Ney, çok eksi yıllardan beri kullanan üflemeli bir çalgıdır. Peki Ney üflemek caiz midir? Mevlevi musikisinde kullanılan ney hakkında bilgiye haberimizden erişebilirsiniz...
Ney çalmanın helal olduğu, ayrıca şu konunun geçtiği rivayet ediliyor:
"Bir gün Peygamber Efendimiz çok önemli konuları Hz. Ali'ye söyler ve kimseye bahsetmemesini ister. Hz. Ali de bu konuları söylemez, ama bu konular çok ağır olduğundan dayanamaz ve bir kuyuya eğilerek, bu konuları kimse duymadan söyler. Daha sonra bu kuyudan çiçekler, otlar çıkar ve buradan geçen birisi bu otlardan neyi yapar ve çok güzel ses çıkar. Bu çiçekler, otlar cennet bahçesinden geldiği için de ney çalınabilir..."
Eflakî'nin "Menakıbü'l-Ârifin" isimli eserinde ise, ayrıca Mevlana sema yaparken defçilerin def çaldıkları, neyzenlerin ney üfledikleri de belirtilir. Mevlana Hazretleri Mesnevî'sine; "Dinle neyden çün hikayet etmede, ayrılıklardan şikayet etmede." diyerek başlamış ve neyin çevreye aşk ateşleri saçtığını ifade etmiştir.
Mesnevî şarihleri neyden maksadın "insan-ı kamil" olduğunu söylerlerse de, bazı şarihler de ney'i hakikî manada kullanmışlardır. Mevlana bir şiirinde "Âteşes în bank-ı nay ve nîst bad. Her ki în ateş nedaret nîst bad" yani,"Ney'in çıkardığı sesler aşkın ateşleridir. İçine üfürülen maddî bir soluk değildir. Bir kimsede bu (ilahî aşk ve muhabbet) ateşi olmazsa, o yok olsun daha iyi" demektedir.
Mevlevîlikte Hazret-i Şarih diye meşhur olan İsmail Ankaravî(5), Pes Sühreverdî, Necmüddin Daye, İbn Farız, Ebu Talib Mekkî, Kaşanî, Gazalî ve Mevlana gibi kamil muhakkiklerin raks ve sema'ı caiz görüp ibadet ve fazilet olarak değerlendirdiklerini ifade etmiştir.(6)
Buna göre, Mevlana sema yapmış, ney dinlemiş, fakat ney çalmamıştır.
Bugün her sene Aralık ayında Konya'da tekrarlanan Mevlana ihtifalleri ise, Mevlana'nın fikir ve görüşlerini etrafa yaymak, onun adına kurulan tarikatı dünyaya ilan etmek üzere yapılmaktadır. Bilindiği gibi, Mevlevî tarikatını oğlu Sultan Veled kurmuştur. Sultan Veled de babasının arzu ettiği şekilde yaşamış bir evlattır.
Arzumuz, Mevlevîliğin sadece isim ve resimden ibaret kalmaması, asırlar önce kurulan bir tarikatın aslına ve ruhuna uygun bir şekilde devam ettirilmesidir.





