2011 yılında bir yazı kaleme almış ve zorunlu eğitimin 12 yıla çıkartılması gerektiğini gerekçeleri ile birlikte yazmıştım. Yazımın etkisi oldu mu bilemiyorum ama hemen sonraki yıl, yani 2012 yılında, zorunlu eğitim 8 yıldan 12 yıla çıkartıldı. Eğitim paydaşları olarak herkes çok sevindi. Sahip çıktı. Gereğini yapmaya çalıştı. Tartışılabilir, değerlendirilebilir orası ayrı bir konu ama süreç içerisinde her ne yaşandı ise, gelinen noktada kesintisiz 12 yıllık zorunlu eğitimin sorunlu eğitime dönüştüğünü gördük. Nasıl ki o yıllarda zorunlu eğitimin 12 yıla çıkartılmasını haklı gerekçeler ile savunuyor isek, değişen konjonktürde bugün de farklı haklı gerekçeler ile 12 yıllık zorunlu eğitimin uzun olduğu ve günün koşullarına uygun bir şekilde yeni revizeler yapılması kamuoyunda dile getiriliyor.
Pek çok yazımda dile getirdiğim konulardan biri 4+4+4 sistemi üzerinde bir değişiklik yapılmasının zarurî bir ihtiyaç olduğu yönünde. Nitekim Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin de katıldığı bir programda “Çocukları bu kadar uzun süre standart eğitime tabi tutmak doğru olmayabilir” açıklamasında bulundu. Milli Eğitim Bakanının değişime açık, vizyoner, reformist bakış açısı ile olaylara yaklaşımı ve en önemlisi ise yapıcı ve iyi niyetli olması eğitim sistemimiz açısından önemli. Nitekim “olmazsa olmaz”, “dediğim dedik”, “Nuh diyen peygamber demeyen” türden Bakanlar da gördük. Elbette ki eleştireceğiz, ben de dönemsel olarak eleştiriyorum. Ama burada önemli olan iyi niyetli ve yapıcı olmak. Hangimiz kusursuz, hatasız, mükemmeliz ki mükemmel bir Bakan talep etme hakkına sahip olalım? Kimsenin “mutlak iyi” veya “mutlak kötü” olmadığını, her insanın iyi veya kötü taraflarının olabileceğini ve hiçbirimizin mükemmel bir kişiliğe/karaktere sahip olmadığımızı, Milli Eğitim Bakanının da nihayetinde bir insan olduğu ve elbette eksiği, kusuru, hataları olabileceğini ve bu hasletler insan olmamızın bir gereği olduğunu düşünerekten olaylar örgüsünü okumamız gerekiyor.
Bakınız ne güzel Eğitim Akademileri kuruluyor, müfredat sadeleştiriliyor, öğretmen buluşmaları düzenleniyor ve öğretmenler sesini/sözünü Bakan Bey’e kadar ulaştırabiliyor ve daha pek çok şey yaşanıyor. Bunlar güzel gelişmeler değil mi? Önemli olan Sayın Yusuf Tekin’in öne çıkan değişime açık, vizyoner, reformist, ekip ruhuyla hareket etme, iyi niyetli ve samimi olmak gibi güzel hasletlerine odaklanmak ve bu güzel yönlerinden eğitim sistemimiz, çocuklarımız ve onların yarını için düşünmek, kafa yormak. Bakan Bey iş birliği içerisinde çalışmaya da açık ve eskilerin deyimi ile teşrik-i mesai yapabiliriz diye düşünüp fikirleri olan herkese Bakanlığın kapısı eminim sonuna kadar açık.
Ama biz ne yapıyoruz henüz hayata geçmemiş bir çalışma gördükçe hayat hakkı tanımıyor, çamur atıp izinin kalmasını istiyoruz. Söz gelimi Eğitim Akademileri kuruldu; henüz süreç başlamadı, ama peşin hüküm verip eleştiriyor, “yanlış yapıldı, gereksizdi, ne gerek vardı, kapatılsın” vs deyip henüz faaliyetlerine başlamadan önce yerle bir ediyoruz. Belki de çok güzel olacak, çok iyi işler başaracak, çok şeyin değişimine ön ayak olacak nereden biliyoruz? Şevk kırarak, süreci baltalayıp akamete uğratarak yazık etmiş olmaz mıyız emek verenlere, kendimize ve yarınlarımız olan çocuklarımıza? Hadi diyelim bunları bilerek yapıyor veya keyif alıyorsunuz; süreç akamete uğrar, şevkler kırılır, o veya bu olursa elinize ne geçecek? Yazık değil mi onlarca öğretmene, öğrenciye ve en önemlisi ülkemize, yarınlarımıza?
İnanın iyi niyetle, samimiyetle, katkı sunmak adına eleştiriler olursa herkesten çok Bakanlık yetkilileri sevinir. Neden eleştiriyorsunuz demiyor kimse ama bir şeye karşı çıkar iken alternatif bir fikrimiz olması gerekir. En çok eleştirenlerden biriyim, ama ben sistemi eleştiriyorum; yeri geldiğinde yeni fikirler sunuyorum, farklı alternatifler öneriyorum. Söz gelimi yazılarımda defalarca zorunlu eğitimden vazgeçilmesi gerektiğini yazmışım. Liselerin 3 yıla düşürülmesini yazmışım. En ağır eleştirileri yazan ve yeri geldiğinde de yapılan çalışmaları en çok sahiplenen biriyim. Arşivler ortada, açıp bakabilirsiniz.
Siz değerli okurlarım başta olmak üzere eğitime dair umutları olan, eğitime katkı sunmak için az-çok demeden çalışan, sahiplenen, üreten, bir ucundan tutan herkes ile bu haftaki yazımda biraz değerlendirme yapmak, dertleşmek, hasbihal etmek istedim.
Haftaya görüşmek üzere, kalın sağlıcakla…