Hah, CHP Genel Merkezi’nde ortalık toz duman, tam bir sirk! Ama sakın yanlış anlama, sevgili okur, bu ne Ekrem İmamoğlu’nun hırsızlıkla anılan ekibini kapı dışarı etme muhabbeti, ne “Terörsüz Türkiye” diye ağlayıp yeni rant peşinde koşanların vaveylası, ne de iklim kanunu gibi sahte entel dantel tartışmalar. Yok, yok, bu başka bir numara! CHP’de kavga, “Amerika’ya ne kadar kuyruk sallayalım, hangi cins köpek olalım” yarışından ibaret. Evet, yanlış duymadın, bildiğin köpekçilik oynuyorlar!

Atatürk’ün kemiklerini hoplatacak, ruhunu mezarında break dans yaptıracak bu kepazelik, kimin eseri dersin? Tabii ki İsmet İnönü’nün, o meşhur “Amerikan mandası” sevdalısı paşanın! Türkiye’yi ABD’nin sömürge çiftliğine, CHP’yi de Washington’un kapı kuluna çeviren o zat-ı muhterem. Ve işte, mirası hâlâ capcanlı: Namık Tan denen arkadaş, sosyal medyada zırlıyor, “Türkiye niye Trump’ın karşısında fino gibi oturup talimat almadı?” diye. Yahu, Erdoğan dünyada hem Putin’le hem Zelenski’yle konuşabilen tek lider, sense kalkmış “Avrupa’nın ezik liderleri gibi niye Beyaz Saray’da yaltaklanmadık” diye ağlıyorsun! Namık Bey, aferin, “Mavi Vatan masaldır” deyip milletin onuruna tükürmüştün ya, şimdi de “Amerikan finosu olalım” diye tempo tutuyorsun. İnönü’nün ruhu kesin seninle gurur duyuyordur, bir bardak viskiyle kadeh kaldırıyordur!

Bu komedi, CHP’nin koridorlarından taştı, sosyal medyada tam bir “köpek ırkı” fuarına döndü. Kimisi “Papillon olalım” diyor, kimisi “Pomeranian daha şık”, bir başkası “Boston Terrier olalım, havalı” diye atlıyor. Yetmedi, 90’ların CHP’sinden fırlama bir zevat, “Yok, biz Schnauzer olalım” diye tutturmuş. Alman köpeğiymiş! Almanlar kendi bunalımlarını çözememiş, sen kalkmış Schnauzer’le Türkiye’yi kurtaracaksın! Güler misin, ağlar mısın?

Namık Tan’ın Tel Aviv’den Washington’a uzanan “parlak” kariyerine bir bak, işin rengi ortaya çıkar. Türk hariciyesinde yükselmenin sırrı ne? Türk olmayacaksın, milli olmayacaksın, milletin töresine, ruhuna zerre saygın olmayacak! Tan’ı o merdivenlerden jet hızıyla çıkaranlar kim? Kraliçe’nin sevgilisi “Gülizabeth” hazretleri, Hillary’nin memuru “Küçük Enişte Ahmet” efendi ve Bilderberg’in kankası “Bebecan” beyimiz. Hepsi, İnönü’nün “Amerika’ya tapınma” okulunun yıldız mezunları!

İnönü, daha Osmanlı subayıyken “Amerikan mandası olsun” diye yırtınan, Türkiye’yi Marshall Yardımları’yla, NATO’yla, ikili anlaşmalarla ABD’nin kucağına oturtan adam. CHP’yi milletin partisi olmaktan çıkarıp Washington’un kapı köpeğine çeviren de o. Bugün Namık Tan’lar, Abuzittin’ler, hepsi bu kepaze mirasın bayraktarları. “Türkiye dışlanmış” diye sızlanan Tan, sanki Türkiye’nin bağımsız dış politika izlemesi gerektiğini bilmiyor mu? Biliyor tabii, ama onun derdi millet değil, efendilerinin koltuk altını yalamak! Tel Aviv’de elçiyken Türk heyetine değil, Amerikan elçisine göz kırpan bu zat, başka ne yapacaktı ki? Karşısında Türkiye’yi değil, Pentagon’u temsil eden bir herif vardı sanki!

Bu rezillik bitmez, sevgili okur, ta ki İnönü’nün o iğrenç anlaşmalarını masaya yatırıp, bu teslimiyetçi bürokrasiyi milletin gözüne sokana kadar. CHP’nin koridorlarında yankılanan bu fino havlamaları, İnönü’nün ruhunun hâlâ partiyi esir aldığının ispatı. Namık gider, yerine başka biri gelir, ne fark eder? Sorun, İnönü’nün ektiği bu zehirli tohumlar. O tohumları söküp atmadıkça, bu millet bu köpek kulübesinde pinekler durur.

Ey CHP, ey İnönü’nün gölgesinde çürüyen koca çınar! Atatürk’ün emanetini Amerikan finolarına peşkeş çekmekten vazgeç. Milletin onuruna, bağımsızlığına sarıl. Yoksa bu köpek kulübesi seni de mirasını da gömer, haberin olsun!