Yahudi ve Hıristiyanlar cennete girecek mi? Yahudi ve Hıristiyanlar da tek bir Allah'a inanıyorlar. Peki Cennete girmek için tek bir Allah'a inanmak yeterli mi? Sizin için araştırdık. İşte detaylar...
Cennet ve Cehennem; her dîne göre değişebilen göreceli/izafî kavramlar değildir. Şirk ve küfür üzere olan Yahudi ve Hıristiyanları, Cennete gönderme çabaları da içi boş düşüncelerin ürünü olup, dînî bir delili yoktur. Zira Allah'ın emrettiği şekilde îman etmedikçe, kimsenin cennete girmesi mümkün değildir.
İlahî kaynaklı dinler denilince üç din öne çıkar. Her ne kadar Yahudilik ve hıristiyanlık tahrife uğramışsa da kaynağı itibariyle "ilahî/semavî din" grubuna girmektedir. Gerek Yahudiliğin, gerekse hıristiyanlığın dînî metinlerine ve inanç yapısına bakıldığında yeryüzünde yaşayacağına inanılan bir son peygamber ümit ve inancı her iki dinde de mevcuttur. Bu durum, Ehl-i Kitab'ın şu anki ifade ve metinlerinde gizlenmeye çalışılsa da, Kur'an-ı Kerîm'de bilhassa Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yaşadığı dönemdeki Ehl-i Kitab'ın Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-'i öz oğullarını tanıdıkları gibi tanıdıkları haber verilmektedir. Onlar, kıskançlık vb. duygularla Peygamber Efendimizi bile bile inkar yolunu seçmişlerdir.
İslamiyet'in yeryüzüne indirilişi ile birlikte diğer bütün inanç ve sistemler geçerliliğini yitirmiştir. Âyetlerde:
"Allah nezdinde hak din İslam'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini inkar edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur." (Âl-i İmran, 19)
"Kim, İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır." (Âl-i İmran, 85) buyrularak bu duruma işaret edilmektedir.
Aslında Hazret-i Âdem'den son peygamber Hazret-i Muhammed Mustafa -sallallahu aleyhi ve sellem-'e kadar insanlığa indirilen dinlerin hepsi birdir; Allah'ın varlığına, birliğine îmanı ve O'nun emirlerine teslim olmayı emreder. Bütün bu dinlerin genel adı da İslamiyet'tir. Ancak daha sonraki devirlerde insanlar, kendileri dinlerini değiştirip bozarken yeni yeni isimler de icad etmişlerdir. Kur'an-ı Kerîm de aslı bir olan, ancak sonradan kendilerinin değiştirerek bozduğu dinlere, bağlılarının verdiği isimle hitap etmiştir. Dolayısıyla hıristiyanlık ve Yahudilik, bu şekliyle din olarak gelmiş ve Allah tarafından isimlendirilmiş değildir. Allah'ın son şeklini verip tamamladığı, kıyamete kadar geçerli olacak dînin özel ismi ise "İslam" olmuştur.
FORMÜL: "LA İLAHE İLLALLAH, MUHAMMEDÜ'R-RASULULLAH"
Yukarıda zikredilen ayet-i kerîmeler incelendiğinde görülecektir ki:
1- Allah'ın varlığını ve birliğini son ve en mükemmel şekliyle ortaya koyan İslam Dîni, Allah katında tek geçerli dindir.
2- İslamiyet geldikten sonra yeryüzündeki beşerî-semavî bütün dinler, geçerliliğini yitirmiştir.
3- Artık Allah'a ulaşan tek yol, İslam Dini'nin işaret ettiği yoldur.
Bu sebeple dînimiz, bütün bu esasları içinde barındıran bir cümlecik formülle İslam Dîni'nin inanç esaslarını toplamıştır: "La ilahe illallah, Muhammedü'r-Rasûlullah."
