Tekasür suresini okuyan kimse bin ayet okumuş gibi olur. Tekasür mal mülk anlamına geliyor. Tekasür suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Tekasür suresinde ahiret günü anlatılmaktadır. İşte Tekasür suresi okunuşu...

Kur'an-ı kerîmin yüz ikinci sûresi. Mekke döneminde inmiştir. 8 ayettir. Tekasür, mal, mülk ve çoluk çocuğun çokluğuyla övünmek demektir. Mekke'de nazil oldu (indi). Sekiz ayettir. Tekasür, çokluk ve çoklukla övünmek demektir. Sûrede, insanların ahiret günü Cehennem'i görecekleri ve suale tabi olacakları bildirilmektedir. (Razî, Kurtubî)

Tekasür Suresi Arapça Okunuşu

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَلْهٰيكُمُ التَّكَاثُرُۙ ﴿1﴾ حَتّٰى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَۜ ﴿2﴾ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۙ ﴿3﴾ ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۜ ﴿4﴾ كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَق۪ينِۜ ﴿5﴾ لَتَرَوُنَّ الْجَح۪يمَۙ ﴿6﴾ ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَق۪ينِۙ ﴿7﴾ ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ ﴿8﴾

Tekasür Suresinin Türkçe yazılışı ve Okunuşu
-Bismillahi'r-Rahmani'r-Rahîm.

1- Elhakumut tekasur.

2- Hatta zurtumul mekabir.

3- Kella sevfe ta'lemûn.

4- Summe kella sevfe ta'lemûn.

5- Kella lev ta'lemûne ilmel yakîn

6- Le teravunnel cahîm.

7- Summe le teravunneha aynel yakîn.

8- Summe le tus'elunne yevmeizin anin naîm.

Tekasür Suresinin Anlamı
1- Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki,

2- nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.

3- Hayır! Yakında bileceksiniz!

4- Elbette yakında bileceksiniz!

5- Gerçek öyle değil! Kesin bilgi ile bilmiş olsaydınız,

6- (orada) mutlaka cehennem ateşini görürdünüz.

7- Sonra ahirette onu çıplak gözle göreceksiniz.

8- Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.

Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 8 ayettir. Tekasür, mal, mülk ve çoluk çocuğunçokluğuyla övünmek demektir.

Nuzül

Mushaftaki sıralamada yüz ikinci, iniş sırasına göre on altıncı sûredir. Kevser sûresinden sonra, Maûn sûresinden önce Mekke'de inmiştir. Medine'de indiğine dair rivayet de vardır (bk. Buharî, "Rikåk" 10; Şevkanî, V, 575).

Konusu

Sûrede insanların, hayatın aldatıcı yönleriyle meşgul olmalarından, dünya malını biriktirmeye olan düşkünlüklerinden ve ahiret hallerinden söz edilmektedir.

Tefsiri

"Çoğaltma yarışı" diye çevirdiğimiz 1. ayetteki tekasür kelimesi, bu sûre bağlamında özellikle "yüksek bir amaç gütmeden, neden niçin demeden mal, evlat, yardımcı ve hizmetçi gibi her devrin telakkisine göre çokluğuyla övünülen şeyleri büyük bir tutkuyla durmadan çoğaltma yarışına girişmek, manevî ve ahlakî sorumluluğunu düşünmeden alabildiğine kazanma hırsına kendini kaptırmak" anlamına gelmektedir. Bu tutku bireysel olabileceği gibi toplumsal da olabilir. Âyette tekasür kavramı Cahiliye toplumunun zihniyet yapısını tanıtmakla birlikte evrensel bir mesaj da içermekte, genel bir tesbit ve dolayısıyla uyarı anlamı da taşımaktadır. Nitekim birkaç asırdır özellikle "gelişmiş" denilen ülke ve toplumlarda hakim zihniyet olan kapitalizmin esası da durmadan üretmek, tüketip tekrar üretmek, karı ve serveti sınırsızca çoğaltmaktır. İşte bu dünya görüşü ve onun doğurduğu uygulamalar da bu "çoğaltma yarışı"nın çağdaş örneğidir. Ancak insanlığın manevî ve ahlakî değerlerini, birikimlerini sistem dışı bırakan, hatta tahrip eden bu yarış, sonuçta ekonomik ve siyasî gücü, iletişim imkanlarını da kullanarak bireysel ilişkilerden uluslar arası ilişkilere kadar uzanan bir haksızlık ve adaletsizlik düzeni doğurmakta ve nihayet dünyayı "global" bir mutsuzluk alanı haline getirmektedir.

