0
Türkiye gibi gelişme yolunda olağanüstü efor sarfetmek zorunda olan ülkelerde ordu, bazıları için devleti yönetmekte kestirme yolun adıdır. Bakmayın İlber Ortaylı gibi seçkinci vatandaşların "biz asker milletiz efendim" dediklerine. Palavranın daniskasıdır.
"Asker halk" diye bir şey olamaz.
Askerlik bir meslektir. Öğretmenlik gibi, doktorluk gibi, mimarlık gibi mesleklerden bir meslek.
Nedense gücü bir şekilde elinde bulunduran ya da iyi organize olan meslek grupları, bir süre sonra kimliklerinin meslek şeklinde anılmasından rahatsızlık duyarak bir kutsiyet algısı oluşturma çabası içine giriyorlar. Bunu doktorlarda ve mimarlarda da (duvarcılar-masonlar) farketmişsinizdir. Sadece Türkiye'de değil dünyanın dört bir tarafında olay bu. Kanada'da aile doktoruma şaka yoluyla "bugün sıra beklemedim işler durgun mu?" diye sorduğumda epey bozulmuştu. Doktor hanım doktorluğu meslek gibi, ticaret gibi algılamıyormuş… İyi de 10 dakikalık vizite için bile 100 dolar bayılmam neden o halde?
Doktor hanımın bu şekilde düşünmesine sebeb olan bir şey var elbet. O da mesleki dayanışmasının tavan yapmasıdır. Öğretmenlerde bu mesleki dayanışma ruhunu göremezsiniz mesela. Öğretmenlik yaptığım dönemde sendika temsilcisi olarak "600 bin kişilik bir öğretmen ordusu var, örgütlenirsek hayatı durdururuz" dediğimde öğretmen arkadaşlar yüzüme anlamsız bir şekilde bakıyorlardı. Evet durup dururken bir öğretmen dayanışması sağlayarak devlet yönetiminde söz sahibi olunmuyordu. Bunun için tarihin belli bir döneminde açığa çıkmış entellektüel, bir o kadar da zorlayıcı olabilme imkanı olan bir enerjinin varlığı gerekiyordu. Ülke yönetiminde söz sahibi bir örgütlenme oluşturmak isteyen öğretmen, öncelikle feci şekilde zengin olmak zorunda. Ardından adanmışlık duygusu üst seviyede olmalı. Bir sonraki adım gizlilik ve ritüeller... Loş bir ışıkta, saçma sapan semboller eşliğinde keçi falan kurban edebilir öğretmen arkadaşlar…
Asıl mevzuya geçecek olursak; askerlik daha doğrusu subaylık, bir meslektir (gariban erler maaş almıyor). Subaylar birer devlet memurudur. Her devlet memuru gibi haddini bilip görevini verilen süre dahilinde en iyi şekilde yapmaya odaklanmalıdır. Bürokratların görev sürelerine paralel olarak kendilerini nimetten görüp mahiyetlerine başka değerler atfetmesinin, devletle kendini özdeşleştirmesinin insan mizacı ile yakından ilgisi olduğu gibi demokrasilerin hastalığı da olduğunu siyaset bilimciler kabul eder. ABD'de FBI Başkanı John Edgar Hoover'in yaptıkları derin devlet kavramının açıklanmasında ders olarak okutulacak mahiyettedir. Tam 37 sene FBI başkanlığı yapan Hoover'i hiç bir güç o koltuktan indirememiştir. 6 "president" eskiten John Edgard makamı ancak kalp krizi sonucu ölmek suretiyle terketti. Derin devlet kaçınılmazdır…
350 kişilik general kadrosu içerisinde 30 kişilik bir cunta oluşturur, darbeyi yapar ve devleti kafanıza göre yönetirsiniz. Kafanıza göre yönetmek terimi yanlış olabilir, icazet aldığınız Gladyo'nun öngördüğü şekilde yönetirsiniz demek daha doğru olacaktır.
*******
Gladyo'nun "K" planı Kemalistler ile "F" planı Gülenistler bizim açımızdan aynı kapıya çıkar
15 Temmuz darbe kalkışması sonucunda tasfiye edilen Gülenistlerin yerini kim dolduracak? Daha önce tasfiye edilen Kemalistlerin yerini dolduranlar bugün tasfiye ediliyor. Elbette akıllara gelen ilk soru; boşluğu kim dolduracak?
Kemalistler tekrar işbaşına gelir mi?
Gülenizm nasıl sağlıksız bir ruh halinin ürünü ise, Kemalizm de sağlıksız bir ruh halinin ürünü. Üstelik bu adamların Mustafa Kemal Atatürk'ü çok sevdiklerini de sanmıyorum. Kemalizm, Mustafa Kemal Atatürk'ün ötesinde birşey.
