
Behçet Gülenay
Mutlu çocuklar güçlü Türkiye hedefi için 2023 eğitim vizyonu argümanıyla yola çıktık. 21. yüzyıl bizim yüzyılımız olacak diyerek 2053 ve 2071 hedeflerine doğru milletimizin önüne yepyeni ve ufuk açıcı fikirlerle, devraldığımız mirası zenginleştirip gelecekte sırtımızı dayayacak bir medeniyet birikimini hayata taşımayı amaçlıyoruz.
Odaklanarak hedefe doğru yürüdüğümüz bu süreç içerisinde; ne yazık ki hayatın gerçeklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir kuşak ile karşı karşıyayız. Ne vatan ne millet, hatta ne aileleri; anne ve babaları… Bu yeni kuşağı hiçbir şey ilgilendirmiyor. Onlar için önemli olan tek şey para. Bütün önlemlere rağmen son model bir cep telefonuna vatanını satacak bireyler yetişiyor. Kıymet bilmiyorlar. Bırakın öğretmenlerine, anne ve babaları dahil hiçbir insana değer verdikleri yok. Bütün dünyaları haline gelen telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda onların kıyameti oluyor.
Özüne ahlakî kodlama mayası çalınmamış, ihya ve inşa kültürü ile tanışmamış, aidiyet duygusu olmayan, çılgın bir tüketici grubu olan Z kuşağı denilen bu kuşak, yazılım hileleriyle bir robotik kodlamadır diye tutturmuşlar. Kaldı ki robotik kodlamayı bilgisayar, telefon ve tabletlerle vakit geçirmek olarak görüyorlar. Aslında robotik kodlamadan da anladıkları yok. Dahası robot teknolojisi hayatlarının en önemli öğesi haline gelecek ve Z kuşağının pabucunu da dama atacak olan doyumsuz Alfa kuşağı arkalarından gümbür gümbür geliyor.
Ahlak insan kimliğinin harcıdır. Eğer o kimliğin kodlarının mayasını iyi yoğuramamışsanız robotik kodlama dahil hiçbir kodlamayı Z kuşağı ve Alfa kuşağı dediğimiz bu dijital çocuklar bihakkın yapamazlar. Her şeyi daha yüksek para edecek yöntem neyse; o yolu tercih edecek kadar maneviyattan yoksun olmak... Kendi köklerine, değerlerine, anne ve babasına sırtını dönmüş olan böyle bir neslin üretecekleri robotların kime ne faydası olacak? Ülkeyi robotlar mı yönetecek? Yönünü bilmeyen kuşlar gibi yeni nesillere uçmaları için kanat takıyoruz. Öyle bir kuşak ki yaşlıyı, hastayı, yolda kalmışı umursamıyorlar. Hiç kimseye acımıyorlar, üzüntüyü derinden hissetmiyorlar. İnsanlar, sözde akıllı robotlara dönüşürken seyretmek ne hazin!
Onları anlamadığımızı düşünen bu çocuklarımızın hayatına dokunmanın yolu robotik kodlama mı yoksa ahlakî kodlama mı? Yüreğinin kapılarını aralayıp çocuğun kalbî ve zihnî melekelerini ahlakî kodlarla inşa etmeden, zekanın ürünü olan robotik kodlamada başarılı olmak mümkün mü? Önemli olan çocuğun okulda aldığı ders veya derste aldığı robotik kodlama değil. Öğrenciliğinin yanında, insan mektebinde hayatı boyunca ne yapacağıdır. Bilmeliyiz ki robotik kodlamanın modası gelip geçicidir ama ahlakî kodlamanın modası hiçbir zaman geçmeyecek. İnsanın hayatındaki en gerçekçi kodlama ahlakî kodlamadır. Bunu verebilirsek yapay olan robotik kodlama başarısı gelecektir zamanla.
Bu sebeplerle ahlakî kodlama, her şeyden önce devletin, özellikle de milli eğitimin politikası haline gelmeli. Çocuklarımıza zengin olmayı değil, mutlu olmayı öğretebilirsek sağlam temeller üzerine sarsılmaz kaleler gibi yükselecekler. Böylece hayatları boyunca sahip oldukları şeylerin fiyatını değil, kıymetini bilecekler.
Nedir? diye sorduğumuzda; çoğu kimsenin, hakkında bir şey bilmediği herkesin uzmanı olduğu, kısa yoldan para kazanmanın yoludur robotik kodlama. Teknoloji ve yapay zeka üzerinde yarattığı bilişimsel ivme oranında ekonomiye yansıması şüphe götürmez bir gerçektir. Bunun yanında insanoğlunun yaşamını kolaylaştırıcı bir atılımdır. Ahlakî kodlama ise birey ile birlikte toplumun ve gelecekteki nesillerin yaşamını mükemmelleştiren, varlığın gerekçesini ve gerçekliğini şekillendiren bir kazanımdır.
Unutmayalım ki çocuk, robotik kodlamayla değil ahlakî kodlama ile şekillenir ve kendini bulur. Çünkü karakter ve kişiliğin çekirdeğini oluşturan, mizaç yapısını temel alan harcın adıdır ahlakî kodlama. Hangi soruna hangi yaklaşımı uygulayabileceğini bilmek için, mizacına kavuşan insan çözer ancak. İyi bir mizaca robotik kodlarla değil ahlakî kodlarla sahip olabilirisiniz ancak.
