Saf suresinin okunuşu nasıldır? Saf suresinin meali nasıldır? Saf suresi Medine döneminde nazil olmuştur. Saf suresi 14 ayeti kerimedir. Saf suresinde insanların yapamayacakları şeyler hakkında söz vermelerinin kötülüğü anlatılmaktadır. İşte Saf suresinin okunuşu ve anlamı...
Kur'an-ı kerîmin altmış birinci sûresi iniş sırasına göre yüz dokuzuncu sûredir. Tegåbün sûresinden sonra, Cum'a sûresinden önce Medine'de nazil olmuştur.
Saf sûresi Medîne'de nazil oldu (indi). On dört ayet-i kerîmedir. Dördüncü ayet-i kerîmede mü'minlerin saf saf olup Allah yolunda savaştıkları anlatıldığı için Sûret-üs-Saf denilmiştir. Sûrede; insanların yapamayacakları şeyler hakkında söz vermeleri nin kötülüğü, düşman karşısında azimle cihad edenlere karşı Allahü tealanın muhabbeti, İslamiyet'i kabûl etmeyenlerin kötülenmesi, Allahü tealanın dînini koruyacağı, en hayırlı işin îman ve Allah yolunda cihad etmek olduğu, bildirilmektedir. (İbn-i Abbas, Razî, Taberî, Kurtubî)
SAF SURESİNİN OKUNUŞU VE ANLAMI
Saff 1 (Mealleri Karşılaştır): Sebbeha lillahi ma fîs semavati ve ma fîl ard(ardı), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۖ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ı tespih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Saff 2 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû lime tekûlûne ma la tef'alûn(tef'alûne).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ
Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
Saff 3 (Mealleri Karşılaştır): Kebure makten indallahi en tekûlû ma la tef'alûn(tef'alûne).
كَبُرَ مَقْتًا عِندَ ٱللَّهِ أَن تَقُولُوا۟ مَا لَا تَفْعَلُونَ
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.
Saff 4 (Mealleri Karşılaştır): İnnallahe yuhıbbullezîne yukatilûne fî sebîlihî saffen ke ennehum bunyanun mersûs(mersûsun).
إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلَّذِينَ يُقَٰتِلُونَ فِى سَبِيلِهِۦ صَفًّا كَأَنَّهُم بُنْيَٰنٌ مَّرْصُوصٌ
Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.
Saff 5 (Mealleri Karşılaştır): Ve iz kale mûsa li kavmihî ya kavmi lime tû´zûnenî ve kad ta´lemûne ennî resûlullahi ileykum, fe lemma zagû ezagallahu kulûbehum, vallahu la yehdîl kavmel fasikîn(fasikîne).
وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِۦ يَٰقَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنِى وَقَد تَّعْلَمُونَ أَنِّى رَسُولُ ٱللَّهِ إِلَيْكُمْ ۖ فَلَمَّا زَاغُوٓا۟ أَزَاغَ ٱللَّهُ قُلُوبَهُمْ ۚ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلْفَٰسِقِينَ
Hani Mûsa kavmine, "Ey kavmim! Allah'ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz halde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?" demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini (doğru yoldan) saptırdı. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.
Saff 6 (Mealleri Karşılaştır): Ve iz kale îsebnu meryeme ya benî israîle innî resûlullahi ileykum musaddikan li ma beyne yedeyye minet tevrati ve mubeşşiren bi resûlin ye'tî min bagdîsmuhû ahmed(ahmedu), fe lemma caehum bil beyyinati kalû haza sihrun mubîn(mubînun).
وَإِذْ قَالَ عِيسَى ٱبْنُ مَرْيَمَ يَٰبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ إِنِّى رَسُولُ ٱللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَىَّ مِنَ ٱلتَّوْرَىٰةِ وَمُبَشِّرًۢا بِرَسُولٍ يَأْتِى مِنۢ بَعْدِى ٱسْمُهُۥٓ أَحْمَدُ ۖ فَلَمَّا جَآءَهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ قَالُوا۟ هَٰذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ
Hani, Meryem oğlu İsa, "Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah'ın size, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim" demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, "Bu, apaçık bir sihirdir" dediler.
