0
Toplumsal değişime paralel insanlarda tüketim eğilimi hızla artıyor. Kentleşme, üretim araçlarında değişim, kitle araçlarında hızla gelişme, kapital sermaye insanlığı değiştirmeye toplumları dönüştürmeye tüm hızıyla devam ediyor. İnsanlar üretilen mal ve hizmetlerle hayatına yön veriyor. İnsan, adeta tüketim nesnesine dönüşüyor. Popüler kültürün ürettiği araçlar yaşamını kuşatıyor ve hayat ile ilgili değerleri oluşturuyor.
Sosyal sorunlar artıyor!
Küreselleşme devrinin başlamasıyla birlikte artık sermaye mal ve hizmetler çok daha rahat yer değiştiriyor. Liberal piyasa ekonomisinin fikir babaları küreselleşmenin bütün dünyaya refah artışı bahşedeceğini söylüyorlardı. Aradan yıllar geçti ama milyonlarca insan hala fakirlik çekiyor, içecek su bulamıyor, tıbbi bakımdan ve eğitimden yoksun yaşıyor. Maddi kalkınma huzur ve mutluluk getirmiyor. Farklı toplum kesimleri arasında derin yaralar açıyor.
Modern toplum, adalet duygusunu kaybetmiştir!
Toplumsal yaşamda mutlu olamayan bireyler kendisine yön verecek, özdeşim kurabileceği model karmaşası içinde ruhsal sorunlara ve sıkıntılara doğru sürükleniyor.
Kalabalıklar içinde yalnız, ilke ve değerlerden yoksun yaşamını sürdürüyor. Maddi varlıklara sahip olma yarışına giren modern birey duygularıyla hareket ederken akıl, ilke ve vicdanı dışlamış adalet duygusunu yitirmiştir. Kişilik, kimlik, duruş gibi kavramlar yerine statü ve para yer değiştirmiş insanlar sahip oldukları ile saygın olmak uğruna kendi benliğini dışlayıp maskelerle yaşamını sürdürüyor.
Hayat akıl, vicdan ve inançla yaşanır!
İnsan varoluşsal temelini akıl, vicdan ve inancından aldığı kaynaklarla oluştururken bu kaynakları algılama, anlama ve keşfedebilme seviyesine bağlı olarak hayatına olumlu yön verebilir. İnsan, güç merkezli modern dünya düzeni karşısında kendisini tüketen bir nesne olarak değil hakkı üstün tutarak, değer üreterek, kendine güvenerek sahip olma çabası yerine var olmaya çalışmalıdır.
Var olan, hakkı üstün tutan adil insan, içsel huzuru yakalayarak yaşadığı ortamda pozitif bir değer katar. İçinde yaşadığı topluma güvenli ve girişimci duruşuyla yön verir.
İnsanlığın yeniden yapılanma sürecinde aksiyoner rol ve model davranışlar ortaya koyar. İnsan sosyal bir varlık olarak sadece kendinin değil insanlığın sorunlarının çözüm kaynağını temsil eder. Ancak kurtarıcı değildir. İnsanların değişim gücünü keşfetmelerinde ve kendi kaynaklarını harekete geçirmelerinde uzatılan bir eldir ve dokunuştur.
Kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışmanın önemi
Ramazan rahmet ve bereket ayıdır. Zenginle fakiri dengeleyen, eşitleyen, toplumsal adaleti sağlayan bir aydır. Cemiyet olarak sosyal sorunlar karşısında ilgisiz ve tepkisiz kalmak yerine ramazan ikliminin getirdiği manevi atmosferle ortak duyarlılık oluşturmalı birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla sorunlarımıza çözüm üretebilmeliyiz.
Son günlerini yaşadığımız Mübarek Ramazan ayına has rahmet, bereket ve mağfiret ile hemhal olmanız dileği ile nice ramazanlara kavuşmanızı temenni ederim.