Böyle bir sistemin “beşerî imâlât”ı da, tabîatiyle, fanatik bir insan tipidir. “Fanatik”, demek ki İlmî Zihniyete ve İlim Ahlâkına düşman, Hakîkat arayışına yabancı, müsâmahasız, merhameti zaaf ve ideolojik kılıfla milyonları imhâ etmeyi meşrû addedecek kadar insan sevgisinden mahrûm bir mahlûk… Gâye vâsıtayı mübâh kılar (la fin justifie les moyens) zihniyetinin temsîlcisi tipik bir makyavelist… İnandığı tek “fazîlet”, totaliter iktidârın têsîsi ve yaşatılması önündeki her mânii bertaraf etmekdir… Böyle fanatik bir sâlikle tartışılamaz, fikir teâtî edilemez, sulh içinde bir arada yaşanamaz…

Kezâ, alabildiğine merkezî bir siyâsî iktidâr mekanizması… İktidâr, bütün Sistemi temsîl eden tek bir şahısta temerküz etmiştir. Bu Totaliter veyâ Mutlak Şef, her şeydir, Sistemin hayât kaynağıdır; yapılan her iş netîcede ona ircâ edilir; irâdesi mutlaktır; bir nevi bir “yeryüzü ilâhı”dır. Mâmâfih, bu zâhirî görüntünün ötesinde, etrâfında, onu yaşatan ve onun sâyesinde kendileri de yaşıyabilen insanlar vardır. Bunlar, nüfûz ve menfâatlenme derecelerine göre muhtelif halkalar teşkîl ederler. Totaliter Şef, o halkalara, o halkalar da Totaliter Şefe muhtâcdırlar. Binâenaleyh, Totaliter Şef, etrâfındaki halkaların irâdesini ve menfâatlerini gözetmek zorundadır…

 

Totaliter “laik dîn”

Mutlak Şefi ve onun şahsında temsîl edilen ideoloji ve –Devletle aynîleşmiş- siyâsî fırkayı biteviye yüceltme ihtiyâcı, her totaliter ideolojiye bir “laik (dünyevî) dîn” hüviyeti kazandırır. Bu dînin “Mâbûd”u, Sistemin kendinde tecessüd ettiği Mutlak Şeftir. Mutlak Şef, muhtelif şekillerde tapınış mevzûudur. Tantanalı resmî merâsim ve nümâyişler de âyin vazîfesi görür.

Şahısperest sâliklerine rağmen, gün gelir, “Ebedî Şef” de ölür, lâkin öldüğü kabûl edilmez; mumyalanır, muazzam bir Panteona konulur, kendisine ubûdiyet orada sürer… Yer gök her taraf heykelleri, büstleri, resimleriyle doldurulur, her gün, her fırsatta “vecîzeleri” tekrâr edilir, fikirleri, umdeleri rehber edinilir, izinden gitmekle iftihâr edilir, Panteonunda açılan defterde, bütün sâlikleri, icrââtlarının hesâbını verir, sadâkat yemînleri eder, icrâât programlarını “Ebedî Şef”in tasvîbine arzeder, böylece hakîkatte öldüğü hâlde sâliklerinin zihninde bir türlü ölemiyen bu “yeryüzü ilâhı”, Panteonundan memleketi idâre etmiye devâm eder…

 

