Başta Kur’an ve Hz. Peygamberimiz ve de Cadde-i kübrâ’nın sarsılmaz iman sahipleri İttihad-ı İslam’ı emrederken, bizlere ne oluyor ki; neticesi çok mübarek olan bu birlikten, birlikte hareket etmekten geri kalıyoruz? Kâinatın her yerinde ve mevcudatta birlik varken, ders almayıp, paramparça ve etkisiz olmaktan nasıl bir zevke alınıyor ve kazanç elde ediliyor ki vahdetten geri duruyoruz? Şu unutulmamalıdır: Gazze’yi boydan boya kan gölüne çevirme cesareti Müslümanların birlik olamama şımarıklığıdır…
Bediüzzaman kâinatı konuşturarak, Allah’ın varlığını ilan ederken, bizler Kur’an hizmetinin zerreleri olarak; ihlâs ile birlikte hareket edip, İttihâd-ı İslâm'ı konuşturabiliriz... Yoksa Tevhid-i ilan eden Ayet’ül Kübra Risalesi’nin her bir hakikati yüzümüze tokat olarak vurulacak ve: Tevhid inancı böyle olmaz denilecektir...
Müslüman, İslâm dinini kabul eden, Allah’a teslim olup itaat eden, yasakladıklarından geri duran kişi değil midir? Peki, öyle ise neden insan kötülük peşinde olur ve ihtilaflara sebep olur, ümmetin kafasına şüpheler düşürür; fitne fesat çıkarır? Asla bunlarla cennete girilmez! Bunlarla Allah’ın rızası kazanılmaz; bunlarla büyük kul – büyük insan olunmaz! Şeytanlaşmış ve ihanetle beslenen hiçbir insan: Ben bunlarla Allah’ın rızasını ve dostluğunu ve de manevi mertebelerin sahibi oldum diyebilir mi? Diyemez! Kötülüklerle, nifak ve ihanetle insan kamalat ve manevi rütbelerin sahibi olamaz, ancak esfeli Sâfilîn’de devasa parsellerin sahibi olabilir! Öyle ise insan sadece kaybettiren ve aşağıların aşağılığı eden fitneden, ikilikten geri durması Müslümanlığının gereğidir!
Parazit ruhlular…
İçimizdeki kimliği şeffaf olmayan klik mi dersin, hain mi dersin parazit ruhlu bir takım insanlar, adeta şeytan gibi tahribata çalışıyorlar. Bu yolda kalemleri hakikatsiz, dilleri ise zehir yüklüdür… Bu hastalıklı ve parazit ruhlular, istikametli, sağlıklı ve bütünlüğü bozulmamış her şeyden rahatsız olup, tahrip ve dağıtmak ve zındıka komitelerinin işini kolaylaştırmak için parçalamaktan alçakça bir haz almaktadırlar. Memleketimizde ve İslam dünyasında sinsice faaliyet sürdürenlere ve Müslümanları dalalet vadilerine sürüklemeye çalışanlara karşı mücadele vermeyen klikler, münafıklar gerçek dava erlerine ve samimi Müslümanlara kafayı takmış olmak kime hizmettir? Hakikatte neye hizmet ettiklerini bilmemeleri mümkün değildir.
Münafıkların ve parazit ruhluların faaliyetlerinden daima zarar gören Müslümanlar ve mazlumlar olmuştur. Bu klik ve parazitler, Budist ve Hindu inanç sistemlerine, sapık ideolojilere, batıl ve tahrip edilmiş inançlara karşı mücadele vermekten geri durarak, kafayı Ehl-i Sünnet çizgisinde ki iman sahiplerine takmışlardır. LGBT gibi insanlığı kirletmeye, kadını pespaye, erkeği hayâsız etmeye çalışan iğrençliğe karşı etkileyici ve kararlı mücadele vermeyenler, samimi Müslümanları etkisiz ve yetkisiz bırakmanın peşindedirler... İmana susamış ve küfür karanlıklarında yolunu kaybetmiş insanlara pusula olmak, el uzatmak dururken, İslam’ın esaslarına göre yaşayan ve hizmet edenlere husumet etmekten zevk almaları kimlere hizmet olduğu malumunuzdur. Müslüman ancak Allah namına ve hakikat namına hareket ederek, bu münafıkların ve kliklerin şerrinden korunur ve kazanan İttihad-ı İslam, kaybeden ise İttihad-ı şer’izim olur. Şerli ve kötü yapıları temelinden yıkmak elimizdedir…