Kemalist kadroların olan bitenden hiç de ders almadıkları basına verdikleri demeçlerden belli. Örneğin Ergenekon davasından yargılanıp ordudan atılan Koramiral Kadir Sağdıç'ın "cumhuriyetin temel değerlerine sadık ve asla defolu barındırmayan bir Türk Silahlı Kuvvetleri geleneği var, bir kuruşu zimmetine geçirmekten tutun siyasete karışmış kimseyi aramızda barındırmayız" şeklindeki sözleri nasıl bir kısır döngü içinde olduğumuzu gösteriyor.
Bu sözlerden şu açıkça anlaşılıyor ki, mesele hukuk düzeni değil, Kemalistlerle Gülenistler arasındaki güç kavgası. Kendini ordunun, dolayısıyla devletin sahibi sanan iki grubun inandıkları doğrultusunda kendinde her hakkı görme olayı. Gülenist, sınav sorularını taraftarına verir, Kemalist de. Gülenist, kendi mensubuna yer açmak için ayak kaydırır, Kemalist de. YAŞ kararlarında Gülenist kendinden olmayanı tasfiye eder, Kemalistin de zaten yıllardır yaptığı budur.
*****
Silahlı kuvvetlerin sivillerin emrine girmesi
15 Temmuz Gülenist darbe girişiminin en faydalı yönü, sivil hükümetin Türkiye silahlı kuvvetlerini sivil denetim altına almasıdır. Tayyib'in devrimci liderlik vasfı, olamaz denilen şeyin olmasını sağladı. Jandarma İçişleri Bakanlığına bağlandı. Darbeci üretim merkezi askeri liseler kapatıldı. Kuvvet Komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığına bağlandı. Bu devrim, halkın uzun süredir beklediği bir devrimdi ve AK Parti hükümetinin süresine 10 yıl daha ekledi. Fakat bu adımın darbeleri seçenek dışı bırakacak olması konusunda ben pek emin değilim. Açılacak yeni okulların müfredatının kim tarafından yazılacağı ve nasıl bir içerik taşıyacağı önemli.
"Göz bebeğimiz silahlı kuvvetleri" saçmalıkları ile yine birilerini havaya sokmanın anlamı yok. Milli Eğitim, Sağlık Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı göz bebeğimiz değil mi yani?
Ne eksikleri var?
Tek eksiklikleri bellerinde silah olmayışı mı? Her meslek grubu, ülkenin yöneticileri ve halkın nezdinde önemli olmalı. Bu tür söylemler ancak bu kurumları ele geçirme mantığı ile hareket edenlerin klasik söylemleridir. Bir albayı, bir öğretmenden, doktordan, avukattan, iş adamından, mühendisten üstün gören anlayış, darbelerin kaçınılmaz olmasını sağlayan anlayıştır.
Adamın birinin elinde silah olması, onu benden üstün kılmaz. En azından kendi şahsım adına söyliyeyim ben böyle bir üstünlüğü kabul etmiyorum. 42 tane operasyona girdim çıktım, bunu en iyi o operasyonları ellerine yüzlerine bulaştıran generaller, albaylar da bilir. Bir tane sivil yöneticiyi 50 tane generalle değişmem. Türkiye Cumhuriyeti'nin 90 yılını son 14 yılı ile kıyaslamamız ,bize sivil ile asker arasındaki farkı göstermiyor mu?
Kimse "ordu göz bebeğimizdir" falan diye laga luga yapmasın. General tepeye helikopterle inerken, eksi 20 derecede üç gün yürüyen sabaha kadar PKK'nin yerleştirdiği mayının üstünde yatan, yetiştirdikleri subaylar fiziksel ve psikolojik olarak iflas ettiği için 3 takımı sevk ve idare eden bendim. "Şöyle askeriz, böyle gerillayız" diyenlerin çapını iyi biliriz biz. 30 senedir Kürdistan'da fakir Türk ve Kürt çocuklarını çatıştırıp öldürtmekle savaşçı olunmuyor…
Adnan Menderes'in "ben bu orduyu asteğmenler ile de yönetirim" sözü ile ne demek istediğini yaşayarak öğrendim ben.
"Bullshit"lerinize karnımız tok.
Türkiye'nin bir tek başkomutanı var o da Erdoğan'dır. Bunu herkes bilecek önce. Bununla problemi olan general resumesini hazırlasın, kendine başka bir iş baksın.
*****
Söylenmese eksik kalırdı
"Gava ku çemê dawîn biçike, gava ku dara dawîn ji navê rabe, gava ku masîyê dawîyê jî bimire, merivê spî wê fêm bike ku pere ne tiştekî hêjayî xwarinê ye."
"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak."
-Kızılderili Atasözü-