Yüce kitabımız Kuranı Kerimin her bir harfinin ayrı faziletleri vardır. Bu faziletlerle ilgili pek çok rivayet vardır. Bu yazımızda Üç İhlas bir Fatiha okumanın faziletlerini bulabilirsiniz. Halk arasında üç kulhu bir elham olarak geçen Üç İhlas bir Fatiha neden okunur? Üç İhlas bir Fatiha okumanın faziletleri nelerdir? Detaylar haberimizde...

ÜÇ İHLAS BİR FATİHA NEDEN OKUNUR VE FAZİLETİ NEDİR?

"O, DİN GÜNÜNÜN SAHİBİDİR."

Bu ayet-i kerime bir korku ve teslimiyeti ifade etmektedir. Dünya hayatında amellerinde serbest olan herkes istediği gibi davranır. Ancak Allah'ın insana verdiği ömür sermayesi tükenecek ve "Dönüş O'nadır ilahi emri gereği bütün insanlar ve canlılar O'ndan geldiği gibi Ona döndürülecekler. İşte insanın susup amellerinin konuştuğu, elinin, ayağının, gözünün kulağının yaptıklarını bir bir saydığı bir mahşer anında tek söz sahibi Allahtır.

Şüphesiz o günün insanlara verdiği korku ve insanın içine düştüğü dehşet, tarifi imkansız bir ruh hali olacaktır. İnsana o gün oku kitabını bu gün nefsin sana yeter denildiği gündür. Söz ve hükümranlık sadece Allahındır. İnsanın korku ve dehşetten gözbebeklerinin yerinden fırladığı, ümitlerin tükendiği, şefaatçilerin arandığı dehşetli bir gündür. Annenin evladından, kişinin eşinden kaçtığı ve herkesin kendi derdine düştüğü bir gündür.

Bu dehşetli günün azabından korunmak için Allah'a sığınmanın yolu O'na ibadetle yaklaşmak ve Ondan yardım istemektir. Bu da mü'mini yine havf ve reca duygusuna götürmektedir. İbadet recaya, istiane yani yardım istemek ise havfa işaret eder.

İhlas suresini okumak, Kur'an-ı kerimin üçte birini okumaya denktir. (Buhari)

Yukardaki hadiste olduğu gibi İhlas Suresinin faziletini beyan eden bir çok rivayet vardır. Bu rivayetlere binaen büyüklerimiz bize güzel bir adet olarak 3 İhlas 1 Fatiha okumayı tavsiye etmişlerdir. Hatta bunun için kabristandan geçerken veya farz namazlardan önce 3 ihlas 1 fatiha okumayı adet haline getirenler vardır. Bu güzel adeti her zaman yapabilirler.

Bediüzzaman hazretleri de bu gibi konulara işareten şöyle demiştir:

"Hem mesela, insafsız ehl-i ilhadın(din düşmanlarının) mübalağa zannettikleri, hatta mu­hal(imkansız) bir mübalağa ve mücazefe(abartılı boş söz) tevehhüm ettikleri biri de, amellerin sevabına dair ve bazı sûrelerinin fazîletleri hakkında gelen rivayetlerdir. Mesela, "Fatiha'nın Kur'an kadar sevabı vardır." Sûre-i İhlas sülüs-ü Kur'an(Kuran'ın üçte biri), Sûre-i اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ rubu'(dörtte bir), Sûre-i قُلْ يَٓا اَيُّهَا الْكَافِرُونَ rubu'(dörtte bir), Sûre-i Yasîn on def'a Kur'an kadar olduğuna rivayet vardır. İşte insafsız ve dikkatsiz insanlar, demişler ki, "Şu muhaldir. Çünki Kur'an içinde 'Yasin' ve öteki fazîletli olanlar da vardır. Onun için ma'nasız olur."

Elcevab: Hakîkati şudur ki, Kur'an-ı Hakîm'in her bir harfinin bir sevabı var, bir hasenedir. Fazl-ı İlahîden o harflerin sevabı sünbüllenir. Bazen on tane verir. Bazen yetmiş, bazen yedi yüz, Âyetü'l-Kürsî harfleri gibi; bazen bin beş yüz, Sûre-i İhlas'ın harfleri gibi; bazen on bin, Leyle-i Beraet'de okunan ayetler ve makbûl vakitlere tesadüf edenler gibi; ve bazen otuz bin, mesela, haşhaş tohumunun kesreti misillü, Leyle-i Kadir'de okunan ayetler gibi ve bin aya mukābil işaretiyle bir harfinin o gecede otuz bin sevabı olur, anlaşılır. İşte Kur'an-ı Hakîm, tezauf-u sevabıyla(artmış sevabıyla) beraber, elbette muvazeneye gelmez ve gelemiyor. Belki asıl sevab ile, bazı sûrelerle muvazeneye gelebilir.

