Dolar (USD)
32.22
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2408.95
BIST 100
10261.71
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Eylül 2020

Habil'e selam olsun

Zalim de mazlum da aynı babanın çocuklarıdır. İnsan hangisi olmak isterse Allah da insanın o yönde yolunu açar. Seçim de tercih de tamamen insanın kendi iradesindedir.

Birinin tercihinin sebebi diğerinin sonucudur.

Zalim olmak isteyen mazlumun bulunduğu konumu ve itibarı hazmedemediği için onu bulunduğu konumdan alaşağı etmek amacıyla şiddete başvurur. Mazlumun bu durumda yapabileceği tek şey gücü oranında kendini savunmak ve nihayetinde Yüce Mevla'ya sığınmaktır.

Mazlum rolünü üstlenen kişi ise sahip olduğu en büyük zenginlik olan iç güzelliği ile maddî kazanımlarından ziyade manevî birikimleri ile karşısındakinin nefsine yenik düşüp onu kıskanmasına ve şiddete başvurmasına sebep olur. İkisi de tercihleri ve seçimleri dolayısıyla yaşadıklarına sebepler oluştururlar.

Aynı ağacın bir dalı gür iken diğer dalının solgun olması gayet mümkündür. Dalı gür olanın meyvesi bol, gölgesi serin, yapraklarının sesi güzel olur... Solmuş olan dal, ağaçtan düştükten sonra bir ateşe odun olmaktan kurtaramaz kendini. İkisi de kendi sonuçlarını tercihleriyle belirler. Bu minvalde haset ateşin odunu yanıp kül ettiği gibi iç dünyamızı kül eder.

Mazlum her haliyle etrafına güzellik saçarken, zalim çetin bir ateşe kendini hazırlar. Zalimin, yaşarken çevresine verdiği rahatsızlığın bedelini yanarak ödemekten başka çaresi yoktur. Herkes kendi tercihi ile sınav oluyordu ve sınavın sonucunu belirleyecek olan yaşarken yapılan seçimlerdir.

Bu dünyada iki kardeşten biri olacağız: Ya Habil veya Kabil.

Yüce Allah’ın bize bahşettiği en büyük nimetlerden biri olan 'irade' ile kendi yol haritamızı kendimiz belirlemeliyiz.

Her yeni sabaha bir şiddet haberi ile uyanan dünyada kurumuş dallara inat daha da gürleşip etrafımıza güzellikler sunmak için Habil olmak da bizim elimizde, kuru dal olup iç dünyamızda seyreden hayat gemisinin rotasını Kabil'den yana belirlemekte...

İçinde bulunduğumuz dünyada içselleştirilmeye çalışılan zalimlik olgusu eğreti bir duruş sergilese de insanoğlu içten içe içindeki merhameti törpüleyerek şiddete meyil bir hayatı tercih ediyor.

Yedisinden yetmişine kadar kime sorsanız şiddetin her türlüsüne karşı olduğunu açık yüreklilikle ifade etmekten kaçınmazken herkesin içinde bastırılmış bir şiddet tarafı her zaman diri tutuluyor bu çağda. Vurdulu kırdılı filmlerle büyüyen çocukluğumuz bir çözüm olarak heybesinde her daim taşıyor zalimliği.

Şiddetin bir çözüm olmadığını bildiğimiz halde bir tercih olarak hayatımızda var kıldığımız bu dünyada zulmün karşısında sevgiyi güçlü kalmalıyız.

Yeterince zalimin olduğu bir dünyada iyisi mi, mazlum olmayı tercih etmek ve mazlumun yanında durmak hem gönle hem de akla en uygun tercih olacaktır.

Aksi takdirde bir gün açlıktan ağlayan bir çocuğun "Allah'ım açım, bizi cennete al da doyalım." deyişinin, bir diğer çocuğun son nefesini vermek üzereyken "Hepinizi Allah'a şikâyet edeceğim." sözlerinin bedelini hangi vicdan ile ödeyeceğiz?

Kim bilir kıyıya vuran bir bebeğin cansız bedeninin bedelidir tüm dünyaya musallat olan bir virüs. Adına koronavirüs dense de, covid dense de, bizi karantinaya mahkûm etse de belki de bir mazlumun âhıydı imtihanımızın sebebi.

Zalim olmak da mazlum olmak da iki kardeşten birini seçmektir. Seçim için muhtaç olduğun kudret sana bahşedilen iradede mevcuttur. Tercih, dil ile ikrar edilirken bedeli ise eylem ile gösterilir ve Allah, tercihimiz hangi istikamet üzereyse o yönde yolumuzu açar.

Tercihlerimizi zalimin karşısında mazlumdan yana ve mazlumun yanında olarak yapmak ümidiyle gönlü de eylemi de Habil'den yana olanlara yürek dolusu selam olsun.