Mekke'de İslam'ı seçerek Müslüman olan ilk genç sahabelerden biridir Erkam Bin Ebi'l Erkam. Babası Abdülmenaf, Mekke'nin ileri gelen ailelerinden Beni Mahmuz Kabilesine mensuptur ve İslam'ın azılı düşmanı olan Velid B. Muğire ile öz amca çocuklarıdır. Ancak rivayetlere bakarak Erkam'ın babasının müşrik ama insancıl biri, annesinin ise müşrik ama şefkatli bir kadın olduğunu söyleyebiliriz.
Erkam Mekke toplumunda soylu ve zengin bir ailenin çocuğuydu. 17-18 yaşlarına geldiği zaman babası tarafından evlendirilir. Ve babası Safa ve Merve Tepeleri arasında büyük bir ev satın alarak oğluna düğün hediyesi olarak verir. İşte bu ev İslam'ın ilk yıllarında Müslümanlara sığınak olmuş, risalet güneşinin parladığı, Hz. Ömer'in İslam'ı kabul ettiği Erkam'ın Evi yani "Daru'l-Erkam" olmuştur.
Erkam Müslüman olduğunda henüz 17-18 yaşlarında bir gençti. Müslüman olan 7. veya 12. insandır. Hz. Ebubekir'in teşvikiyle Müslüman olmuş, Bedir, Uhud, Hendek, Mekke'nin Fethi gibi önemli savaşların hepsine katılmıştır. Rasul'ün (s) vahiy katipliğini yapmış, ilk İslam toplumunun çekirdek kadrosu içinde yer alarak Rasulullahı dinleyen ve onun eğitim metodundan geçen öncü mü'minlerden birisi olmuştur.
İslam'ın ilk yıllarıdır ve Müslümanlar için sıkıntılı ve zor dönemlerdir. Müslümanların bir araya gelip istişare edecekleri, inen ayetleri tahlil edip, toplu ibadet edecekleri güvenli bir mekana ihtiyaç vardır. Hz. Ebubek'ir evinin kapılarını Müslümanlara açmıştır ancak Rasulullah burayı güvenli görmeyerek yeni arayışlar içerisindedir. Yeni evlenmiş olan Erkam bu durumun farkındadır. Ve bir akşam Hz. Ebubekir ile beraber Hz. Muhammedi evine yemeğe davet eder. Yemek sonunda evini misafirlerine gezdiren Erkem "Ya Rasulallah evimi beğendin mi?" diye sorar. Allah Rasulu'nün "evet" cevabı karşısında Erkem "Ya Rasulallah bundan sonra evim evindir. Evimde, bende, eşimde senin hizmetindeyiz". diyerek babasının düğün hediyesi olan evini eşiyle beraber Allah yolunda, İslam yolunda kullanılmak üzere Müslümanların hizmetine adar. Ve o günden itibaren bir okula, eğitim yuvasına dönüşen Dar'ul Erkam'da, İslam davasına omuz veren nice öncü şahsiyetler yetişir.
Erkam ve eşi "Evlerinizi mescid edinin" ayeti doğrultusunda davranarak evlerini vahyin ilk ayetlerinin tertil üzere okunduğu, özümsendiği, Müslümanların topluca ibadet ve dua ettiği, zorluklara, sıkıntılara, hakaretlere karşı göğüs gerdikleri, sabrettikleri, mutluluklar karşısında birlikte sevinip, acılar karşısında birlikte ağladıkları mescid haline getirmişlerdi.
