Takva, İnsanın dünyada Allah indindeki durumu ile alakalı bir durumdur. Yani Allah'ın emir ve yasaklarına en uygun yaşama ile alakalı bir hassasiyet. EFENDİMİZİN ''veda hutbesinde'' bahsettiği İnsanın birbiri arasında takvadan başka üstünlüğü olmaması da bu minvalde söylediği bir sözdür. Çünkü insan Cehennem azabından korunmak için Dünya ve ahiret hayatını düzene sokmak ve Müttakilerin yani takva sahiplerinin yanında olmak için bu gereklidir. Tabi ki bunu başarmak kolay değil ama takva sahibi olmaya çalıştıkça bu insan manevi bir huzur ve güven verir. Peki bu kadar önemli olan ''Takva'' ile ilgili ne biliyoruz? Nasıl takva sahibi olunur? Takva ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir?

Takva ile ilgili hadisler ve hadislerin açıklaması…

1- Ebû Zer (r.a.) der ki:

Resûlullah bana şöyle buyurdu:

"Nerede ve nasıl olursan ol, Allah'dan kork! Kötülük işlersen, hemen ardından bir iyilik yap ki, o kötülüğü silip yok etsin. İnsanlara karşı da güzel ahlakla muamele et!" (Tirmizî, Birr, 55/1987)

2- Atıyye es-Sa'dî'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:

"Bir kul günaha girerim korkusuyla, yapılması mahzurlu olmayan bazı şeylerden bile uzak durmadıkça, müttakîler/takva sahipleri derecesine ulaşamaz." (Tirmizî, Kıyamet, 19/2451. Ayrıca bkz. İbni Mace, Zühd, 24)

3- Ebû Zer (r.a.) anlatıyor:

"Resûlullah bir gün:

«–Ben öyle bir ayet biliyorum ki, şayet insanların tamamı onunla amel etseydi, hepsine de kafi gelirdi»buyurmuştu. Ashab-ı Kiram:

«–Ey Allah'ın Resûlü, bu hangi ayettir?» diye sordular. Allah Resûlü:

«Kim Allah'a karşı takva sahibi olursa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder» ayetini tilavet buyurdu." (İbni Mace, Zühd, 24)

4- Sa'd bin Ebû Vakkas (r.a.), "Resûlullah Efendimiz'i şöyle buyururken dinledim" demiştir:

"Allah Teala müttakî, gönlü zengin, kendi halinde işiyle ve ibadetiyle meşgul olan kulunu sever." (Müslim, Zühd, 11)

5- Ebû Hüreyre (r.a.) der ki:

Peygamber Efendimiz'e:

"–Ey Allah'ın Resûlü! İnsanların en keremlisi (hayırlısı, şereflisi ve değerlisi) kimdir?" diye soruldu. Resûlullah:

"–En çok takva sahibi olanlarıdır" buyurdu. (Buharî, Enbiya, 8, 14, 19; Menakıb, 1; Tefsîr, 12/2; Müslim, Fedail, 168)

6- Ebû Ümame (r.a.) der ki: Resûlullah Efendimiz'i Veda Haccı'nda insanlara hitab ederken dinledim. Şöyle buyurdu:

"Rabbiniz olan Allah'a karşı takva sahibi olunuz! Beş vakit namazınızı kılınız. Ramazan orucunuzu tutunuz. Mallarınızın zekatını hakkıyla ödeyiniz. İdarecilerinize itaat ediniz! (Bu takdirde doğruca) Rabbinizin Cennet'ine girersiniz." (Tirmizî, Cum'a, 80/616)

7- Adiy bin Hatim (r.a.), "Resûlullah Efendimiz'i şöyle buyururken dinledim" demiştir:

"Bir şey hakkında yemin eden kişi, sonra takvaya ondan daha uygun bir şey görürse, (yemininden vazgeçip) takvaya uygun olanı yapsın!" (Müslim, Eyman 15)

8- Zeyd bin Erkam (r.a.) der ki: Nebiyy-i Ekrem şöyle dua ederdi:

"…Allah'ım! Nefsime takvasını ver ve onu tezkiye et! Sen onu en iyi tezkiye edensin. Sen onun velîsi ve Mevla'sısın…" (Müslim, Zikir, 73)

HADİSLERİN AÇIKLAMASI

Takva; sakınmak, korunmak, çekinmek, hoşa gitmeyen şeylerden uzak durmak, tehlikelere karşı kendini korumak, korkulan şeyle araya bir mania koymak demektir. Takva, mü'minin Allah'ın hıfz u emanına sığınarak, ahirette kendisine zarar ve elem verecek şeylerden titizlikle korunması ve günahlardan sakınarak salih amellere sarılmasıdır.

Takvanın alt sınırı küfür ve şirkten korunmak, ortası büyük ve küçük günahları terk etmek, üst seviyesi de, gönlü Cenab-ı Hakk'ın razı olmayacağı her türlü menfî düşünceden korumak ve Allah'tan başka her şeyden (masiva) yüz çevirmektir. Takvanın bu mertebesi için bir sınır ve nihayet yoktur. Her müttakînin önünde devamlı olarak terfî edebileceği daha yüksek bir takva mertebesi mevcuttur. Bu manevî yolculuk ölüme kadar devam eder.

Takvanın üst mertebelerinden biri, her ne şekilde olursa olsun Allah'a itaat edip hiçbir şekilde isyan etmemek, O'nu daima zikredip hiç unutmamak ve her zaman şükredip küfran-ı nimette bulunmamaktır.

Kişinin takvası, yaptığı ibadetlerden ziyade, yasaklardan kaçınması ile değerlendirilir.

Hz. Ömer, bir gün Übey bin Ka'b Hazretlerine takvanın ne olduğunu sormuştu. Übey (r.a.) da ona:

"–Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü ey Ömer?" diye sordu. Hz. Ömer:

"–Evet, yürüdüm" karşılığını verince bu sefer Übey (r.a.):

"–Peki, ne yaptın?" diye sordu. Hz. Ömer:

"–Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf ettim" cevabını verdi. Bunun üzerine Übey bin Ka'b (r.a.):

"–İşte takva budur" dedi. (İbni Kesîr, Tefsîr, I, 42)

TAKVANIN ANLAMI

İnsan, dikenli tarlada yürürken, zarar görmemek için nasıl dikkatli, titiz ve uyanık hareket ederse, mü'min de dînî hayatında haramlara ve mekruhlara dokunmamak için aynen öyle dikkatli ve hassas davranmalıdır. İşte Allah'ın muhabbet ve rızasını kaybetmemek ve O'nun gazabını çekmemek için emir ve nehiylerine îtina ile tabî olmak, bu itaat halini korkulan şeylerle aramıza perde gibi çekmek takvadır. Bu sebeple takvaya kısaca "Allah'tan korkmak"ve "Allah'a saygı duymak" manaları verilmiştir.

Hasılı takva, fazilet ehli salih bir mü'min olarak Allah'ın rızasına uygun bir hayat yaşamaktır.

Takva; tenhada, toplum içinde, bela ve musîbet anında, bolluk ve refahta, yokluk ve darlıkta, hasılı her halükarda Allah'a karşı saygılı olmayı, devamlı uyanık, dikkatli ve şuurlu bulunmayı gerektirir.

Meymûn bin Mihran şöyle der:

"Kul, «Yediğini ve giydiğini nereden karşılıyor?» diye ortağını gözetleyip hesaba çektiği gibi, kendi öz nefsini denetleyip hesaba çekmedikçe, asla takva sahibi olamaz." (Tirmizî, Kıyamet, 25/2459)

Muhabir: Yazar Silinmiş