Yani, Allah'tan başka hiçbir mabud, ilah, tanrı yoktur. İnsanlara din koyacak, onlara Allah adına konuşacak hiçbir semavî-beşerî sistem/din kabul edilemez. Allah'ın son dînini öğretmek, yaşatmak üzere seçtiği peygamber de Hazret-i Muhammed Mustafa -sallallahu aleyhi ve sellem-'dir. Tek olan Allah'a, sadece O'nun seçtiği Peygamberin emir ve yasaklarıyla (şerîat ve sünneti ile) ulaşılabilir. Bundan sonra artık, daha önce gelmiş geçmiş peygamberlerin hak olan tebliğleri bile hükmünü yitirmiştir. Hal böyleyken, hak olarak geldiği halde, daha sonra insanlar tarafından değiştirilip bozulmuş olan dinler geçerliliğini nasıl devam ettirsin?!
BİR KİMSENİN İMAN ETMİŞ OLMASI İÇİN NE GEREKİYOR?
İslamiyet'e göre, bir kimsenin îman etmiş olması için; "Allah'tan başka ilah olmadığını, Peygamber Efendimiz'in peygamberliğini ve getirdiği bütün esasların Allah'tan olduğunu" kalben tasdik ve dille ikrar etmiş olması lazım gelir. Allah'ın varlığını ve birliğini kabul etmeyen, Hazret-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in son nebî ve rasûl olduğuna inanmayan kimse, mü'min sayılamaz.
Oysa Kur'an-ı Kerîm'de gerek hıristiyanların, gerekse Yahudilerin "tevhid" (Allah'ın birliği) inancından saptıkları ve "şirk" (ortak) koştukları açıkça ifade edilmiştir:
"Yahudîler, «Uzeyr, Allah'ın oğludur.» dediler. Hıristiyanlar da; «Mesîh (İsa) Allah'ın oğludur.» dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kafir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan batıla) döndürülüyorlar!" (et-Tevbe, 30)
Konuyla alakalı diğer ayet-i kerîmeler de şöyledir:
"Andolsun ki; «Meryem'in oğlu Mesih, Allah'tır.» diyenler, kafir olmuşlardır. De ki: «Eğer Allah, Meryem'in oğlu Mesih'i, annesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini yok etmek isterse, O'ndan kim bir şey kurtarabilir?» Bütün göklerin, yerin ve aralarındakilerin hükümranlığı Allah'ındır, dilediğini yaratır ve Allah her şeye gücü yetendir. Bir de Yahudiler ve Hıristiyanlar: «Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz.» dediler. De ki: «Öyle ise neden size günahlarınızdan dolayı azap ediyor? Doğrusu siz, O'nun yarattıklarından bir insan topluluğusunuz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır. Göklerin, yerin ve aralarındakilerin hükümranlığı Allah'ındır ve sonunda dönüş de O'nadır!»" (el-Maide, 17-18)
"«Meryem oğlu Mesih, Allah'tır.» diyenler, kesinlikle kafir oldular. Oysa Mesih şöyle demişti: «Ey İsrailoğulları, hepiniz benim de, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin! Kim Allah'a ortak koşarsa, Allah ona cennetini yasak etmiştir. Varacağı yer ateştir ve zulmedenlerin yardımcıları yoktur.» Andolsun «Allah, üçün üçüncüsüdür.» diyenler de kafir olmuşlardır. Halbuki bir tek Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Eğer diyegeldiklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kafir olanlara acı bir azap isabet edecektir." (el-Maide, 72-73)
YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARIN AHİRET HAYATINA BAKIŞI
Esasen Yahudî kutsal kitabında, ahiret ve ölümden sonraki hayat hakkında net ve kesin ifadeler bulunmamaktadır. Sonraki dönemlerde komşu coğrafyada yaşayan inançlarla etkileşimleri sonucu bazı gelişmeler olmuş, iyi insanların yargılanıp temize çıktıktan sonra "Aden" denilen Cennete, kötülerin de Cehenneme girip cezalandırılacaklarına inanmışlardır.
