Kitap okumak, insanın kendi içine doğru çıktığı en güzel yolculuklardan biridir. Her sayfa, başka bir dünyanın kapısını aralar; her satır, bize yeni bir bakış kazandırır. Ama sadece okumak değil, yazmak da bir o kadar kıymetlidir. Çünkü yazmak, insanın kendini ifade etme biçimi olduğu kadar, bir milletin hafızasını geleceğe taşıma gayretidir.

Bugün kitap yayıncılığı zorlu bir süreçten geçiyor. Kâğıt ve baskı maliyetleri yayınevlerini zorluyor; bir yandan da dijital dünya kitap alışkanlıklarımızı hızla değiştiriyor. E-kitaplar, sesli kitaplar, çevrim içi platformlar… Her şey elimizin altında ama bazen o sayfa çevirmenin huzuru, mürekkep kokusunun sıcaklığı eksik kalıyor.

İşte bu yüzden kitap fuarları hâlâ çok değerli. Sadece yeni kitapların sergilendiği yerler değil onlar; yazarla okurun buluştuğu, fikirlerin el değiştirdiği, sözün hayat bulduğu kültür meydanlarıdır. Türkiye’nin dört bir yanında her yıl binlerce insan bu fuarlarda kitapla yeniden temas ediyor. Bu kalabalıklar bize şunu hatırlatıyor: Her şeye rağmen kitap hâlâ hayatımızda nefes alıyor.

Elbette yayıncılığın bugünkü manzarası biraz düşündürücü. Bağımsız yayınevleri ayakta kalmakta zorlanıyor, nitelikli edebiyat ve akademik eserler çoğu zaman popüler kitapların gölgesinde kalıyor. Üretim çok ama derinlik az. Buna rağmen çocuk ve gençlik edebiyatındaki hareketlilik bana umut veriyor. Belki de geleceğin okurları şu anda o masalarda kitap imzalatmak için sıraya giren gençlerdir.

Geçtiğimiz hafta sonu, Üsküdar Kaymakamlığı himayesinde düzenlenen Üsküdar Kitap Fuarı’nda, Beyan Yayınları standında okurlarla bir araya geldim. Erkam’ın İzinde ve Meydanlardan Gönüllere adlı kitaplarımı imzalarken, İstanbul’un kitaba olan ilgisini yeniden hissettim. Üsküdar Kaymakamı, AK Parti İl Başkanı, basın dünyasından dostlar ve İstanbul’daki resmî erkândan pek çok isim standa uğrayarak bu güzel atmosferi paylaştılar.

O kalabalıkta bir de hoş bir tesadüf yaşadım: Yıllardır yazarı olmaktan gurur duyduğum gazetemizden Yunus Emre Kabaoğlu, tüm o hengâmede gelip benimle röportaj yaptı. O an, kitap fuarlarının sadece bir satış alanı değil, insan hikâyelerinin kesiştiği bir kültür sahnesi olduğunu bir kez daha düşündüm.

O gün farklı yaşlardan, farklı şehirlerden okurlarla sohbet ettim. Gözlerindeki ışık, seslerindeki heyecan bana şunu gösterdi: Kitap fuarları aslında birer kültür bayramıdır. Kitap orada sadece alınmaz; konuşulur, tartışılır, paylaşılır. Ve her paylaşımla biraz daha çoğalır.

Yayıncılık zorlansa da, okurun ilgisi azalsa da, umut hâlâ bu fuarlarda. Çünkü kitap, bir milletin düşünme biçimidir. Biz Ankara’dan kalkıp İstanbul’a, Üsküdar’a geldik; çünkü biliyoruz ki bu şehirde kitap hâlâ konuşuluyor, dinleniyor ve yaşanıyordu. Üsküdar’ın rüzgârının bile kelimeler koktuğunu hissederek ayrıldık ve’s-selam.