0
Malumunuz, Muhaliflerin Lazkiye'yi çevrelemesi ve 7 Haziran'dan sonra yaşanan koalisyon tartışmaları sırasında Ruslar, Suriye'ye fiilen müdahil olmuştu.
Bugünün Türkiye'si, 1 Kasım'da aldığı özgüvenle sahada ( Irak ve Suriye ) daha cevval müdahalede bulunuyor/bulunacak.
Rusya'nın hava saldırıların ardından muhalifler, sahada gerileme yaşamaya başladı.(ABD'nin ısrarlı telkinlerinden ötürü)Ankara özellikle Uçak krizinden sonra, bazı çalışmalarını sınırladı ama hiçbir zaman geri çekilmedi. Sadece doğru zamanda doğru hamle için itidalli bir yaklaşım sergiliyor. Zira, devleti yönetenlerde Türkiye'nin uluslararası hukuk nezdinde başını ağrıtacak bir müdahalede bulunmak istemiyor.
YPG'nin ABD ve Rusya'nın bölge ile ilgili çıkarların örtüştüğünden ötürü iyi bir oyuncak olarak kullanıldığı açık. Ancak, ABD'nin ilkesiz tavrı, müttefik!! diye tanımladığı Türkiye'yi, bir örgütle aynı kefeye koymasını pragmatik davranıştan ziyade, aleni 'düşmanlıkla' tanımlamak sanırım yanlış olmayacaktır.
Bugün Türkiye, Ortadoğu ve özelinde Suriye'de almış olduğu eleştiriler, başarısız politikalarından değil, vermiş olduğu rahatsızlıkların bir sonucudur. Anlaşılan YPG/PKK, ABD ve AB'nin "Türkiye'nin Kulağını çekmek'' için kullandığı bir araç.(Hepte öyle olmuştu) Uluslararası medyaya bakarsak, sanki Türkiye, PYD'yi durdurmak için saldırıyormuş havası verilmek isteniyorsa da, asıl olan PYD'nin Türkiye'yi durdurmak için çalıştığıdır.
Yazıyı kaleme aldığım saatlerde PYD güçleri, Rusların desteği ile Tel Rıfat'ın kuzeyindeki Ayn Dikne köyünün kontrolünü ele geçirdi. Türkiye ise PYD güçleri, Minnağ Hava Üssü ve Azez'i terk edene kadar saldırıya devam etme kararı aldı. Bu gelişmelere paralel, AB Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Türkiye'ye saldırıları durdurma çağrısında bulundu.
AB ve ABD, bir meselede söz birliği yapmışsa, Türkiye doğru yolda demektir. Anlaşılacağı üzere Türkiye doğru bir yolda. ABD, AB ve Rusya bölgede bir (Seküler) Kürt devletinin kurulmasını istiyor. Bunun için Türkiye'de asayiş olaylarını tırmandırarak PKK'ya, Suriye'de de PYD'ye yardım ediyor. İran ve Esed'de PKK konusunda desteğini sürdürüyor. Lakin K.Irak'ta Barzani'nin devlet talebine ise karşı çıkılıyor.
Hendeklerin açıldığı ve ''öz serseriliğin'' ilan edildiği ilçeler Cizre, Silopi, Nusaybin, Yüksekova, İdil ilçeleri, Suriye'de olası bir PYD ile birleştirilerek Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Kuzey Suriye'deki Kaya Gazı rezervlerin kontrol altına alınması yatıyor. Bunu da sadece silah, askeri malzeme ve para yardımı şeklinde değil, aynı zamanda uluslararası arenada meşruiyet tanıyarak PKK ve PYD'ye devlet kurdurtarak yapmak istiyor. Böylelikle İran, ABD, AB, Rusya bölgede bir seküler Kürt devleti kurdurup, Türk, Kürt ve Araplar arasında gerginlik çıkartarak, Sünni toplumda bir medeniyet içi çatışma çıkartmak istiyor.
Sonuç olarak Kürt devletinin seküler veya muhafazakar olmasının öneminden ötürü, mümkünse demografik yapı değiştirilmek veyademografik temizlik yapılmak isteniyor. Çünkü Muhafazakar Barzani'nin kurmak istediği Kürt devleti, Batı'ya hizmet etmeyeceğinden seküler PKK/PYD'nin kuracağı Kürt devleti ABD, Rusya, İran ve AB'nin işine yaramaktadır. Dolayısayla Türkiye, kadim çıkarları nedeniyle bölgeyi kaderine terk etmiyor/etmeyecektir. Biraz daha hızlı koordinasyonla inanıyoruz ki, üstesinden gelecek/tir. Özellikle İlkbahar ve Yaz aylarında gerilim artacağı apaçık ortadayken meseleyi şansa bırakmayacaktır.