0
Gün yeni ağarıyordu.
Güneş, Resulullah'a salat ve selam ederek Aksa'yı aydınlatıyor, ay tüm edebiyle sırtını Kubbet-üs Sahra'ya dönmeden geri geri uzaklaşıyordu.
Zehra, o sabah garip bir hisle uyanmıştı. Annesi Esma ve kız kardeşi Hatice, Zehra'dan önce uyanmış, bahçede çapa yapıyorlardı. Zehra uyandığında babası Hüseyin mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Zehra, koşarak babasına sarıldı. Sarılırken gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Aslında bu tablo Filistinli çocukların genelinde vardı. Zira İsrail savaş uçakları Filistinli çocukların en büyük kabusuydu. Zehra'nın birçok arkadaşı bu uçakların attığı bombalarla hayatını kaybetmişti.
Hüseyin, kızının saçlarını bir baba şefkatiyle okşadı, usulce gözyaşlarını sildi.
Esma ve Hatice, ellerindeki sebze sepetiyle içeri girdiler. Hatice, kız kardeşinin babasına sarılarak ağladığını görünce dayanamadı, koşarak kız kardeşine sarıldı, teselli etmeye çalıştı.
Ümmetin değil, Allah'ın yetimleriydi onlar…
Yaklaşık 2 milyar Müslüman'ın gözü önünde Hatice ve Zehra gibi binlerce çocuk katlediliyor, kimse kılını kıpırdatmıyordu. İsrail'in katliamları karşısında onların yanında olanlar sadece izzet ve şerefleriydi.
Derken, büyük bir gürültü koptu.
Esma ve Hüseyin, kızlarını korunaklı bir yere koyup dışarı fırladılar. Birkaç metre ilerde arbede vardı. İsrail askerleri buldozerlerle bir evi yıkmaya çalışıyor, buna karşı çıkan Filistinli aile de direnmeye çalışıyordu.
Manzara korkunçtu.
İsrail askerleri gelişi güzel ateş etmeye başlamıştı. Hüseyin ve Esma, komşularına karşı yapılan bu zulme karşı"2 Milyar seyirci Müslüman gibi" seyirci olmak istemedi ve oraya doğru koşmaya başladı.
Ardında bıraktıkları kızları Hatice ve Zehra'yı hiç düşünmeden…
Az ötede zulme karşı onuruyla, izzetiyle durmak ve Müslümanca kıyam etmek vardı.
Biraz geride Hatice ve Zehra…
Az ötede sadece Müslüman oldukları için kurşuna dizilen masum bir halkın sancağını ayakta tutma şerefi…
Biraz geride evlatlar…
Bu, belki de tarihin en acı ikilemiydi.
Bu ikilem, İslam dünyasının günahını asla ödeyemeyeceği bir ikilemdi.
Hüseyin ve Esma, hiç geriye bakmadılar. Geridekilere bakmadılar. İleriye, kıyama, inkılaba, varoluşa doğru koştular.
İsrail buldozerlerinin önünde durdular, "burası bizim, burası Filistinlilerin, burayı yıkamazsınız!" dediler.
Tıpkı RachelCorrie gibi…
Ahmet Yasin, Malcom X, Aliyaİzzetbegoviç gibi…
Zalime, küffara "dur" dediler!
Fakat İsrail askerleri zalimdi.
Durmadılar…
Buldozeri Esma ve Hüseyin'in üzerine doğru sürdüler.
Esma ve Hüseyin, efendimiz Hasan gibi, annemiz Aişe gibi cesurdu, geri gitmediler. Dimdik ayakta durdular.
Biraz sonra gökyüzünde bembeyaz bir melek belirdi.
O melek, Esma ve Hüseyin'in şehadetine şahitlik yapmak için görevlendirilmiş bir melekten başkası değildi.
Esma ve Hüseyin'in bedeni paramparça olmuştu. İsrail buldozeri, izzet ve şerefinden başka hiçbir şeyi olmayan iki insanı daha şehit etmişti.
Tıpkı Rachel gibi…
Feryatlar arşı titretiyordu.
İsrail askerleri evlerini gasp edecekleri aileyi kurşuna dizmiş, iki kişiyi de buldozerle ezerek öldürmüştü. Gazze, dünyanın gözü önünde işgal ediliyor, Filistinlilerin evleri yağmalanıyor, yerlerine İsrailliler yerleştiriliyordu. "insanı insanın kurdu" gören vahşi ve barbar bir dünyanın zulmü altında inim inim inleyen bir halktı Filistinliler. Allah'tan başka hiç kimsesi olmayan Müslümanlardı onlar.
Ve tabi ki Gazzeli yetimler…
O gün Hatice ve Zehra, Resulullah'ın Burak'la göğe yükseldiği istikamette göğe yükselen haykırışları duymuş ve pencereden anne ve babalarının şehadetlerini izlemişti.
Anneleri ve babaları gözlerinin önünde katledildi.
Gözyaşlarını tüm olup biteni localarında umursuzca izleyen Müslüman dünyasının bağrına saplata saplata döküyorlardı.
Yetimdi artık onlar.
Ümmetin değil ama! Allah'ın yetimleriydi onlar…
Çünkü yetimlerine sahip çıkmayan "ümmet" olamaz!
Biraz sonra Gazze semalarında bir ses yankılandı…
O ses, henüz dört yaşında olan minik Zehra'nın sesiydi.
Zehra, acıya daha fazla dayanamamış sokağa fırlamıştı.
İşaret parmağını göğekaldırmış haykırıyordu!
"Benim adım Filistin!
Adı tüm meydanlara yazılan Filistin
Adı beni saran ve kuşatan Filistin
Ruhumun en derinliklerine işleyen Filistin
Topraklarımın beni, benim de onu tanıdığım Filistin!
Onu değil beni parçalayın dediğim vatanım.
Geçmişten beni her an çağıran Selahattin!
Beni binlerce esiri ve mahkûmuyla
Her zaman yardıma çağıran Mescid-i aksa
Ey Aksa… Ümmetin il kıblesi
Siyonistleri kahreden edanla paramparça et
Siyonistlerin ruhunu söndüren akşam
Gökyüzünü Filistin bayrağıyla donat!
Filistinim! Filistinim! Filistinim!"