İdlib'e operasyon düzenlenecek mi? Dünya bu sorunun cevabını ararken, masumlar için sesi en gür çıkan başkentin de diplomasi trafiği sürüyor. Son olarak tüm dünyanın dört gözle izlediği Tahran Zirvesinden net bir sonuç alınamadı. Başkan Erdoğan'ın "ateşkes" çağrısı yaptı. Yine daha önce Amerikalı The Wall Street Journal'da yayımladığı makale ile Başkan Erdoğan, dünyaya, "Esad'ı durduralım, siyasi çözüm yolu açalım" demişti.
Gözler hem Rusya-İran ile hem de Batı İttifakı ile birlikte çalışabilen Türkiye'nin İdlib'de neler yapabileceğine odaklandı. Türkiye'nin çabası "son şans" olarak değerlendiriliyor.
Tabiri caizse Türkiye insanlık onuru için çırpınıyor fakat Batı…
Suriye'de; Ha bir bomba fazla patlamış, ha bir bomba az, ha bir insan fazla ölmüş, ha bir insan eksik. … Yani bu işin teferruatı kalıyor BM'de. Masalarda ki önlerine verilen kağıtlarında ki çıkarlarına uyan maddeler kadar değer vermiyorlar. Eh ölen Müslüman, öldüren kendine Müslümanım diyen.
Ankara durumun farkında, bir taraftan İdlib konusunda uluslararası bir kamuoyu oluşturuyor, bir taraftan liderlere insanlık öğretileri vermeye çalışıyor. Suriye'nin geleceği için siyasi süreç seçeneğinin Batı başkentlerinde yeniden ana gündem maddesi olması için çabalıyor.
Tüm muhalifleri hedef alacak bir operasyonun Astana sürecine çok büyük zarar vereceği ortada. Halbuki İdlib'de ne olursa olsun, sonrasında Suriye'nin geleceğinin belirlenmesinde Rusya'nın Türkiye'ye ihtiyacı devam edecek. Çünkü halen ülkenin yüzde 26'sını ABD destekli YPG kontrol ediyor.
Sadece toprağın büyüklüğünden ziyade petrol ve su kaynakları YPG işgalindeki bölgede bulunuyor. Türkiye - Rusya arasındaki özellikle ABD'nin döviz operasyonları sonra çok boyutlu enerjiden savunma sanayisine kadar işbirliğinin İdlib sebebiyle sıkıntıya girmesi tarafların uzun vadeli menfaatlerine de aykırı. Ankara, ılımlı muhalifler olmadan Suriye'de kalıcı bir barış olmayacağını en iyi gören başkent. Ayrıca, İdlib'de 12 gözlem noktası olan Türkiye'nin bu krizde kenarda seyirci kalması beklenemez. Bu sebeplerle Ankara ve Moskova'nın yeni bir gerginliğe girmek yerine, Tahran ve Şam'ı dengeleyecek bir formül bulmaları daha akla yatkın görünüyor.
Başkan Erdoğan'ın da dediği gibi azami paydalarda buluşulmazsa İdlib radikal muhaliflerin ortak paydada buluştuğu bir çöplüğe döner. Bu durum sadece Türkiye ve Rusya'yı değil tüm dünyayı etkiler. O nedenle batının kurup işlerini YPG'ye kolaylık sağlamak için saldığı ve zamanla saldığı bu terör grupları tüm dünyayı tehdit eder. Çıkan terör grupları ABD, YPG etrafındaki Suriye politikasını revize etmedikçe Washington-Ankara hattında gerilim daimi olur.
İlk patlak Heyet Tahrir Şam…
İdlib operasyonu başladı. Ancak karşıda kim var sorusu elbette gündemde. İdlib'in Kefer Selin ve Kefer Tekarim köylerinde "Hayat Tahrir-i Şam" (HTŞ) adıyla yeni bir grup kuran El Kaide kökenli teröristler, bu sefer bölgedeki düşman. HTŞ Suriye'deki en büyük terörist gruplardan sayılırken, 20 bin kişilik bir birliklerinin bulunduğu istihbaratı mevcut. Nusra Cephesi Temmuz 2016'da El Kaide ile bağlarını kopardığını ve Şam'ın Fethi Cephesi (ŞFC) adıyla yeniden örgütlendiğini açıklamıştı. Son dönemde bu terör örgütüne dört küçük grubun daha katılmasıyla isim bir kez daha değişti ve HTŞ oldu.
HTŞ'nin lideri Halepli Ebu Cabir'dir. Makina mühendisi olan Cabir 2005 yılında Irak'a savaşçı transfer etmek suçlamasıyla Suriye'de tutuklanmıştır. Daha sonra Suriye'de iç savaşın başlamasıyla birlikte etkin silahlı guruplar içinde yer aldı. Önce Ahrar'uş Şam, ardından da HTŞ'nin lideri oldu.