Bu kodlar; olduğu gibi kabul edip anlamaktır karşındakini, değer verip dinlemektir, adil davranmaktır, sabırla çalışıp olumlu düşünmektir, doğru inanıp inandıklarını uygulamaktır. Sahip olduklarını hak edip içten sevmektir. Karakter ve değerler eğitiminin merdivenlerini tek tek çıkmaktır. Tükettiğinden daha çok üretmektir. Terbiyede temsil edebilmektir. İnsan eğitiminde inovasyonu ahlakî kodlamadan ayrı düşünmek, havanda su dövmekten başka bir şey değildir.
Çocuklara robotların davranışlarını kodlayan bir eğitim anlayışı çocuğu duygusuz ve düşüncesiz yapar. Düşünce ve irfan inkılabını yapacak olan robotlar değil insanlardır. Eğitim sisteminin harcını ahlakî kodlamanın oluşturduğu ülkeler yükselişe geçer. Robotik kodlama anlayışı kullanıcı ve tüketicidir. Ahlakî kodlama anlayışı ise yapıcıdır ve mesuliyet yükler. Robotik kodlamanın böyle bir derdi yoktur. Kabul edelim ki maarif hayatı robotik bağımlılığa mağlup oluyor. Oysa medeniyete yol gösteren teknolojiyi faydalı hale getiren ahlakî kodlamadır. Nurettin Topçu'nun da dediği gibi; "Bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlakî değeri olduğunu tanıtsın, hayaya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah'ın huzurunda yaşamayı öğretsin." Hal böyle iken eğitimcilere de büyük sorumluluklar düşmektedir.
Bir gün şehirden köye gelin giden bir hanım efendi, köyde tezek ve küçükbaş hayvan gübresi kokusunun dayanılmaz olduğuna şahit olur. Köyde ne kadar ahır varsa hepsini temizlemeyi ve köylüleri bu konuda bilinçlendirmeyi kafasına koyar. Birinci gün, ikinci gün, üçüncü gün derken bizim şehirli, o çekilmez hayvan gübresi kokusuna alışmış. Sonraki günler, soranlara her tarafı temizlediği için kokunun artık olmadığını söyleyip dururmuş. Kokuyla yaşamaya alıştığının farkında değilmiş.
Biz eğitimcilerde bu örnekte olduğu gibi eğitimdeki sorunları çözmüyoruz. Sorunlarla yaşamaya alıştığımız için sorunları çözen bir kahraman olarak kendimizi görmeye başlıyoruz. Kabul edelim ki eğitimimizde bilim ve tekniğin formülasyonunu taklit etme hevesi almış başını gidiyor. Her geçen gün bilim ve ahlakın bir bütün olduğu gerçeğinden uzaklaşıyoruz. Eğer ahlakî kodlamayı göz ardı edip sadece robotik kodlamayı verirsek; yeni nesiller terbiye ve ahlak yönünden nakıs kalır. Bilim ve teknolojiyi ahlakî faziletlerle birleştirebilirsek 21. yüzyılın müreffeh toplumu oluruz. Robotik kodlamayı bütün zamanların tek devası görür olduk. Oysa bilimsel kazanımlardan ancak ahlakî kodlarımızı tamamlama oranında fayda sağlayabiliriz. Çünkü insanın davranış biçimini şekillendiren bilim ve teknikten, hatta akıldan çok ahlakıdır. Maalesef ahlakî kodlamayı ihmal ediyoruz. Ahlakî kodların eksik verildiği maarifin batması kaçınılmazdır.
Dijital çocuklara vasiyetimdir. Bizim tasavvur ettiğimiz medeniyette değişim ve gelişimin özü insanlığa hizmetle gerçekleşir ancak. Biz insan hayatını zorlaştırmaya gelmedik. Bizim amentümüzde insan hayatını kolaylaştırmak ibadettir. Lakin kolaylaştırmak bir kısım gençlerimizin anladığı gibi yaşam ünitesine bağlı hasta gibi cep telefonlarına ve kablolara bağlı yaşamak değildir. Biz tüketen değil üreten bir toplum inşa etmeye geldik. Bu da ancak ahlakî kodlama ile mümkündür. Ahlakî kodlarla ile kuşanıp hem ülkemizin geleceğini hem insanlığın geleceğini inşa etmede bilimsel ve teknolojik kodları oluşturabilirsek muvaffak oluruz.
Şunu aklımızdan bir an olsun çıkarmamalıyız. Çocuklarımız ilk bakışta kalbimizle ilgilenirler beynimizle değil. Dijital çağın çocukları dediğimiz; çocuklarımızın gözüne bakmadan, gönüllerine dokunmadan kodladığımız her gayret boşuna aldığımız bir nefestir. Beyinlere girmenin yolu gönülden geçer. Bunun temel tuğlaları da ahlakî kodlamadır. Bu yüzden kamil insana düşen yürüyüşüne bile dikkat etmesidir. Çocukların gözüne kalbimizin sıcaklığı değmeden bu iş olmaz.