Yahudîlikte bilinmeyen konular arasında kabul edilen "ölüm", hayatın sonu olmayıp içinde yaşanılan dünyadan öbür dünyaya açılan bir koridordur. Ölümden sonraki hayat, mezarda ve Ölüler Âlemi'nde (Şeol) geçecektir. Yahudîlikte yeniden dirilişten ziyade "Rûhun Ölümsüzlüğü" fikri yer almaktadır. Yahudîlikte dünyanın genel ömrü, haftanın her günü bin sene kabul edilerek 7.000 yıl sayılır. Bununla beraber dünyadaki faal yıl, 6.000 yıl olup ikişer bin yıllık üç devreye ayrılır. Kendilerinden cezaya layık olanların bir süre sonra Cehennem'den çıkarılacağına inanırlar. Nitekim onların bu iddiası, Kur'an-ı Kerîm'de şöyle çürütülür:
"İsrailoğulları; «Sayılı birkaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır!» dediler. (Onlara) De ki: «Siz Allah katından bir söz mü aldınız -ki Allah sözünden caymaz-, yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?»" (el-Bakara, 80)
CENNET VE CEHENNEMİN VARLIĞI
Hıristiyanlar ise, Cennet ve Cehennem'in varlığına inanırlar. Onlar, Hazret-i Îsa'nın bir bulut içinde gökten inerek insanlar hakkında hüküm vereceğine, iyileri Cennet'e, kötüleri Cehennem'e göndereceğine inanırlar.
"(Ehl-i kitap:) «Yahudîler yahut hıristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek!» dediler. Bu, onların kuruntusudur. Sen de onlara; «Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin!» de." (el-Bakara, 111)
CEHENNEM NEDİR? CEHENNEME KİMLER GİRECEKTİR?
"Derin kuyu, hayırsız, uğursuz" manalarına gelen Arapça bir kelime olan "Cehennem"; ahirette kafirlerin "devamlı" olarak, günahkar mü'minlerin de "günahları ölçüsünde" cezalandırılmak üzere kalacakları azap yeridir. Kelimenin aslının İbranice "gé-Hinnom" kelimesinden geldiği düşünülmektedir. Kur'an'da; nar, harîk, hutame, saîr, haviye, leza, sekar, cahîm, veyl isimleriyle de adlandırılır.
Dünya hayatındaki inanç ve fiillerin neticesi, Cennet veya Cehennemdir. İnsanın eğitimi ve iyi davranışlara yönlendirilmesi açısından Cennet ve Cehennem inancının insan hayatına tesiri açıktır. Îman edenle etmeyenin, Allah'a itaat edenle O'na isyan edenin eşit tutulmaması; ilahî adalet ve hikmetin gereğidir. Hadislerde belirtildiğine göre, Cehennem'e girenlere farklı şekillerde azap edilecek, herkesin cezası ameline göre olacaktır.
İslam alimlerinin ekserîsi; kafir, münafık ve müşriklerin Cehennemde ebedî kalacaklarında ittifak etmişlerdir. Kitap ehlinin inançlarına bakıldığında, açık bir şirk ve Peygamber Efendimiz'i inkar görülür.
"Gerçekten Ehl-i kitab, îman edip (günahlardan) sakınsalardı, mutlaka kötülüklerini kendilerinden örterdik ve elbette onları Naîm Cennetlerine koyardık." (el-Maide, 65)
"Doğrusu Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Ondan başkasını ise dilediğine bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa, pek büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur." (en-Nisa, 48)
"Onlar orada (cehennemde) ölmezler ve azapları da hafifletilmez. Çünkü o ateş, kafirler için hazırlanmıştır." (el-Bakara, 24)
CEHENNEMİN TABAKALARI
"Cehennemin yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı için birer grup ayrılmıştır." (el-Hicr, 44) ayetine işaretle, İslam alimleri Cehennem'in yedi kapılı/yedi tabaka olduğu üzerinde durmuşlardır. Bunlar:
1- Günahkar mü'minler için: Haviye,
2- Yahudiler için: Sekar,
3- Hıristiyanlar için: Saîr,
4- Yıldızlara tapanlar için: Cahîm,
5- Ateşperestler için: Leza,
6- Putperestler için: Hutame,
7- Münafıklar için ise, değişik isimlerle nitelendirilmiştir.
Cehennemlikler; küfür, şirk, nifak, inkar ve yalanlama suçlarıyla oraya sürülürler. Âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:
"Hayır! Kim bir kötülük eder de kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar." (el-Bakara, 81)
"(İki meleğe şu emir verilir:) Haydi, ikiniz her inatçı kafiri, hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi cehenneme atın; Allah ile beraber başka ilah edineni, şiddetli azaba birlikte atın!" (Kaf, 24-26)
İMAN ETMEYENLER EBEDİYYEN CEHENNEMDE
Şu ayet-i kerîmede, Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- geldikten ve O'nu tanıdıktan sonra O'na îman etmeyenlerin ebediyyen Cehennem'de kalacakları bildirilmiştir.
"Ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkarcılar, içinde ebedî olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte halkın en şerlileri onlardır." (el-Beyyine, 6)
"(Allah bu emaneti insana vermek sûretiyle), münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadınların da tevbesini kabul buyuracaktır. Allah bağışlayandır, merhamet edendir." (el-Ahzab, 73)
"Şu muhakkak ki, Allah kafirleri rahmetinden kovmuş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır. (Onlar) orada ebedî olarak kalacaklar, (kendilerini koruyacak) ne bir dost, ne de bir yardımcı bulacaklardır." (el-Ahzab, 64-65)
"Ateşten çıkmak isterler, fakat onlar oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır." (el-Maide, 37)
Yukarıda meallerini verdiğimiz ayetlerde ve daha pek çok ayet-i kerîmede kafirlerin Cehennem'de sonsuza dek kalacakları, "ebeda" lafzıyla kayıt altına alınmıştır. Ehl-i Sünnet alimleri, Peygamber Efendimiz'in -sallallahu aleyhi ve sellem-'in:
"Kalbinde zerre miktarı îman bulunan kimse ateşten çıkacaktır." (Tirmizî, Sıfatu Cehennem, 10) hadîsini delil kabul edip, günahkar mü'minlerin Cehennem'de ebedî kalmayacaklarını, cezalarını gördükten sonra Cehennem'den çıkarılacaklarını beyan etmişlerdir.
Lakin kafirler için durum böyle değildir. Ehl-i Sünnet alimlerinin büyük çoğunluğu, diğer bazı deliller yanında, Kur'an-ı Kerîm'in ilgili birçok yerinde sık sık "ebedîlik" manası içeren "hulûd" ve "ebed" kavramlarının kullanılmasına ve daha başka delillere dayanarak, inkarcılar ve müşrikler için Cehennem azabının "sonsuzluğunu" savunmuşlardır. Cehenneme girenleri anlatan kimi ayetlerde, "halidîne fîha" (onlar orada kalırlar) kaydı yer almaktadır. Ehl-i Sünnet kelamcıları burada "ebeda" lafzı yer almadığından, bu durum kalbinde zerre miktarı îman taşıyanların sonunda Cennet'e gireceklerini bildirmişlerdir.
"Onlardan birçoğunun inkar edenleri dost edindiklerini görürsün. Andolsun ki kendileri için önceden (ahirete) gönderdikleri şey; Allah'ın onlara gazap etmesi ne kötüdür! Onlar azap içinde ebedî kalıcıdırlar." (el-Maide, 80)
"İnkar edenlere ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennemliklerdir." (el-Maide, 86)
"(Azgınlar) orada çağlar boyu kalırlar, orada bir serinlik ya da (susuzluk gideren) bir içecek tatmazlar, ancak (dünyada yaptıklarına) uygun karşılık olarak kaynar su ve irin tadarlar." (en-Nebe', 23-26)
İnkarcılar için Cehennem ebedî olduğu gibi, orada ölüm de yoktur!.. Âyetler, azabın sürekliliğini şöyle ifade eder:
"(Cehennem bekçisine:) «Ey Malik! Rabbin(e dua et) bizim üzerimize (artık ölümle) hükmetsin! (Ölelim de kurtulalım!)» diye seslenirler. (Malik:) "Doğrusu siz, (bu azapta ebedî olarak böyle) kalıcılarsınız!» der." (ez-Zuhruf, 77)
"Ardından da (o inatçı zorbaya) cehennem vardır; kendisine irinli su içirilecektir! Onu yudumlamaya çalışacak, fakat boğazından geçiremeyecektir. Ona her yönden ölüm gelecek, fakat ölmeyecek, arkasından da şiddetli bir azap gelecektir." (İbrahim, 16-17)
Konuyla alakalı olarak Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:
"Bundan sonra emredilir ve Sırat üzerinde ölüm kesilir. Sonra her iki tarafa birden: «Haydi bulunduğunuz hal üzere ebediyet sizindir, burada artık ölüm yoktur!» denilir." (Müslim, Cennet, 40)
Hadiste buyrulan "her iki taraf" sözüyle, Cennet ve Cehennem ehli kastedilmiştir.
