0
– Allah bir topluluk için hayır murad ettiğinde, onlara nefislerinin ayıplarını gösterir.
(Keşfü'l-Hafa, I, 81)
* * *
| İnsanın kucağında veya cebinde taşıdığı evlat ve maldan çok daha ileri, sinsi bir düşmanı daha vardır. Hem de bu düşman, insanın sadece yanında ve yakınında da değildir. Bizzat bedeninin içinde, göğsünün ortasındadır. Kısacası bu büyük düşman, nefis dediğimiz insanın kendi canıdır. Bizzat kendisinin isteyerek yaptığı eylem ve fiilleridir. Hadis-i şerifte bu husus şöyle belirtilir: – Senin en büyük düşmanın, sırtınla göğsün arasına yerleşmiş bulunan kendi nefsindir, öz canındır. |
(Keşfü'l-Hafa, I, 128)
| Nefis, insanın iradesiyle ortaya koyduğu tüm fiil ve eylemlerinin, istek ve arzularının, niyet ve eğilimlerinin odak noktasıdır. İnsanın tüm yaşamı nefisle şekillenir, nefisle canlanır, nefisle sürdürülür. Nefsin devrede olmadığı bir anı yoktur insanın. Dolayısıyla insanın işlediği tüm hataların, kusurların, günahların, isyanların, inkarların, şerlerin, kötülüklerin menşei nefistir. Bu yüzdendir ki, nefse, nefs-i emmare denmiştir. Yani kötülüğü ve şerri emreden, insanı günah işlemeye sevkeden nefis demektir. İnsanın nefs-i emmaresinden daha büyük düşmanı yoktur. İnsanın diğer düşmanları, nefs-i emmarenin düşmanlığına oranla hafif kalır. Çünkü nefsi emmare insanın dışında bir varlık değil, bizzat insanın kendisidir. Kendi canıdır, kendi öz cevheridir. İnsanın nefsinin insana yaptığı düşmanlığa, başka hiçbir varlık yetişememektedir. Nefs-i emmare, yukarda da belirttiğimiz gibi, insanın gayri meşru heva ve heveslerinden, Rabbinin emrine isyanlarından, Allah'ın nimetlerine nankörlüklerinden, canlı-cansız tüm varlıkların haklarına tecavüzlerinden ibarettir. İnsandaki şer güçlerin odağı ve karargahı durumundadır. Kur'an-ı Kerimde, insanın nefsine zulmetmesinden bahsedilmektedir. Bununla, insanın kendi kendine düşmanlık etmesi, zarar vermesi, mutluluktan mahrum bırakması, azap ve cezaya müstehak hale getirmesi gibi durumlar kastedilmektedir. İnsan, kendine yaptığı bu zulümden sorumludur. Aslında nefis, terbiye edilmeye yeteneği olan bir varlıktır. Hiçbir terbiye ve eğitim görmediği takdirde, nefis, nefs-i emmare halinde kalır ve insana en büyük düşmanlığı yapar, en büyük zararı verir. Ancak insan, nefs-i emmareyi, iman ve amel-i salihle, güzel ahlakla, ibadet ve iyiliklerle terbiyeye alırsa, nefs-i emmare tekamüle başlar, büyük bir gelişim yaşar. Terbiye görmüş nefis, nefs-i emmarelikten kurtulup şu gelişim merhalelerine ulaşır: • Nefs-i levvame: Kusur ve hatalarını gören ve itiraf eden, kendini kınayan, özeleştiri yapan nefis... Nefis, emmare mertebesinde iken, hiçbir hatasını ve kusurunu görmez ve itiraf etmez. Hatalarını kabule, ancak levvame mertebesine çıkınca başlar. • Nefs-i mutmainne: Nefsin, manevi doyuma eren; hak ve doğru yolda yürümenin önüne çıkan tüm engelleri aşan, tereddütleri ve evhamları yenen mertebesidir. Nefs-i mutmainneye, insan kalp itmi'nanı ile ulaşır. Bu da tahkiki ve yakınî bir imanla, kesin bir inançla mümkün olur. |
• Nefs-i radıye: Allah'ın emir ve yasaklarına seve seve itaat eden, İslamın tüm hükümlerine razı olup boyun eğer nefistir.
• Nefs-i mardiye: Kendini Allaha sevdiren, kulluğundan Rabbini razı eden nefistir.
• Nefs-i mülhime: İmanda yakine ve itmi'nana erip kendini ibadetlerle, güzel huylarla süsleyen nefis, artık rabbinden rahmet esintilerine, doğru ilhamlara, iyilik meyillerine nail olur. Bu mertebeye eren nefis, insana hep hayır telkininde bulunur, doğruyu ilham eder, hidayeti gösterir. Bu hal de mü'minde feraset, basiret ve intak-ı hak (doğru görüş) şeklinde tecelli eder.
• Nefs-i kamile: Nefsin terbiyesinde son merhale, insan-ı kamil olmaktır. İnsan-ı kamil, tüm kötülük arzu ve meyillerinden arınmış, kusurlu ve hatalı davranışlardan sıyrılmış, güzel ahlak ve temiz huylarla bezenmiş, her yönüyle dört dörtlük hale gelmiş en mükemmel insan demektir. Nefis terbiyesinde varılacak son durak budur.
Nefsin bu mertebeleri, birbiri üstünde sırayla varılan gelişim mertebeleri değildir. İnsan, nefsin bu gelişim seyrinin tümünü birden elde edebilir. Her birinden kısmen hissesi olabilir.
İnsan nefs-i emmare mertebesinde kaldıkça, yukarda saydığımız tekamül ve gelişim merhalelerine ulaşmadıkça, nefis, insan için en büyük düşman olmaya devam edecektir.