2. ayetteki mekåbir kelimesi kabir anlamındaki makberenin çoğuludur.

"Sonunda kabirleri ziyaret ettiniz" mealindeki cümleye müfessirler üç türlü mana vermişlerdir: a) Mecazi anlamda, "Sonunda ölüp kabirlere girdiniz; bu tutku ve yarış ölünceye kadar sürüp gitti"; b) Yine mecazi anlamda, "Kabirlerdeki ölülerle övündünüz"; c) Lafzî anlamda, "Bizzat kabirlere gidip ölülerle övündünüz." Tefsirlerde anlatıldığına göre Cahiliye Arapları mal, evlat, akraba ve hizmetçilerinin çokluğunu bir gurur ve şeref sebebi sayarlar, hatta bu hususta övünürken yaşayanlarla yetinmeyip kabilelerinin üstünlüğünü geçmişleriyle de ispat etmek için kabirlere gider, ölmüş akrabalarının kabirlerini göstererek onların dahi çokluğuyla övünürlerdi. Sûrenin iniş sebebi olarak bu tür rivayetler bulunmakla birlikte genel anlamda insan fıtratındaki mal, evlat ve taraftarların çokluğu ile övünme vb. davranışlar eleştirilmekte, gerçek üstünlüğün ahirette ortaya çıkacağı belirtilmektedir. 3-5. ayetlerin başındaki "hayır" anlamına gelen kella edatı, ebedî olan ahiret hayatını, orada verilecek hesabı ve bu hesap için hazırlık yapmayı unutup da fani olan ve ancak daha yüksek amaçlar için kullanıldığında bir değer ifade eden mal mülk vb. imkanları bilinçsizce çoğaltma yarışına girişip bunlarla övünmenin korkunç bir gaflet ve yanılgı olduğu gerçeğini vurgulamak maksadıyla üç defa tekrar edilmiştir. 5. ayette "kesin bir bilgi" diye çevirdiğimiz ilme'l-yak^n tamlaması sözlükte "bir şeyi gerçek haliyle idrak etmek" anlamına gelen "ilim" ile "gerçeğe uygun kesin bilgi" anlamındaki yakın kelimelerinden oluşan bir terim olup "kesin olan aklî ve naklî delillerin ifade ettiği bilgi" diye tarif edilmiştir (bu terim hakkında bilgi için bk. Yusuf Şevki Yavuz, "İlme'lyak^n", DİA, XXII, 137). gözünüzle ayan beyan göreceksiniz" diye çevirdiğimiz kısımdaki ayne'l-yak^n tamlaması sözlükte "göz" anlamına gelen ayn ile "gerçeğe uygun kesin bilgi" anlamındaki yak^n kelimelerinden oluşan bir terim olup gözlem yoluyla elde edilen ve doğruluğu apaçık olan bilgiyi ifade eder (bk. Yusuf Şevki Yavuz, "Ayne'l-yak^n", DİA, IV, 269). Ayne'l-yak^n ile elde edilen bilginin ilme'l-yak^n ile elde edilenden daha üstün ve kesinlik derecesi daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır (ayrıca bk. Âl-i İmran 3/18). Yüce Allah dünya hayatında mutlak gerçeği kabul edip de ahiret için hazırlık yapmayan, aksine fani şeylere aldanıp onlarla başkalarına karşı övünenlerin ahirette cehennem azabıyla cezalandırılacağını yemin ederek haber vermiştir. 6. ayette "Cehennemi mutlaka göreceksiniz" ifadesinin mecazi bir görme şeklinde anlaşılmaması için 7. ayette, "Onu ayne'l-yak^n olarak, gözünüzle ayan beyan göreceksiniz" buyurulmuş; böylece hem tehdit pekiştirilmiş hem de cehennem olayının büyüklüğü ifade edilmiştir (Ebû Hayyan, VIII, 508). 8. ayet ise Allah'ın verdiği nimetlerin şükrünü yerine getirmek üzere O'nun yolunda ve emrettiği şekilde değerlendirmeyip de onları başkalarına karşı övünme ve kendini üstün görme aracı yapanların bu nimetlerden hesaba çekileceklerini, sonuçta cehennem azabıyla şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklarını göstermektedir.

Muhabir: Yazar Silinmiş