İYİLİK SAHİBİ KAFİRLERİN DURUMU NE OLACAK?
Gerek yaşadığımız dönem içerisinde, gerekse Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yaşadığı dönemden günümüze gelerek; Yahudî, Hıristiyan vesair küfür ehli içerisinde iyi ahlak sahibi insanlar da olagelmiştir.
Hadislerde ifade edildiğine göre, insanların dünyada iken işlediği ameller, Cehennemde azap şekillerine tesir edecek, kimilerinin iyi amelleri onların azaplarını hafifletecektir. Bir misal olmak üzere, İslam'ı kabul etmemekle birlikte Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'i çocukluğundan itibaren himaye edip, onun İslam'ı yaymasına hizmet eden amcası Ebû Talib için nisbeten hafif bir azap uygulanacaktır. (Bkz: Ahmed bin Hanbel, Müsned, 1/290)
Yine Efendimiz'in amcası olmakla birlikte, azılı düşmanlarından olan Ebû Leheb'in, cariyesi Efendimiz'i bebekliğinde birkaç kez emzirmesine müsaade etti diye azabı haftada bir hafifletilmiş olarak rüyada görülmüştür. (Bkz: İbn Sa'd, Tabakat 1/108; Belazûrî, Ensab, 1/42)
İSLAMİYET'TEN ÖNCEKİ YAHUDİ VE HIRİSTİYANLAR CENNETE GİREBİLİRLER Mİ?
Cenab-ı Hak, imtihan yurdu olarak yarattığı bu dünyada isim ve sıfatlarını tecellî ettirir. "Latîf" ve "Adl" ism-i şeriflerinin tecellîsi iledir ki, kullar yaptıklarının karşılığını hem dünyada, hem de ahirette eksiksiz alırlar. Allah Teala, hiçbir kuluna, zerre kadar zulmetmez. Herkes, hayır ve şer, yaptığının karşılığını tastamam alır.
Âyet-i kerîmelerde îman ehli olup Peygamber Efendimiz'in nübüvvetinden evvel yaşamış olanların amellerinin boşa gitmeyeceği, salih amel işleyenlerin Cennet ile mükafatlandırılacakları beyan buyrulur.
"Şüphesiz îman edenler; Yahudîlerden, hıristiyanlardan ve sabiîlerden de Allah'a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükafatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzüntü çekmeyeceklerdir." (el-Bakara, 62)
"Îman edenler ile Yahudîler, sabiîler ve hıristiyanlardan Allah'a ve ahiret gününe (gerçekten) inanıp salih amel işleyenler üzerine asla korku yoktur; onlar üzülecek de değillerdir." (el-Maide, 69)
"Kitap ehlinin hepsi bir değildir: Onlardan geceleri secdeye kapanarak Allah'ın ayetlerini okuyup duranlar vardır. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe inanır, kötülükten meneder, iyiliklere koşarlar. İşte onlar iyilerdendir. Onların yaptıkları hiçbir hayır karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah, takva sahiplerini çok iyi bilir." (Âl-i İmran, 113-115)
"Ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek îman ederler. Allah'ın ayetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirler vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır." (Âl-i İmran, 199)
Bu son zikrettiğimiz ayet-i kerîmenin iniş sebebi şu hadisedir: Peygamber Efendimiz'e îman etmiş olan Habeşistan Necaşîsi Ashame'nin vefatı üzerine Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- Medîne'de onun gıyabî cenaze namazını kıldırdı. Münafıklar ise, ortalığı karıştırmak için hep fırsat arayıp duruyorlardı. Bu cenaze namazı üzerine de büyük bir dedikodu kampanyası başlattılar:
"-Peygamber, bir hıristiyanın cenaze namazını kılıyor, kıldırıyor!" dediler. Bunun üzerine yukarıdaki ayet nazil oldu. Bu ayet, bir hadise üzerine inmiş olsa da, hükmü geneldir. Allah'a ve Rasûlü'ne îman etmiş bütün Ehl-i Kitab'ı da içine alır. Allah, samimi olarak bağlı oldukları dîni terk edip İslam'a gönül vermiş kimselerin, îmanlarını ve yapmış oldukları hayırlı amellerini zayî etmeyecektir.
