Dünyanın politik ekonomisi artık iki büyük aktörün (ABD ve Çin) gerilimiyle çalışıyor. Bu iki ülke her küçük kararında, bütün dünyanın ayarlarını oynatıyor. Son örnek: ABD gümrük vergilerini artırma planını, Çin de nadir toprak ihracatını sınırlama planını şimdilik geri çekti. Bu, anlaşma değil. Bu, bir tür “tehdit mesafesi ayarı.” Yani ikisi de birbirine şunu gösterdi: “benim elimde zarar verecek güç var ama şimdi kullanırsam kendimi de yakarım.” Bu hamle fiyatlara kısa süreli nefes aldırdı. Ama bu nefesin adı güven değil. Sadece gecikme.

Petrol fiyatlarının son haftalarda düşmesi de buna bağlı. Ekonomi zayıfladıkça petrol düşer. Ama siyasi risk yükseldikçe petrol aslında bir yerlerde “sarılır.” İşte o sarılma bugün spot fiyatlarda değil, türev ürünlerde. Yani yüzeyde sükûnet var ama derinde risk var. Bu yeni norm bu: güncel fiyatlar “piyasa rahat” diyor ama daha uzun vadeli fiyatlar “siyasi şok gelirse ağır olur” diyor.

IMF’nin “dayanıklı ama kırılgan” sözü de bunu anlatıyor aslında. Ekonomi bir büyük şoku kaldırabilir. Ama iki şok üst üste gelirse kaldıramaz. 15 yıl boyunca dünya “finans şoku” konuştu. Bugün ise “siyasi şok” konuşuyor. Finans dünyası da bu siyasi şoku yumuşatma görevi taşıyıp bunu türev piyasalara yayıyor.

Avrupa sanayisi bu gerilimin tam ortasında kalıyor. Çünkü Avrupa sanayisi Çin ve Asya’dan gelen ara mal ve çipe çok bağımlı. ABD–Çin kavgası arttıkça Avrupa’nın “yarın üretimi durdurmak zorunda kalır mıyım?” sorusu büyüyor. Bu, çocukça bir abartı değil. Bazı Avrupa bakanları artık toplantılarda açıkça “hat durdurma” ihtimalini konuşuyor. Bu cümle artık şehir efsanesi değil. Bürokratik bir gerçek.

Arjantin ise başka bir uca sıkışmış durumda. Dış dünyadan aldığı destekle içerideki gürültüyü bastırmaya çalışıyor. Ama bu destek, içeride ekonomik güven olmazsa sürdürülemez. Ve içeride ekonomik güven küresel ara mal geriliminden etkileniyor. Yani ABD–Çin gerilimi → Avrupa’nın ara mal belirsizliği → dünya ara mal belirsizliği → Arjantin’de yatırım kararlarının ertelenmesi → ülkenin rezervlerinin baskı altına girmesi. Zincir böyle işliyor. Küresel gerilim, Latin Amerika’da bile yatırım kararlarının zamanlamasını değiştiriyor.

DTÖ’deki küçük gibi görünen davalar bile artık jeopolitik sinyal taşıyor. Zeytin, batarya, parça, teşvik… bunlar artık sadece küçük ticaret dosyası değil. Bu tür dosyalar artık “hangi ülke gücünü nerede sınamaya çalışıyor?” sorusuna ipucu veriyor.

Bu dev resme yukarıdan bakınca şunu görüyoruz: dünya sistemi büyük bir kopuş ihtimalini şimdilik erteliyor. Ama bu ertelenmiş kopuşun riski, yapışkan ve sürekli hale geliyor. Bu yüzden bugün ekonomi aynı anda hem “rahat” hem “tehlikeli.” Rahat kısmı güncel fiyatlar söylüyor. Tehlikeli kısmı daha uzun vadeli fiyatlar söylüyor. Kısacası: bugün sakinlik var ama o sakinliğin altı boş.

Yeni dönem şu: siyaset artık finansın üstüne binmiyor. Finans, siyasetin altında bir altyapıya dönüştü. Ve bu altyapı, siyasi şok geldiğinde nerede patlayacağını belirliyor.

ABD ve Çin’in aynı anda geri çekildiği o küçük mikro adım bize çok basit bir şeyi gösterdi: küresel sistemin en değerli kaynağı zaman. Bazen politika, “şimdi bir şey yapmak” değil, “şimdi bir şeyi yapmamak”tır. Bazen en güçlü hamle, bir hamleyi geciktirmektir.