Saff 7 (Mealleri Karşılaştır): Ve men azlemu mimmeniftera alallahil kezibe ve huve yud'a ilel islam, vallahu la yehdîl kavmez zalimîn(zalimîne).
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ ٱلْكَذِبَ وَهُوَ يُدْعَىٰٓ إِلَى ٱلْإِسْلَٰمِ ۚ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Kim, İslam'a davet olunduğu halde, Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
Saff 8 (Mealleri Karşılaştır): Yurîdûne li utfiû nûrallahi bi efvahihim vallahu mutimmu nûrihî ve lev kerihel kafirûn(kafirûne).
يُرِيدُونَ لِيُطْفِـُٔوا۟ نُورَ ٱللَّهِ بِأَفْوَٰهِهِمْ وَٱللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِۦ وَلَوْ كَرِهَ ٱلْكَٰفِرُونَ
Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.
Saff 9 (Mealleri Karşılaştır): Huvellezî ersele resûlehu bil huda ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muşrikû(muşrikûne).
هُوَ ٱلَّذِىٓ أَرْسَلَ رَسُولَهُۥ بِٱلْهُدَىٰ وَدِينِ ٱلْحَقِّ لِيُظْهِرَهُۥ عَلَى ٱلدِّينِ كُلِّهِۦ وَلَوْ كَرِهَ ٱلْمُشْرِكُونَ
O, kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir.
Saff 10 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû hel edullukum ala ticaretin tuncîkum min azabin elîm(elîmin).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ تِجَٰرَةٍ تُنجِيكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size?
Saff 11 (Mealleri Karşılaştır): Tû´minûne billahi ve resûlihî ve tucahidûne fî sebîlillahi bi emvalikum ve enfusikum, zalikum hayrun lekum in kuntum ta´lemûn(ta´lemûne).
تُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَتُجَٰهِدُونَ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ بِأَمْوَٰلِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Allah'a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır.
Saff 12 (Mealleri Karşılaştır): Yagfir lekum zunûbekum ve yudhılkum cennatin tecrî min tahtihel enharu ve mesakine tayyibeten fî cennati adn(adnin), zalikel fevzul azîm(azîmu).
يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ وَمَسَٰكِنَ طَيِّبَةً فِى جَنَّٰتِ عَدْنٍ ۚ ذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
(Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koysun. İşte bu büyük başarıdır.
Saff 13 (Mealleri Karşılaştır): Ve uhra tuhıbbûneha, nasrun minallahi ve fethun karîb(karîbun), ve beşşiril mû'minîn(mû'minîne).
وَأُخْرَىٰ تُحِبُّونَهَا ۖ نَصْرٌ مِّنَ ٱللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ ۗ وَبَشِّرِ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah'tan bir yardım ve yakın bir fetih (Mekke'nin fethi). (Ey Muhammed!) Mü'minleri müjdele!
Saff 14 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû kûnû ensarallahi kema kale îsebnu meryeme lil havariyyîne men ensarî ilallah(ilallahi), kalel havariyûne nahnu ensarullah(ensarullahi), fe amenet taifetun min benî israîle ve keferet taifeh(taifetun), fe eyyednellezîne amenû ala aduvvihim fe asbehû zahirîn(zahirîne).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ كُونُوٓا۟ أَنصَارَ ٱللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ٱبْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّۦنَ مَنْ أَنصَارِىٓ إِلَى ٱللَّهِ ۖ قَالَ ٱلْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ ٱللَّهِ ۖ فَـَٔامَنَت طَّآئِفَةٌ مِّنۢ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ وَكَفَرَت طَّآئِفَةٌ ۖ فَأَيَّدْنَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ عَلَىٰ عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا۟ ظَٰهِرِينَ
Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olun. Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, "Allah'a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?" demişti. Havariler de, "Biz Allah'ın yardımcılarıyız" demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir kesim inanmış, bir kesim de inkar etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.





