Nasıl ki surelerin meallerine bakarken iniş sebeplerinin de bilinmesi de gerekiyorsa tefsirini bilmekte hepsinden daha faziletli ve Kur-an'ı anlamak ve anlatmak istediğini öğrenmek açısından o kadar önemlidir. Bu yeni başlayacağımız tefsir bölümünde 114 surenin de yapılan tefsirlerini sizlere sunmaya çalışacağız. İnşirah Suresinin tefsiri nedir? İşte mübarek Müslümana yol gösterici Kur-an'daki İnşirah Suresinin tefsirini haberimizde okuyabilirsiniz.
İnşirah Suresi 1. 4. ayet
Senin kalbini açıp genişletmedik mi?
"Senin kalbini açıp genişletmedik mi?" diye çevirdiğimiz 1. ayetteki "şerh-i sadr" kavramını Ragıb el-İsfahanî, "kalbin ilahî bir nur ile Allah tarafından bir huzur ve sükûnet, bir rahatlık ile genişletilmesi" şeklinde açıklamıştır (el-Müfredat, "şrh" md.). Hz. Peygamber'in kalbinin açılıp genişletilmesi ifadesini, Zümer sûresinin 22. ayeti de dikkate alındığında, onun beşerî idrak kapasitesinin vahiy ile arttırıldığına ve azami seviyeye çıkarıldığına işaret olarak anlamak uygun olur. Ayrıca müfessirler bunu, ona indirilen vahyi anlaması, koruması ve peygamberlik görevini yerine getirebilmesi için kendisine verilmiş olan zihin açıklığı, maneviyat yüksekliği gibi manalarla da açıklamışlardır. Bazı müfessirler ise Duha sûresinin devamı mahiyetinde olan bu ayetlerde, bir süre ara verilmiş olan vahyin yeniden başlamasıyla Hz. Peygamber'in maneviyatının güçlendirildiğine değinildiği kanaatindedir.
2 ve 3. ayetlerde, Resûlullah'ın belini büktüğü bildirilen "yükün kaldırılması"ndan maksadın ne olduğu konusunda yapılan açıklamalar içinde (bk. Razî, XXXII, 4-5) en zayıf olanı "günahlarının, hatalarının bağışlanmış olması" şeklindeki yorumdur. Çünkü onun Cahiliye döneminde puta tapmadığı bilinmektedir, herhangi bir günah işlediği de sabit değildir. Esasen İslam tebliğ edilmeden onun yasaklarını çiğnemenin günah olduğundan da söz edilemez. İslam'dan sonra bazı ictihad hataları olmuşsa bunlar da –miktarı az olsa bile– ecir ve sevap vesilesidir. Çünkü isabetli ictihada on, isabetsiz ictihada bir sevap vardır (Buharî, "İ'tisam", 13, 21; Müslim, "Akziye", 15; ayrıca bk. Tevbe 9/43; Fetih 48/2). Bize göre Allah'ın bir lutuf olarak onun omuzlarından kaldırdığı yük iki şekilde açıklanabilir:
a) Arasında yaşadığı topluluğun inanç ve ahlak yönünden içine düştüğü durumdan dolayı duyduğu ıstırabın İslam sayesinde kaldırılması;
b) Batıla karşı verdiği çetin mücadelede birçok ilahî destek ve inayete mazhar kılınması.
Hz. Peygamber'in "adının ve sanının yüceltilmesi"ne müfessirler, Resûlullah'ın adının mukaddes kitaplarda zikredilmesini ve geleceğinin müjdelenmesini, kelime-i şehadette onun isminin Allah'ın ismiyle birlikte yer almasını, gökyüzünde melekler, yeryüzünde müminler tarafından hürmetle anılmasını, Kur'an'da Allah'a itaatle birlikte ona da itaat edilmesinin emredilmesini örnek gösterirler (bk. Şevkanî, V, 542). Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olması da (bk. Enbiya 21/107) onun şanının yüceltildiğini ifade eder. Ayrıca bu ayeti, ileride Resûlullah'ın isminin ve tebliğ ettiği dinin bütün dünyada tanınıp yayılacağını bildiren bir müjde olarak anlamak da mümkündür. Yine, Kur'an'da onun müstesna niteliklerini, Allah katındaki konumu ve değerini açıklayan ayetler de bu bağlamda "adını sanını yüceltme" olarak değerlendirilebilir.
İnşirah Suresi 5. 8. ayet
Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.
O halde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul.
Ve yalnız rabbine yönel.
Hz. Peygamber ve arkadaşları Mekke döneminde müşriklerin giderek değişik şekildeki işkencelere kadar varan baskılarından acı çekiyorlardı. Bu durum hem peygamberi hem de müminleri üzüyordu. Yüce Allah resulünü ve müminleri teselli edip gönüllerini rahatlatmak için bu ayetleri indirerek sıkıntılardan sonra ferahlığın ve başarının geleceğini müjdelemiştir. Rivayete göre bu sûre inince Hz. Peygamber, 5 ve 6. ayetlerde güçlüğün yanında kolaylığın da bulunacağının iki defa zikredilmesini göz önüne alarak, kendisine inananlara, "Müjdeler olsun! Size kolaylık geldi; artık bir güçlük iki kolaylığa asla galip gelemez!" buyurmuştu (Muvatta', "Cihad", 6; Taberî, XXX, 151).
Oldukça muhtasar ve değişik şekillerde açıklanmaya elverişli olan "O halde önemli bir işi bitirince diğerine koyul" mealindeki 7. ayetle ilgili olarak çok farklı yorumlar yapılmıştır (mesela bk. Taberî, XXX, 152; Razî, XXXII, 7). Bize göre İbn Âşûr'un, ayeti herhangi bir özel iş ve ibadetle sınırlamadan, "Önemli işlerden birini tamamlayınca ardından başka bir işe yönel ki böylece bütün vakitlerini önemli işlerle değerlendirmiş olasın" şeklindeki açıklaması isabetli görünmektedir (XXX, 416-417). Bu yoruma göre ayette Resûlullah'a ve onun şahsında müslümanlara bütün vakitlerini hayırlı ve yararlı faaliyetlerle değerlendirmeleri, ibadet, dua, tebliğ ve irşad gibi dinî faaliyetlerin de; çalışma, üretme, öğrenme-öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi dünyevî faaliyetlerin de hakkını vermeleri emredilmiştir. Son ayette ise kişinin, gerek çalışmasında gerekse ibadetinde yalnız Allah'a yönelmesi, her işini öncelikle O'nun rızasını gözeterek yapması, ne diliyorsa O'ndan dilemesi, ne istiyorsa O'ndan istemesi emredilmiştir.