Dar'ul Erkam'ın Müslümanlara ev seçilmesinin başka sebepleri de vardı elbette. Rasul bu evi eğitim yuvasına dönüştürürken bu gün bizlere de önemli ipuçları verecek hususlara dikkat etmişti. Erkam Mahmuz oğullarına mensup bir ailenin çocuğuydu. Bu nedenle de İslam'ın azılı düşmanı bir kabileye mensup birisinin evinde Müslümanların toplanması bir nevi Erkam'ın ailesi ikna edilerek bir "eman/himaye" hukuku oluşturulması demekti. Zengin, mevkii sahibi, itibarlı, İslami tebliğe karşı atalar dini taassubuyla yaklaşan ve Mekke Cahiliyye sistemine bağlı böyle bir aileyi yumuşatmak, İslami değerlerden taviz vermeden insani ve örfi ilişkilere razı etmek büyük bir olgunluk, yeterlilik, adap ve üslup meselesiydi.
İşte Erkam'da genç yaşında kimliğini ve üslubunu Kur'an ahlakı ile terbiye ederek ailesi ile diyaloglarında bir naziklik kazanmış ve insiyatif oluşturabilmiştir. Hz. İbrahim gibi vahyi çağrıdan hiçbir taviz vermeden ama müşrik babasına da "babacığım" deme örnekliğini gösterebilmiş, adeta pedegoji eğitimi almış genç bir psikolog tavrı içinde davranabilmiştir. Zaten bu incelik ve nezaket içeren konuşma ve ilişki tarzı sonunda kısa bir süre içinde Erkam'ın annesi de İslam'ı seçmiştir. Belli ki o, Hz. Ebu Bekir'in mescid haline getirdiği evinin bahçesindeki veya Rasulullah'ın evindeki oturumlara katılarak "tertil" üzere Kur'an okuyarak birlikte köklü bir eğitimden geçmiş; vahyi kavrama, tebliğ de muhatapla uygun ilişki kurma ölçülerine ulaşmış bir olgunluk içindeydi.
İşte ilk Müslümanların bir toplum ve eğitim-öğretim imkanı sağlayan bu evin tahsisi böyle bir İslami tebliğ, diyalog ve tanıklık olgunluğu ile kazanılabilmişti. Ev hem geniş hem de işlek bir cadde üzerindeydi. Hepsinden önemlisi Erkam 18 yaşında henüz hayata yeni adım atmış bir gençti. Mekke'de ki diğer soylu müşrik ailelerin çocukları gibi oda en güzel giysileri içinde, en güzel yerlerde gezip eğlenebilir, malını, servetini dilediği şekilde tasarruf edebilirdi. Kimsenin aklına bu yaşta bir gencin böyle ailesini dengeleyerek netice alıcı olgunluk ve büyük bir fedakarlıkta bulunacağı gelmezdi. Oysa Erkam dava ve adanmışlık bilinciyle bütün dünya nimetlerine karşı, Allahtan başka yardımcıları olmayan insanların yanında yer almış, serveti, soyu, güzelliği onu şımartmamış, bütün varlığını mü'minlerle paylaşmıştı. Dar'ul Erkam ile İslam davetinin sesini kısmaya çalışan Darun Nedvelere karşı, İslam'ın ilk karargahının kurulmasına vesile olmuştu. Bu gün bize düşen de günümüz gençliğine aynı dava ve adanmışlık ruhunu kazandırabilmek, mücadele azmini aşılayabilmek ve hayata yeni yeni Erkamlar bırakabilmektir.
Ve Erkam Bin Ebi'l Erkam, Firavunun sarayında yetişen Musalar; kuyularda, zindanlarda hayat bulan Yusuflar gibi 18 yaşında vahyin aydınlığı ile tanışıp, onun mesajını tertil fıkhı içinde kavrayıp, 83 yaşına kadar hayatını İslam'a ve Müslümanların hizmetine adayarak İslam'ın en azılı düşmanı olan Ebu Cehil'in yeğeni olan Allah'ın Rasulüne evinin kapılarını açarak Müslümanların Musası, Yusufu olmuştur. Evini, gönlünü genç Erkam gibi Suriyeli, Filistinli, Arakanlı veya Türkiye'de kendini ıslah-inşa-şahitlik mücadelesine adayanlara açan bilinçli Müslümanlara ne kadar çok ihtiyacımız var.
Muhabir: Yazar Silinmiş





