0
Mehmet Dikmen
Avf bin Malik'den:
– İdareciliğin (yönetici olmanın) başlangıcı kınanma, ortası pişmanlık, sonu ise kıyamet gününün azabıdır. Ancak, adaletli davrananlar, bundan hariçtir.
(Taberani/Kebir; Camiussagîr, 2666)
Yöneticiliğin ağır sorumluluğuna ve bu sorumluluktan kurtulmanın çaresine işaret edilmektedir. Yöneticilik; şanına, şöhretine, itibarına, nüfuzuna, rantına, hükümranlık duygusunun tatminine bakılarak tercih edilecek bir meslek değildir. Sorumluluğu çok fazladır. Adalete riayet ve halka hizmetten başka hiçbir şekilde kurtulmanın söz konusu olmadığı ağır bir yüktür.
Yönetme ve hükmetme duygusu, aslında insan fıtratında bulunan en kuvvetli meyillerden biridir.
Şiddeti ve derecesi farklı olsa da, istisnasız her insanda vardır. Çünkü yönetme ve hükmetme hissi, insan egosunu besler, gururunu okşar. Bu duygu, insanı baş olma, şef olma, müdür olma, lider olma, başkan olma gibi çeşitli makam ve mansıp arayışlarına iter. Siyasette ve bürokraside, kıran kırana bir rekabete ve acımasız bir mücadeleye yol açar.
İnsanların bu derece baş olmaya meyilli olmaları, aslında yönetmenin rantından, hükmetmenin zevkinden ileri gelmektedir. Bir de idareci olmanın ahiretteki vebalinden gafletten...
Kimse, yöneticiliğin kişiye yüklediği büyük sorumluluğu; adalet, eşitlik ve hakkaniyet şartını düşünerek bu makama talip olmamaktadır. Yöneticiliğin çekici imkanları, şaşaalı görüntüsü herkesi cezbetmektedir.
Peygamberimiz, insanların, baş olma konusundaki bu büyük gafletlerini görmüş; müslümanları bu konuda ciddi şekilde uyarmak istemiştir. Efendimizin bu uyarısında, tüm yönetici adaylarının dikkatine 3 nokta verilmektedir.
Birincisi, yöneticiliğe ve hükmediciliğe soyunan herkes, öncelikle, fiil ve eylemlerinden, karar ve yargılarından dolayı büyük bir kınanma durumuyla karşı karşıyadır. Çünkü her idari kararın, insanların bir kısmını rahatsız edeceği, çıkarlarına ters düşeceği kesindir. Çıkarları zedelenen, aradığı menfaati bulamayan kimselerin, kendini yönetenleri acımasızca eleştirecekleri, kınayıp şikayette bulunacakları, kaçınılmaz bir gerçektir.
Yönetici ve hükmedici olmanın dikkate alınacak 2. noktası; vicdan ve sorumluluk sahibi insanları, aldığı yanlış kararlardan ve yaptığı zulümlü icraatlardan dolayı pişman ve perişan etmesidir. En büyük pişmanlık ise, ahirette, yöneticilerin, büyük bir kul hakkı ihlaline maruz kaldıklarının ortaya çıkması üzerine yaşanacaktır. Çünkü yönetimden mağdur olan ve zarar gören herkes, yöneticilerin yakasına yapışacak, haklarını arayıp zararlarını tazmin etmesini onlardan istiyecektir. Böyle bir hak talebi ise, yöneticiler için büyük bir pişmanlığa ve hüsrana yol açacaktır.
3. noktaise, yöneticiliğin hakkını tam veremeyen; insanların işlerini adaletle, iyilikle, eşitlikle yürütmeye muvaffak alamıyanların, maruz kalacakları uhrevi cezanın ve ilahî azabın büyüklüğüdür.
Yönetici ve insanlara hükmedici konumunda olan kimselerin, kendilerini bekleyen bu 3 tehlikeden kurtulmalarının tek bir yolu vardır. O da yönetimde adalet ilkesidir. Ancak halkına, emri ve hükmü altındakilere adil ve hakkaniyet ölçüleri içinde davrananlar; zulümden, haksızlıktan uzak duranlar, kendilerini baş olmanın, yöneticilik yapmanın ağır sorumluluk ve vebalinden kurtarabilecekleri anlaşılmaktadır.