Toprak, bazen binlerce yıl sustuktan sonra tek bir işaretle her şeyi özetler. Geçtiğimiz günlerde Amasra’nın derinliklerinde bir taş gün yüzüne çıktı. Bu, bildiğimiz o çatık kaşlı, bakışıyla donduran Medusa değildi. Bu taş, sanki asırlar öncesinden bugüne bakıp sessizce tebessüm ediyordu.
Sanat tarihinin karanlık dehlizlerinde korkuyla anılan bir çehre, Anadolu’nun ellerinde nasıl oldu da bir huzur aynasına dönüştü? Mesele sadece bir bulgu değil; mesele, bakışın yönüdür.
Bakmak ve görmek arasındaki uçurum
Şimdi gelin, Amasra’nın o saf tebessümünden bugünün "göz kamaştıran" meydanlarına dönelim. Gezi Parkı’nın tam karşısında, sokağın nabzının attığı o noktada durun. Orada, bir saksının içindeki ağacın taşında ne görüyorsunuz? Binlerce yıllık bir miras mı, yoksa bir utanç vesikası mı?
Etrafı onlarca yüksek çözünürlüklü kamerayla çevrili o meydanda, saksılar adeta birer kumar dergisine çevrilmiş. Kah yapıştırmayla, kah baskıyla, kah spreyle her yana sanal kumar reklamları "dergilenmiş." İstanbul’un her köşesinde bu dijital zehir saksı diplerinden üzerimize fışkırıyor.
Sokak gazetelerinin sahibi yoksa biz buradayız!
Bize yürüme mesafesinde olan bu manzaralar karşısında susmak, suça ortak olmaktır. Eğer sokakların, saksıların, meydanların bir sahibi yoksa; ben bu kıtanın genel yayın yönetmenliğini bilabedel yapmaya hazırım! Yeter ki herkes kendi mahallesini temizlesin.
Mesele ortalığa korku salmak değil, liyakat hissini yeniden inşa etmektir. Bir makama oturan, bir konumu kabul eden kişi; "Yarın bunu benim yüzüme vururlar, hesabını sorarlar" diye tedirgin olmalıdır. Tedirginlik yoksa, sorumluluk da yoktur.
İçeride bir şey yok mu sanıyoruz?
Birileri ekranlarda "içeride bir şey yok" diyerek büyük bir çürümeyi görmezden gelebilir. Oysa gerçek, o saksı diplerindeki cüretkâr ilanlarda gizli. Eğer sanal bahis için sokağın en görünür yerine reklam bırakabiliyorsa, orada bir polis devleti havasından ziyade, liyakat ve ahlak sorgulaması gerekir.
Taş gülümser mi? Eğer onu yontan elin bir derdi, bir sükûneti varsa, evet.
Peki, Taksim’deki o saksılar neden sahipsiz? Eğer o koltuklarda oturanlar "yüzüme vururlar" endişesi taşımıyorsa, o saksı artık sadece bir beton yığınıdır.
Sadece bakmak yetmez. Görmek; Amasra’daki o kadim tebessüme sahip çıkarken, mahallemize sızan o kirli elleri de fark etmektir. Yazı biter, taş kalır. Önemli olan, o taşa hangi anlamı nakşettiğimiz ve üzerindeki kirli ilanları ne zaman sileceğimizdir.