0

Hicretin üçüncü yılında vuku bulan Uhud Harbi'nde İslam Ordusu yetmiş kadar şehit vermişti. Sa'd Bin Rebî adlı sahabî de, bunlar arasındaydı. Geride hanımı ile iki küçük kızı kalmıştı.

Peygamber Efendimiz, Uhud'dan Medine'ye döndüğünde, şehirde fazla kalamamış, yine Uhud gazilerinden teşkil ettiği yeni bir askerî birliğin başında müşrik kuvvetlerini takibe çıkmıştı. Maksadı, düşmanın toparlanıp Medine'ye ansızın baskın vermesi ihtimalini bertaraf etmekti.

Peygamberimizin bu meşguliyeti esnasında Sa'd bin Rebî'nin erkek kardeşi gelip Sa'd'ın bütün mirasını almış, hanımıyla küçük iki kız çocuğuna hiçbir şey bırakmamıştı. Zira, Cahiliye devri adetlerine göre, ölenin sadece oğluna miras düşer, kız çocuklarına ve hanımına mirastan hiçbir pay verilmezdi. Bu durumda mirası, ölenin erkek kardeşleri alırlardı.

Hz. Sa'd şehit düştüğü sıralarda da cemiyette bu anlayış yürürlükteydi. İslam'ın miras taksimi ile ilgili hükmü henüz gelmemişti. Hz. Sa'd'ın kardeşi de bu yaşanan örfe göre, onun bütün mirasına el koymuştu.

İslam ordusu düşman takibinden geri döndüğünde, Sa'd'ın hanımı, iki küçük kızını da yanına alarak Allah Resûlünün huzuruna çıktı.

– Ya Resûlallah, şunlar Sa'd'ın kızlarıdır. Babaları Uhud'da şehit oldu. Kızların amcası gelip onun bütün mallarını aldı. Şu yavrulara hiçbir şey bırakmadı, dedi.

Peygamberimiz anlatılanları dinledikten sonra:

Her halde Allah bu hususta bir hüküm indirecektir, hele biraz bekleyin bakalım, karşılığını verdi.

Nitekim çok geçmedi. Yüce Allah Peygamberimize Nisa Sûresi'ndeki miras ayetini indirdi. Bu ayette, mirastan "ölenlerin hanımına ve erkek çocuklarıyla birlikte kız çocuklarına da pay ayrılması" emrediliyordu.

Bu hükümler inince Peygamberimiz Sa'd'ın hanımını ve mirasın tümüne el koyan kardeşini huzuruna çağırttı.

Sa'd'ın kardeşine :

– Sa'd'ın mirasının üçte ikisini kızlarına, sekizde birini hanımına ver, geri kalanı da senindir," buyurdu.

Bu hükmü duyan Hz. Sa'd'ın hanımı Amre, sevinçten kendini tutamayarak "ALLAHÜ EKBER" diye tekbir getirdi. Yüksek sesle getirilen bu tekbiri mescittekiler de duymuşlar, yeni bir hüküm indirildiğini anlamışlardı.

Gerçekten de böyle bir sevince fazlasıyla değecek bir durum ortaya çıkmıştı. Yüzyıllardır süregelmekte olan Cahiliye devrinin insanlık dışı adetlerinden biri daha, bu hükümle ortadan kaldırılmış; kadınları mirastan mahrum eden ilkel zihniyete son verilmişti.