Modern çatışmalar yalnızca silahla değil, kelimelerle de yürütülmektedir. İsrail'in 2009 tarihli Global Language Dictionary adlı 117 sayfalık propaganda kılavuzu bu yeni savaş alanının somut örneğidir. Belge, İsrail’in her kıtada, her hedef kitleye göre farklı bir dil kullanarak kendi eylemlerine meşruiyet kazandırma çabasını sistemleştirmektedir. ABD üniversitelerinde "ortak demokratik değerler", Avrupa’da Holokost’un gölgesinde şekillenen vicdani söylemler, Afrika’da İncil referanslı teolojik meşruiyet, Asya ve Latin Amerika’da ise teknoloji ve güvenlik temaları üzerinden propaganda yürütülmektedir. Bu söylem haritası İsrail'in sabit politikalarını farklı maskelerle kamufle etmesini sağlamaktadır. Amaç, yalnızca bir imaj yönetimi değil, gerçekliğin kendisini yeniden kurmaktır.
Akademi, BM ve Medyada Söylem Hegemonyası
Söylem mühendisliğinin ikinci aşaması, karşıt anlatıları bastırmaya yöneliktir. İsrail, Birleşmiş Milletler’i “çifte standartlı” bir yapı olarak sunarken özellikle insan hakları raportörlerini bireysel saldırılarla itibarsızlaştırmaktadır. Üniversitelerde ise Filistin yanlısı öğrenciler antisemitizmle suçlanmakta, akademisyenler fişlenmekte ve kampüs eylemleri kriminalize edilmektedir. Medya dilinde de benzer bir manipülasyon gözlemlenir: “İsrail bombaladı” yerine “çatışmalar yaşandı” gibi cümlelerle fail silikleştirilir, Filistinli sivillerin ölümü “teröre karşı önlem” çerçevesine çekilir. Böylece hakikat; görünmezleştirilmiş, bağlamından koparılmış ve suçlu belirsiz hale getirilmiş bir anlatı içinde erir.
Kurgulanmış Gerçeklik
Global Language Dictionary, yalnızca neyin söylenmesi gerektiğini değil, neyin asla söylenmemesi gerektiğini de belirler. “İşgal”, “apartheid”, “sivil ölümler” gibi kavramlar tabu ilan edilmiş; bunların yerine “uyuşmazlık”, “güvenlik önlemi”, “Hamas kaynaklı zararlar” gibi ifadeler önerilmiştir. Bu kavramsal manipülasyon, söylemin etik değil stratejik bir aygıta dönüştüğünü ortaya koymaktadır. Dahası, sosyal medya platformlarında da algoritmik baskılarla bu söylem dayatılmakta; Filistin yanlısı içerikler görünmezleştirilmektedir. Böylece medya, diplomasi ve akademi alanlarında hakikatin kendisi değil, onun yerine üretilmiş bir kurgu dolaşıma sokulmaktadır.
Sonuç
İsrail’in küresel propaganda kılavuzu, sadece bir iletişim stratejisi değil; söylemle inşa edilen bir işgal düzeninin haritasıdır. Toprağın değil, hakikatin işgal edildiği bir çağda, kelimelerle yapılan bu savaş; medya, akademi ve kamuoyu vicdanını hedef almaktadır. Bu düzende sessizlik tarafsızlık değil, suça ortaklıktır. Direnişin artık bir cephesi de dildir ve bu dil, hakikati görünür kılmakla sorumludur.