Kıymetli okurlarım, Dün Mısır'ın Şarm el-Şey Şehrinde dünya barışına katkı sunacak önemli bir Zirve gerçekleştirildi.


Başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, önemli ülke liderleri, Gazze'ye kalıcı barışı getirecek olan anlaşmanın altına imza attılar.


Ne kadar, izlediğim haberlerde bu imzalara sembolik denilse de, ben bu nitelemeye kesinlikle katılmıyorum.


Çünkü... Atılan imzalar, atan kişinin Söz vermesi gibidir. Esasen Bu Hukukta da geçerli bir kuraldır.


Örneğin aldığınız bir ürün veya hizmet karşılığında attığınız imzadan sorumlu olduğunuz gibi... Bu sorumluluk kefil olduğunuzda da aynı şekilde geçerlidir.


Evet evet, Şarm el-Şey de liderler attığı imzalarla, Gazze'deki barışa kefil olmuş oldular. Dolayısıyla, barışı koruma sorumluluğu her türlü liderlere aittir.


Kaldı ki imza atanlar koskoca ülkelerin tepe isimleridir. Yani senin benim gibi sıradan insanlar değildir.


Ha yeri gelmişken şunu da ifade edeyim: Gazze'deki barış artık DÜNYANIN NAMUSU olmuştur.


Siyonist zalimlerin barışı bozacak her hamlesi de, bu namusa yapılmış bir tasallut olarak değerlendirilmelidir.


Vicdanlı İnsanların Görevleri daha tamamlanmadı...


Kıymetli okurlar, Filistinliler bugün az da olsa bir nefes aldıysa, bu yeryüzündeki vicdanlı insanların sayesindedir.


Tabi Şarm el-Şey de yapılan Zirve, vicdanlı insanların görevlerinin tamamlandığı anlamına gelmemelidir.


Maalesef bu siyonist katiller, oldukça aşağılık varlıklardır. Bu yüzden, onların her türlü kalleşliğine karşı hazırlıklı olmak lazımdır.


Ayrıca, Gazze'de oluşan barış ortamını korumak, İslam Ülkelerine verilmiş İlahi bir görevdir. Eğer bu Görev yerine getirilmezse, sorumluluğu çok ağır olur. Aynı zaman da hesabı da...


Unutulmasın ki, hesap soran, Ahmet, Mehmet değildir.