٱلنَّاسُ ضُحًى
Mûsa, "Buluşma vaktimiz, bayram günü, insanların toplandığı kuşluk vaktidir" dedi.

Taha 60 (Mealleri Karşılaştır): Fe tevella fir'avnu fe cemea keydehu summe eta.
فَتَوَلَّىٰ فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُۥ ثُمَّ أَتَىٰ
Bunun üzerine Firavun ayrılıp, hilesini kuracak sihirbazlarını topladı, sonra geldi.

Taha 61 (Mealleri Karşılaştır): Kale lehum mûsa veylekum la tefterû alallahi keziben fe yushıtekum bi azab(azabin), ve kad habe meniftera.
قَالَ لَهُم مُّوسَىٰ وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُم بِعَذَابٍ ۖ وَقَدْ خَابَ مَنِ ٱفْتَرَىٰ
M ucirc

Muhabir: Yazar Silinmiş