0
1915 yılı sadece 1 buçuk milyon Ermeni'nin yerinden yurdundan edildiği, yüzbinlercesinin katledildiği bir yıl değildir. 1915, İttihat ve Terakki çetesinin bir imparatorluğu darmadağan ettiği dönemin sembolü de oldu. Ermeni'ler Devlet-i Âliyenin vatandaşıydı. Yüzyıllar boyunca Türk'ler ve Kürt'lerle yanyana yaşamış, devlette önemli görevlerde yeralmışlardı. Nasıl olduda Millet-i sadıka diye anılan Ermeni'ler tarihin en acımasız soykırımlarından birine maruz kaldılar?
Özgür tarih okumaları yapan herkes bilirki Ermeni soykırımının arkasında, bir Büyük Britanya projesi olan İttihat ve Terakki vardır. Sadece Ermeni katliamının değil, Dersim katliamının da, Kürt asimilasyonun da arkasındaki güç, devletin içine örümcek ağı gibi yerleşen İttihat ve Terakki'dir.
Bir ulus devlet yaratmak iddiasıyla yola çıkan İttihatçılar, kafalarında biçimlendirdikleri Türklük kavramı (ki bu şekillenmenin içine gerçek Türk'ler bile girmiyordu) için kendilerine itaat etmeyen herkesi yok etmeye kararlıydılar.
Yok edilecekler arasında Ermeni'ler, Rum'lar, Kürt'ler, Alevi'ler, Süryani'ler, Müslüman'lar hatta şablona uymayan Türk'ler de olabilirdi. Ermeni'ler, Rum'lar, Süryani'ler kolay lokmaydı onlar için. Kürt'ler Müslüman ve şavaşçı bir halk olduğu için yok edilemediler. Bu topraklardan başka gidecek bir yerleri olmayan, Osmanlı'da bile özerk olmayı başarmış Alevi'ler hakeza. "Türkiye İnkılabının İçyüzü" isimli kitabında Mevlanzade Rıfat bunları ayrıntılarıyla anlatır.
Hasan Cemal'in de dedesi Cemal Paşa'nın katliamdaki rolü anlatılır bu kitapta. Nitekim üç Paşa'lar iktidarının iki numaralı Paşa'sı olan Cemal paşa daha sonra Tiflis'te, intikam amacıyla Ermeni'ler tarafından öldürülür.
Ittihat ve Terakki zihniyeti başka formlarda kendisini günümüze kadar taşımayı başardı. Cemiyetin içindeki kadrolar zamanla yeni partilerin kadrosunu oluşturdu. Bir gelenek haline dönüştü. Bu geleneğin bu günkü temsilcileri CHP ve MHP dir. Hatta HDP içinde dahi bu gelenekten gelmiş sayıca çok az ama etkili bir grup var.
Fakat asıl sürpriz, İttihat ve Terakki'nin ardındaki güç. Moda deyimle Üst akıl.
Bu üst akıl uluslararası Gladyo'dur. Osmanlı'nın yıkılmasının ardından kendilerine göre dizayn etmek istedikleri Türkiye'de, İttihat'çıların akıl hocaları da, destekleyicileri de bunlar. Açık ve net bir şekilde söylenebilinirki, Ermeni soykırımının birinci sorumlusu uluslararası Gladyo'dur. Hiristiyan dünyasından gelebilecek tepkileri önlemek için kiliseyi de yanlarına aldılar. Mezhep farklılıklarını bahane ederek, kilise Ermeni katliamına ses çıkarmadı.
Buraya kadar olanı tarih. Birde işin günümüz boyutu var....
Kurulan tezgahın mahiyeti şu; Ermeni soykırımının asıl sorumluları bu soykırımı Türkiye'ye karşı kart olarak hep hazır tuttular. Ne zaman uluslararası bir antlaşma olsa bu kart hep iş gördü. Bu karta karşı Türkiye'yi sözde savunan lobide var. Yurtdışında Türkiye'yi temsil ediyorlar ve İttihat'çı gelenekten geliyorlar. Yani Ermeni'leri katleden üst güç topu ortalıyor, Ermeni'leri katleden alt güç golü atıyor. İşin dahada garip tarafı bu tezgahta yeralan Ermeni kökenli Türkiye'liler de var.
Mevzu Ermeni meselesi değil. Bu kart üzerinden yönetme meselesi.
Elbette Ak parti hükümeti kurulduğunda bu sorunu kucağına bırakılmış el bombası olarak bulacaktı. Sistem kendini, yaratığı bu sorunlar üzerinden hep canlı tutuyor. Yıllarca mevcut sisteme muhalif olacaksınız, eleştiriler getireceksiz, bir gün gelip hükümet olacaksınız ve sistemin bütün arızaları başınıza kalacak. Şundan eminim ki Erdoğan'da, Davutoğlu'da Ermeni soykırımın oluğunu biliyorlar. Fakat onlar şimdi yıllardır muhalif oldukları sistemin biçimlendirdiği devletin yöneticileri. Vicdanları ve sorumlulukları arasında sıkışıp kalmış durumdalar. Bir iki defa özür dileme girişiminde bulundular. "Tamam bazı yanlışlar olmuş fakat en iyisi bunları unutup Ermeni halkıyla yeni bir sayfa açalım" niyetindeler. Üst aklın bu işin peşini bırakmayacağını bilmeyecek kadar naif değillerdir sanırım.
Uluslararası arenada her zaman karşımıza çıkacak bu meseleyi nasıl çözeceksiniz?
Bunun bir tek yolu var. Sorunu ötelemek, örtmek yerine, üstüne gitmek. Bu iş tarihçilere bırakılamayacak kadar siyasi bir konu. Meseleyi "Ben, beni yaratan sistemin borusunu çalarım sadece" diyen İlber Ortaylı'ya bıraksanız ne olur bırakmasanız ne olur... Ermeni meselesi tarihin konusu olmaktan çıktı yargının yetki alanına girdi.
Ermeni vatandaşın da oyuyla seçilmiş mevcut sivil hükümet, Ermeni soykırımını gerçekleştiren İttihat ve Terakki'yi, İttihat ve terakki'nin bugünkü temsilcileri CHP, MHP ve bazı HDP'lileri, onların işbirlikçisi bazı Ermeni'leri ve en son olarak uluslararası Gladyo'yu ve kiliseyi, uluslararası bir mahkeme kurarak, yargı önüne çıkartmak için mücadele etmeli.
Tabi hazır bu mahkeme kurulmuşken, İngiliz ırkçılarının Amerika kıtasında yok ettiği 20 milyon Kızılderili'nin, Fransız ırkçılarının Afrika kıtasında katlettiği milyonlarca Afrika'lının, ırkçı Alman'ların ikinci dünya savaşında soykırıma uğrattığı 6 milyon Yahudi'nin, ırkçı komünist Rus'ların açlığa mahkum ederek katlettiği 7 milyon Ukrayna'lının, Siyonist'lerin perişan ettiği Filistin'lilerin de dosyası hakimlerin önüne gelsin....
İnsanlık ırkçılardan, ulusculardan ne çekmiş ortaya çıksın....
SÖYLENMESE EKSİK KALIRDI
"Du celeb mirov hene; yên di dembihurkê de bi xeletêyên xwe rûbarî dibin û yên di dembihurkê de bêşerm dibin"
"İki çeşit insan vardır; Zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, zaman geçtikçe yüzsüzleşen" -Necip Fazıl Kısakürek-