HTŞ'den İdlib açıklaması
İdlib'de Türk Silahlı Kuvvetleri destekli Özgür Suriye Ordusu'nun başlattığı operasyonun ilk aşaması devam ediyor. Operasyonun hedefindeki Heyet Tahrir Eş Şam'dan geçtiğimiz günlerde ise tehdit dolu açıklama gelmişti. Grup kendi medyasından yayınladığı bildiride operasyona karşı tavrını netleştirmeye başladı. Heyetten yapılan Tehdit dolu açıklamada ''Savaşmadan vazgeçecek değiliz. Suriye halkı Rusya'nın dost olmadığını biliyor, yaşlısıyla genciyle bunca çocuğu öldürenler zaten dost olamazlar. Mücahitler ve şehadet eylemcileri hazırlar ve bekliyorlar. O halde kim anasının kendisini yitirmesini, çocuğunun yetim kalmasını ve karısının dul kalmasını istiyorsa gelsin ve işitmek yerine görsün" ifadelerini kullandı.
Yani terörizm konusunda tecrübeli teröristler birleşti…
ÖSO İdlib'de yerini aldı…
İdlib'te Türkiye, Rusya ve İran'ın çatışmasızlık bölgeleri planları çerçevesinde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) militanları operasyon için İdlib'de yerlerini aldılar. ÖSO, bölgedeki muhaliflerden teklif gelmesi halinde İdlib'i beraber savunabileceklerini söyledi. ÖSO birleşenlerinden Fatih Sultan Mehmet Tümeni Komutanı Mahmut Süleyman, "ÖSO olarak İdlib'deki Ulusal Kurtuluş Cephesi'nden teklif gelmesi halinde güçlerimizi İdlib sınırına kaydırabiliriz. Olası bir müdahalede İdlib'i beraber savunabiliriz" diye konuştu.
Bölgede suların ısınmasıyla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) de Suriye sınırına büyük bir askeri sevkiyat yapmıştı. Doğu ve Batı illerinden yola çıkan fırtına obüs topları ile tank birlikleri, askeri tırlara geniş güvenlik önlemleri altında Kilis'e getirilmişti. Obüs topları ile tanklar İdlib sınırına konuşlanacak. Teçhizatların bir kısmıda 12 gözlem noktasına destek için sevk edilmeye başlandı…
YPG İdlib'i fırsat bilerek önemli yerlere usulca ilerliyor…
Rakka'da ABD desteğiyle ilerleyen YPG unsurları, Suriye'nin petrol cenneti olarak bilinen Deyri Zor bölgesine operasyon başlattı. Bölgedeki petrol sahalarını ele geçiren örgüt, ülkenin en büyük rafinerilerinden bazılarını kontrolü altına aldı. Esad rejimine bağlı güçler ise şehrin güneyindeki kuşatmayı kırdı. Rakka'da da YPG unsurları şehrin yüzde 75'inden fazlasını IŞİD'den ele geçirdi. Merkezde sadece stratejik tepeler IŞİD'in kontrolünde bulunuyor.
YPG İdlib'in de Azez'in Batısında hala stratejik yerlere sahip. Ancak Azez ve Celabrus'u TSK destekli güçlerde bulunmasaydı bugün İdlib en kötü senaryoyu yaşayabilirdi…
Trump savunma bakanının değiştirecek, yerine gelmesi konuşulan isim Jack Keane yeni savunma bakanı olursa, bunun çok tehlikeli bir gelişme olacağı belirtiliyor.
ABD Başkanı Trump, Savunma Bakanı Mattis'in yerine başka isim getirmek için arayış başlattı.
Trump'ın emekli, dört yıldızlı, general Jack Keane'yi Pentagon'un başına çok istediği, onun savaşmayı çok seven ve savaşı isteyen bir general olmasının başkana çekici geldiği söyleniyor Washington'da.
Beklendiği gibi bu atama kısa sürede olursa bu Trump'ın bir büyük savaşa hazırlandığının işareti olarak konuşuluyor Washington'da. İdlib meselesinde gözlem yapan ABD'nin bu değişiklikten sonra nasıl bir adım atacağı muamma…
İdlib konusunda Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın yaptığı açıklamada önemli nokta: "Sivillerin radikalleşmesinin artması…"
"İdlib yeni bir krizin eşiğinde. Rusya, İran ve müttefiklerimizle bölgeye barış ve istikrarın getirilmesi ve insani bir dramın engellenmesi için yoğun çalışıyoruz. İdlib'de herhangi bir askeri operasyon zaten problemli olan bölgeyi bir felakete sürükler. Belirsizliklerin hakim olduğu bu dönemde ülkelerimiz arasındaki iş birliğini geliştirmeye büyük önem vermeli ve bu konuda istekli olmalıyız. Sadece birlikte hareket ederek hem bölgedeki hem de dünyadaki problemlere barışçıl çözümler bulabiliriz. Bazı ülkeler 'kimyasal silah kullanılırsa tepki vereceklerini' dile getiriyorlar. Ancak insanların sadece kimyasal silahlarla değil, konvansiyonel silahlarla da öldürülmesine karşı çıkmalıyız. Önemli olan radikallerle muhaliflerin ayrıştırılması. Bu da zaman alacak bir süreç. Bölgenin bombalanması sadece sivillerin zarar görmesine ve göç etmelerine değil, radikalleşmenin de artmasına neden olur.
Velhasıl, Suriye'de geçtiğimiz yıllardan beri çok kez suların kaynadığını gördük. İdlib'de artık kaynayan sular fokurdamaya başladı ve insanlık ile birlikte buhar olmadan umarım, dil ucuyla insan haklarından bahseden herkes İdlib'de insanlıktan yana cephe alırlar.