Öğretim üyesi yetiştirme programı (ÖYP), aslında müthiş iyi niyetli bir proje olarak başlatıldı.
Tasarlanan programa göre; akademik kariyer planı yapan başarılı öğrenciler, yeni açılan üniversitelere kalifiye öğretim üyeleri yetiştirilmesi amacıyla; devlet tarafından yüksek lisans ve doktora programlarına gönderilecekti.
Boğaziçi, Galatasaray, Yıldız Teknik, İstanbul, Marmara gibi kalburüstü okullarda lisansüstü eğitimini gören başarılı öğrencilere, sanki yeni açılan üniversitelerde çalışıyormuşçasına maaş ödenecekti.
Ve lisansüstü eğitimini bitiren ve artık kalifiye bir öğretim üyesi olabilecek derinliğe ulaşan genç akademisyenler, Anadolu'nun dört bir yanında açılan yeni üniversitelere gidecekler ve kendilerine yapılan bu yatırımın karşılığını düzgün öğrenciler yetiştirerek vereceklerdi.
Genç akademisyenlerin lisansüstü eğitim yaptıkları dönem boyunca aldıkları maaşlar ise büyük üniversitelere fazladan verilen ödeneklerden kesinti yapılmasıyla sağlanacaktı.
ÖYP'nin bir diğer avantajı ise genç akademisyenlerde dil sorununun ilk başta ayırıcı özellik olarak istenmemesiydi. Belirlenen takvime göre; ÖYP'ye hak kazanan araştırma görevlileri belli bir süre İngilizce eğitim görebilecek ve istenen puanı almaları için kendilerine zaman tanınacaktı.
Araştırma görevlileri, lisansüstü eğitim aldıkları süre zarfınca yurt dışındaki sempozyumlara katılabileceklerdi, bunun için kendilerine ek ödenek çıkartılacak ve masrafları karşılanacaktı.
Ayrıca öğretim görevlisi alımı yapılırken, programın doğası gereği ÖYP'liler öncelikli olacaklardı.
Ancak kağıt üstünde harika gözüken programın uygulamasında inanılmaz hatalar yapıldı.
Araştırma görevlilerin, kendilerine yapılan yatırımı boşa çıkarmamaları ve zorunlu hizmetlerini yerine getirmeleri için; kendilerine yapılan yatırımlardan çok daha yüksek meblağlarda sözleşme senetleri önlerine konuldu.
Lisansüstü eğitim için üniversitelerde ders gören öğrencilerden normalde görev yapacakları üniversitelere gitmelerinin istenmeyeceği söylenirken; fiili durumda bu hiç gözetilmedi. Her üniversite ÖYP'li olan araştırma görevlilerini haftada 3-4 gün görev başında olmaları noktasında uyardı.
Eğitim gördükleri üniversitelerle, görev yaptıkları üniversiteler arasında mekik dokuyan araştırma görevlileri, neredeyse bütün maaşlarını ve akademik çalışma yapacakları vakitlerini yollarda heba ettiler.
Üstüne üstlük, ÖYP'li araştırma görevlileri çalışma yapacakları alanları kendileri belirleyemediler. İnter-disipliner olmayı ağzına dolayan eğitim sistemimiz, oldukça ironik bir şekilde araştırma görevlilerini hangi bölümden mezun oldularsa; o bölümden lisansüstü eğitim almaya zorladı.
Faraza; İşletme mezunu olan araştırma görevlisinden, yüksek lisans ve doktorada da İşletme okuması istendi. Allah'tan YÖK kadrosunda değişiklikler oldu ve Gökhan Çetinsaya, Fahrettin Altun, Talip Küçükcan gibi vizyoner isimler olaya el koydu da, en azından bu konuda bazı düzenlemeler yapıldı.
Ancak iş işten geçmişti. ÖYP ölü doğan bir programdı ve baştan itibaren yanlış yapılan uygulamaların düzeltilmesi mümkün değildi. Yeni kurulan üniversitelerdeki personel daire başkanlarının ve yönetim kadrolarının acemiliği de olumsuzluklara tuz biber ekmişti.
Bütün bu menfi olaylardan dolayı akademik heyecanını kaybeden, entelektüel çalışmalar noktasında eski heyecanı kalmayan, motivasyonu biten araştırma görevlileri ÖYP'den istifa etmek istediler ancak önlerine hayatları boyunca çalışsalar ödeyemeyecekleri senetler birer tehdit aracı olarak konuldu.
Sonuç ne oldu?
En sonunda işinden mutsuz olan ve depresyona giren, Akdeniz Üniversitesi'ne 35. Madde ile atanmış Murat Elbay isimli gencecik bir araştırma görevlisi, arkasında "işimden mutsuzum" notlu bir kağıt bırakarak canına kıydı.
Şimdi hiçbir zorunlu hizmet ya da geri ödeme seneti Murat'ın canını geri getirmeyecek.
Yusuf Özcan zamanında yanlış uygulamalarla mahvedilen harika bir projenin, maalesef en sonunda can aldığı günlere gelmiş durumdayız.
ÖYP, şu anda mevcut olan YÖK yönetiminin ve özellikle müthiş derinlikli, kaliteli başkanı Gökhan Çetinsaya'nın vizyonuna hiç yakışmıyor.
Artık ortada düzeltilecek bir durum da yok.
Ben de ÖYP'den muzdarip, daha bir ay önce lisansta eğitim gördüğü bölümü, yüksek lisans ve doktorada da devam ettirmesi için Üniversite yönetimi tarafından baskıya uğrayan ve sonunda istifa eden eski bir araştırma görevlisi olarak sesleniyorum;
ÖYP ya baştan değiştirilsin, ya da tamamen kaldırılsın!





