2023 Ekim'inde başlayan İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları modern savaş tarihinde benzeri az görülen bir güç asimetrisinin sahnesi olmuştur. Gelişmiş silah sistemleri, yapay zekâ destekli hedefleme teknolojileri ve topyekûn yıkım stratejilerine rağmen Gazze hala direnişini sürdürmektedir. Üstelik bu süreçte Gazze dışarıdan hemen hemen hiç destek almadan direniyor. Bu direniş yalnızca bir "direniş" olarak değil, savaş ve strateji teorileri bağlamında bir zafer olarak yorumlanabilir. Çünkü geleneksel savaş paradigmasının ötesinde devletdışı aktörlerin direniş savaşları ile düzenli ordular arasındaki mücadeleyi analiz ettiğimizde özellikle asimetrik savaş, halk savaşı, dayanıklılık ve meşruiyet kavramları üzerinden Gazze’nin zaferini net bir şekilde görebiliriz.

Modern Savaşta Asimetri ve Gazze Gerçeği

Savaş teorisyenlerinin büyük bölümü, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, savaşların yalnızca teknik kapasiteyle değil; irade, meşruiyet ve stratejik direnç ile kazanıldığını savunmuştur (Clausewitz, 1832/1984; Luttwak, 2001). Gazze, bu bağlamda çağdaş savaş kuramlarının yeniden yorumlanmasını gerektirecek ölçüde dikkat çekici bir örnek teşkil etmektedir. İsrail’in elindeki yüksek teknolojiye, hava üstünlüğüne, tam abluka koşullarına ve uluslararası siyasi destek ağına rağmen, Gazze’deki direniş hareketi çökmemiş, aksine meşruiyetini pekiştirmiştir.

Asimetrik Savaş ve Devletdışı Zafer Teorileri

Asimetrik savaş, klasik anlamda denk güçler arasındaki değil; güçlü bir devletle, görece zayıf fakat esnek yapılı devletdışı aktörler arasındaki mücadeleyi tanımlar (Arreguín-Toft, 2001). Bu savaşlarda “zayıf” olan taraf, doğrudan çatışmadan kaçınarak zaman içinde tükenme stratejisi uygular ve düşmanın moral gücünü yıpratmayı hedefler. Bu noktada Gazze’deki direnişin sürdürülebilirliği klasik zafer anlayışının ötesine geçerek, direnebilme yeteneğinin bizzat zafer olduğunu göstermektedir.

Arreguín-Toft'un çalışması bu noktada önemlidir: Tarihsel analizine göre, asimetrik savaşlarda zayıf taraf doğru stratejileri kullandığında %63 oranında zafer kazanabilmektedir. Gazze örneğinde de İsrail’in mutlak yıkım gücüne rağmen direnişin tükenmemesi, bu tezi güçlendirmektedir.

Gazze Direnişinin Unsurları 

Direnişin başarısı yalnızca askeri alanda değil, sosyal, psikolojik ve sembolik alanlarda da kendini göstermektedir. Halkın geniş katılımı, kuşatma altında dahi sosyal yapının sürdürülmesi ve yerel direnişin “kolektif ahlaki üstünlük” üzerinden meşrulaşması savaşın dinamiklerini belirlemiştir (Scott, 1985).

Bu direnişi “meşru” kılan sadece İsrail’in saldırganlığı değil, aynı zamanda direnişin ahlaki üstünlüğüdür. Hannah Arendt'in (1969) meşruiyet ile çıplak güç arasındaki ayrımına göre yalnızca güç kullanarak ayakta kalan rejimler sürdürülebilirliklerini yitirirler. İsrail, uluslararası hukuku ve insani normları çiğneyerek çıplak güce dayandıkça, meşruiyetini yitirmiştir. Gazze ise, her bombalı saldırıdan sonra küresel vicdan nezdinde daha da güç kazanmıştır.

Yapay Zekâ Destekli Savaşın Ahlaki Çöküşü

İsrail’in Gazze’de kullandığı savaş teknolojileri, özellikle yapay zekâ destekli hedefleme sistemleri askeri verimliliği değil, sivil kayıpları artırmıştır. İnsan hakları kuruluşları bu sistemlerin ayrım gözetmeksizin mahalleleri hedef aldığını ve uluslararası hukukun ihlal edildiğini belgelemiştir (Amnesty International, 2024). Bu durum, teknolojik ilerlemenin mutlak zafer getirmediğini; aksine, etikten yoksun güç kullanımının ahlaki çöküşle sonuçlandığını göstermektedir.

Zaferin Yeni Tanımı: Direnişin Kendisi

Geleneksel zafer anlayışı, düşmanın teslim olması ya da toprak kazanımı ile ölçülürken; modern çağda ve özellikle asimetrik savaşlarda zafer, yok olmamak ve direnmeye devam etmekle tanımlanır (Kilcullen, 2009). Bu bağlamda Gazze’deki direniş sadece “hayatta kalma” değil; “hayatta kalarak İsrail’i başarısız kılma” eylemidir.

Nitekim İsrail’in tüm stratejik, teknolojik ve diplomatik avantajlarına rağmen siyasi bir hedefe ulaşamamış olması – rehine takası dışında – savaşı kazanamadığının göstergesidir. Gazze'nin yıkılmayan direnci İsrail’in mutlak bir başarısızlıkla yüzleştiğini ve dünya nezdinde giderek yalnızlaştığını ortaya koymaktadır.

Gazze, Kazanmıştır

Gazze’deki direniş yalnızca insani değil, aynı zamanda stratejik ve kuramsal bir zaferdir. Meşruiyet, dayanıklılık, halk desteği, teknolojinin sınırlılığı ve düşmanın hedeflerine ulaşamaması bir zaferin temel kriterleri olarak belirmiştir. Bu bağlamda, İsrail’in yürüttüğü savaş; askeri açıdan bir hegemonya gösterisi, ama politik ve etik açıdan bir çöküştür.

Gazze ise, savaşın yeni dilinde insanlığın vicdanında çoktan kazanmıştır.

Kaynakça

  • Arreguín-Toft, I. (2001). How the Weak Win Wars: A Theory of Asymmetric Conflict. International Security, 26(1), 93–128.
  • Arendt, H. (1969). On Violence. New York: Harcourt.
  • Clausewitz, C. v. (1984). On War (M. Howard & P. Paret, Trans.). Princeton University Press. (Original work published 1832)
  • Kilcullen, D. (2009). The Accidental Guerrilla: Fighting Small Wars in the Midst of a Big One. Oxford University Press.
  • Luttwak, E. (2001). Strategy: The Logic of War and Peace. Harvard University Press.
  • Scott, J. C. (1985). Weapons of the Weak: Everyday Forms of Peasant Resistance. Yale University Press.
  • Amnesty International. (2024). Israel’s Use of AI-Powered Targeting in Gaza. [Rapora erişim: 2025 Nisan]