Mesela, içinde mısır ekilmiş bir tarla farz edelim ki, bin tane ekilmiş. Bazı habbeleri yedi sünbül vermiş farz etsek, her bir sünbülde yüzer tane olmuş ise, o vakitteki bir habbe, bütün tarlanın iki sülüsüne(üçte birine) mukābil oluyor. Mesela, birisi de on sünbül vermiş, her birinde iki yüz tane vermiş.O vakit bir tek habbe, asıl tarladaki habbelerin iki misli kadardır. Ve hakeza, kıyas et. Şimdi Kur'an-ı Hakîm'i, nûranî mukaddes bir mezraa-i semaviye tasav­vur ediyoruz. İşte her bir harfi, asıl sevabıyla birer habbe hükmündedir. Onların sünbülleri nazara alınmayacak. Sûre-i Yasîn, İhlas, Fatiha, قُلْ يَٓا اَيُّهَا الْكَافِرُونَ اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ gibi sair fazîletlerine dair rivayet edilen sûre ve ayetlerle muvazene edilebilir.

Mesela, Kur'an-ı Hakîm'in üç yüz bin altı yüz yirmi harfi olduğundan, Sûre-i İhlas, besmele ile beraber altmış dokuzdur. Üç def'a altmış dokuz, iki yüz yedi harftir. Demek, Sûre-i İhlas'ın her bir harfinin haseneleri bin beş yüze yakındır. İşte, Sûre-i Yasîn'in hurûfatı hesab edilse, Kur'an-ı Hakîm'in mecmû'-u hurûfatına nisbet edilse ve on def'a muzaaf olması nazaraalınsa şöyle bir netice çıkar ki, Yasîn-i Şerîf'in her bir harfi, takrîben beş yüze yakın sevabı vardır. Yani o kadar hasene sayılabilir. İşte buna kıyasen başkalarını dahi tatbîk etsen, ne kadar latîf ve güzel ve doğru ve mücazefesiz bir hakîkat olduğunu anlarsın."(24. Söz)

"YALNIZ SANA KULLUK EDER, YALNIZ SENDEN YARDIM İSTERİZ"

Ayet-i kerimesini kul söyleyerek acziyetini itiraf eder. Bu korku ve ümit arasında olan mü'min sonraki ayet-i kerime ile Rabbinden bir hidayet talebinde bulunur. Çünkü bu isteğinin altını dolduracak bir kulluk şuuruna ermiş ve o kulluğu yerine getirmiştir. Doğru yola sevk etme duası da kulun bir isteğidir. O doğru yol peygamberlerin, salihlerin, sadıkların yoludur. O doğru yol Hazret-i Peygamber efendimizin yoludur. Mümini ahirete en güzel bir şekilde götürecek ve Rabbinin huzuruna aydınlık bir yüzle çıkaracak yoldur.

"BİZİ DOĞRU YOLA, NİMETE ERDİRDİĞİN KİMSELERİN, GAZABA UĞRAMAYANLARIN, SAPMAYANLARIN YOLUNA ERİŞTİR. "

Mümin sırat-ı müstakimle Rabbinden hidayet üzere olmayı isterken, diğer taraftan da havf duygusu ile dalalete ve sapıklıkta olanların yoluna değil diyerek gidilmemesi gereken ve kendisini cehenneme götürecek sapkınların yolundan da Rabbine sığınmaktadır. Bu da bir havf duygusudur. Rabbinin kendisini koruması ve dalalet yolunda olanlarla beraber olmama isteğidir.

Fatiha Sûresi'nin ayetleri arasında her gün her namazın her bir rekatında dolaşan mümin aslında Rabbine karşı ümit ve korku dalgaları arasında gidip gelmektedir. Müminin Rabbinin rahmet ve gazabı karşısında içinde olması gereken bu durum bize Hazret-i Ebû Bekir (r.a.)'nın ruh halini hatırlatmaktadır.

Muhabir: Yazar Silinmiş