Lenin’e tapınış

Türkiye’de, 1970’li senelerde, Siyonist âlet-fikriyâtı Komünizm, Mütehakkim Zümrenin himâye ve teşvîkiyle, yükselişe geçmiş, milyonları peşinden sürüklemiye başlamış, her şehirde, silâhlı mücâdeleyle “kurtarılmış bölgeler” teşkîl ederek halkı kendi emellerine hizmet ettirmiye başlamış, çıkardığı kanlı çatışmalarla bütün Memlekete dehşet salmış, binlerce insanın ölmesine, on binlerce insanın yaralanmasına, sakat kalmasına, milyonlarca insanın acı çekmesine sebeb olmuş, bu anarşi vasatında Memleket iktisâdı da allak bullak olmuş, halkın geniş bir kesimi işsizliğe, sefâlete mahkûm olmuştu… Her 1 Mayıs, Türkiye’de bir kâbûstu: O gün halkın büyük bir kısmı evlerine kapanıyor, sokağa çıkmıya cesâret edemiyordu… (2 Mayıs 1980 târihli Hürriyet’in manşeti: “Boş 1 Mayıs… Büyük şehirlerde, sokağa çıkma yasağı olmadığı halde halk evlerine kapandı…” Bir sene sonra, Cunta iktidârını tâkîben, Tercüman’ın manşeti: “1 Mayıs artık ‘kâbus’ değil…”) 1 Mayıs nümâyişlerinde, bir vecd hâlinde, Marx, Engels, Lenin, Stalin, Mao, Enver Hoca, Dr. Şefik Hüsnü gibi Komünist totaliter şeflerin posterleri taşınıyor, onların fikirleri sloganlaştırılıp haykırılıyor, herkes onlara tâbi olmıya zorlanıyordu…

Komünistlerin başlıca tapınış mevzûlarından biri olan Lenin hakkında, üç farklı Komünist hizbinin neşriyâtından iktibâs ettiğimiz aşağıdaki birkaç nümûne, bu Fanatiklerin, büyük bir kibirle, Yüce Yaradan’a tapınmayı reddedip hemcinslerine tapınacak kadar kendilerini nasıl alçalttıklarına dâir ibretâmîz misâllerdir…

1) Sovyetci (Moskovacı) Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nin (TSİP) nâşiriefkârı Kitle; Haftalık Sosyalist Gazete’nin 26 Ocak 1976 târihli 93. sayısından:

“Bundan 52 yıl önce 21 Ocak 1924’te, dünya işçi sınıfı, en büyük öğretmenlerinden birini, Lenin’i kaybetti. ‘İnsanlığın tarih öncesinden’ kurtuluşunun ilk büyük adımı olan Büyük Oktobr Devrimi’nin baş mimarı Lenin, milyonlarca ve milyonlarca emekçinin yüreğinde, bilincinde yaşıyor. İnsanlığın kurtuluşunun timsali ve yol göstericisi olarak yaşıyor.

“Kapitalizmin emperyalist aşamasının Marksizmini kuran, sadece bu açıdan bile tarihe yeni bir sayfa açan O’nun 50 küsur yıllık bir hayata böylesine yüce teorik ve pratik zenginliği sığdırabilmesinin temelini, tarihte ender raslanan bir önder oluşu açıklar.” (s. 6)

1-35

(Kitle; Haftalık Sosyalist Gazete, 26.1.1976, sayı 93, kapak ve 7. sayfa)

S. 7’deki resim altı yazısı: “Her gün on binlerce kişi, İnsanlığın kurtuluşunun bayrağı Lenin’i görmek için Kızılmeydan’da sıraya giriyor…” Kapakta, S. Yesenin’den: “Kimse cüret edip demesin ki / Lenin yok. / Ölümü yıkmadı bizi. / Eskisinden daha da çetin ve kararlı, / Bütünleyeceğiz eserini… eserimizi.”

***   

“İnsanların Lenin’e karşı sonsuz bir sevgileri vardır. Bir önder, bir öğretmen, bir kristal kadar saf ahlâk sahibi bir adam; olağanüstü tevazu ve sadelik, bitmez tükenmez bir devrimci enerji, katı ilkeler sahibi bir adam; sömürenlere karşı amansız olan, ama çalışan halka sonsuz bir sevgi duyan bir adamdı Lenin.

“Lenin’in adı, büyük davası ve öğretileri çağlar boyunca yaşayacaktır.