Vaktiyle Ehl-i Kitap'tan olsalar da Allah'ın birliğine, Hazret-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirilene ve O'ndan önceki peygamberlere indirilen kitaplara îman edenler ve Allah'a samimiyet ve huşû içinde bağlanıp O'nun ayetlerini dünya menfaati ile değiştirmeyenler, elbette Cennet'e gireceklerdir.
MÜSLÜMAN OLMAYAN KİMSENİN CENNETE GİRME İHTİMALİ YOK
Artık küllenmiş olan ve hedefini "Hümanizm" olarak maskeleyen "dinler arası diyalog" teranelerinin özü ve temeli, İslam'a dayanmayan bir "orta yolu bulma" çabasından başka bir şey değildir. İslam, mükemmel bir bütündür. Onun eksiği yoktur ki, başka dinlerden tamamlansın. Fazlası yoktur ki, başka dinler hatırına bunlar çıkarılsın. Allah'ın indirdiği din, tektir ve bir bütündür. İnanç esaslarından birini inkar, hepsini inkar gibidir. Müslümanlar, Hazret-i Mûsa ve Hazret-i Îsa gibi, Allah'ın gönderdiği peygamberleri ve Tevrat, İncil gibi Allah'ın indirdiği kitapları, gerçek mahiyetleri ile kabul ederler ve bu da îmanın bir şartıdır. Ancak Peygamber Efendimize, O'nun getirdiği ilahî kitap olan Kur'an-ı Kerîm'e inanmadan, Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmayarak tam bir teslîmiyet ve tevhîd akîdesiyle O'na inanmadan da Müslüman olunmaz. Müslüman olmayan kimsenin ise, cennete girme ihtimali yoktur.
Cennet ve Cehennem; her dîne göre değişebilen göreceli/izafî kavramlar değildir. Şirk ve küfür üzere olan Yahudi ve Hıristiyanları, Cennet'e gönderme çabaları da içi boş düşüncelerin ürünü olup, dînî bir delili yoktur. Zira Allah'ın emrettiği şekilde îman etmedikçe, kimsenin cennete girmesi mümkün değildir. İyi ahlak sahibi olan insanların amellerini, Cenab-ı Hak ilahî adaleti ile değerlendirecek, onları zulme uğratmayacak ama hak ettikleri azabı da kendilerine verecektir. O, yani merhametlilerin en merhametlisidir. Ama aynı zamanda intikam sahibi ve adildir.
İslam alimlerinin çoğunluğuna göre, azgın, sapkın, kafir, münafık ve müşrikler Cehennem'de ebedî kalırlar. Orada ölmezler ve azapları da hafifletilmez. En doğrusunu Yüce Allah bilir.
Kur'an-ı Kerîm'de Cenab-ı Hak, bize ahiret hayatımız için çeşitli dualar öğretmiştir. Hiçbir kulun akıbeti bilinemeyeceğinden, bu dualara sarılmamız ve çokça tekrar etmemiz hayrımıza olacaktır:
"Onlardan bir kısmı da: «Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!» derler." (el-Bakara, 201)
"Onlar ki: «Rabbimiz, biz inandık, günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru.» derler." (Âl-i İmran, 16)
Not: Bu yazının hazırlanmasında şu kaynaklardan istifade edilmiştir: Türkiye Diyanet Vakfı, Kur'an-ı Kerîm Meali; TDV İslam Ansiklopedisi (DİA), "Âhiret, Cehennem" maddeleri; Abdurrahman Küçük-Güney Tümer-Mehmet Alparslan Küçük, Dinler Tarihi; Erdoğan Baş-Salih İnci, Anahatlarıyla Yahudilik Hıristiyanlık ve İslam, Ali Ünsal, Cennet ve Cehennem; Salime Leyla Gürkan, Yahudilik.
Kaynak: Fatma Çatak, Şebnem Dergisi, 146. Sayı