“Lenin’in davası yenilmez!” (s. 10)

2) Kurtuluş isimli hizbin nâşiriefkârı Kurtuluş; Sosyalist Dergi’nin 25 Ocak 1978 târihli “haftalık paralı eki”ndeki makâlenin başlığı, “Lenin Ölmedi”dir… Sayfanın başında, üç Komünist tedhîşçinin, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve İbrahim Kaypakkaya’nın elle yapılmış resimleri ve bunların yanında, iri harflerle “Devrimci geçmişimiz sınıf mücadelemize ışık tutuyor” sloganı yer alıyor. Dört sütûn işgâl eden makâlede, Lenin ebedî bir lider olarak takdîm ediliyor:

“Şanlı Ekim Devriminin parlak önderi, örgütleyicisi ve büyük stratejistini kaybedeli 54 yıl oldu. Dünya proletarya hareketi ve ulusal kurtuluş savaşçıları, Lenin’in aydınlattığı yoldan onun bıraktığı mirasa hakkınca sahip çıkabilmek, Leninist birliği, Partinin demir disiplinini, işçi köylü ittifakını, yorulmaksızın sosyalizmi inşa etmek ve devriminin nihai zaferine sapmaz bir şekilde ilerlemek amacı ile, her zamankinden daha kararlı bir şekilde mücadeleye devam ettiler. Leninsiz geçen 54 yıl bütün sapmalara ve duraklamalara rağmen son tahlilde onun anısına layıktır. Öldüğünde dünyanın 1/6’[s]ı kurtulmuştu. Bugün 1/3’ü burjuva gericiliğinden, emperyalizmin baskısından kurtulmuş, nihai hedefe doğru kıvançla ilerlemektedir. […]

“O, sadece Rus devriminin mimarı değil bütün ülkelerin proleterlerinin ve tüm ezilen halklarının önderi, yol göstericisidir. O, çağımızın en büyük teorisyenlerinden ve eylemcilerinden biridir.

“Ölümünün 54. Yıldönümünde amacımız anısına layık olabilmektir. Onun şanlı mirasına sımsıkı sarılmak ve onun bıraktığı bayrağı yükseltmek görevimizdir.

“Ölümünün 54’üncü yılında V. İ. Lenin yaşıyor…”

3) Halkın Yolu; Bütün Ülkelerin İşçileri ve Ezilen Halkları, Birleşin! isimli Maocu mecmûanın 19 Nisan 1977 târihli 10. sayısından (s. 16):

“Lenin’in 107. doğum yılını kutluyoruz.

“Mücadelesi ve eserleri, çağlar boyu ezilenlerin yolunu aydınlatacaktır!

“Dünya proletaryasının ve ezilen halkların yüce önderi Lenin, 107 yıl önce doğmuştu. Onun eserleri, çağlar boyu, tüm ezilenlerin kurtuluş yolunu aydınlatacak olan birer meş’aledir. Onun hayatı, Marksizme ve işçi sınıfına sarsılmaz bir bağlılığın, işçi sınıfı ve ezilen halkların kurtuluşuna yılmaz bir inancın eşi bulunmaz bir örneğidir. Lenin’in 107. doğum yılını kutladığımız bugünlerde, Lenin’in yolunu kararlılıkla izleyen Stalin’in Lenin’in 50. doğum yılında yazdığı yazıyı yayınlıyoruz.

2-20

(Kurtuluş; Bütün Ülkelerin İşçileri ve Ezilen Halklar Birleşin, 25.4.1978, sayı 17, s. 1)

1970’li senelerde, Siyonist âlet-fikriyâtı Komünizm, Mütehakkim Zümrenin himâyesi altında, milyonlarca insanımızı ifsâd etmişti… Meydanlarda, Hahamzâde ve İlümine Mason Marx’ın, Yahûdi ve Farmason Lenin’in, Sabataî Dr. Şefik Hüsnü’nün, v.s. devâsa portreleri taşınıyordu… Her 1 Mayıs, halkımız için bir kâbûstu: O gün, halk, dehşet içinde evlerine kapanıyor ve âciz veyâ işbirlikci hükûmetler meydanları Kızıl tedhîşçilere terk ediyordu… Memleketimiz, o anarşi vasatında, binlerce vatandaşını ve kalkınma yarışında senelerini kaybetti…

***