Bir şehrin sağlığını, refahını ve sosyal dokusunu anlamak için genellikle karmaşık sosyoekonomik veri setlerine dalarız. Oysa bazen en derin gerçekler, en basit ve en beklenmedik göstergelerde saklıdır. İşte basit ama güçlü bir tez: Bir şehrin kaldırımlarının kalitesi, o bölgedeki refah ve güvenlikle doğru orantılıdır. Bu ilişkiyi ölçmek ve anlaşılır kılmak için, ekonomistlerin meşhur "Burgernomics" kavramından ilhamla yeni bir bakış açısı öneriyorum: Kaldırım kalitesi ekonomisi olarak Sidewalkonomics.
The Economist dergisinin Big Mac Endeksi'nden doğan "Burgernomics", farklı ülkelerin para birimlerinin satın alma gücünü, standart bir ürün olan Big Mac hamburgerinin fiyatı üzerinden karşılaştıran dahice bir yöntemdir. Bir hamburgerin fiyatı, o ülkedeki kira, işçilik ve malzeme maliyetleri gibi sayısız ekonomik dinamiği yansıtır. "Sidewalkonomics" de aynı temel mantığı kentsel alana uygular. Tıpkı bir Big Mac'in bir sandviçten daha fazlası olduğu gibi, bir kaldırım da beton bir şeritten ibaret değildir. Genişliği, pürüzsüzlüğü, aydınlatması ve engelsizliği, o şehrin belediye bütçesi, planlama öncelikleri ve en önemlisi, insan yaşamına verdiği değerin somut bir yansımasıdır. Ancak Big Mac özel sektörün sağlığını yansıtırken, kaldırım bir kamu malının kalitesini, yani kamu sektörünün etkinliğini ve sosyal sözleşmenin sağlığını gösterir.
Bu fiziksel durumun sosyal sonuçları ise kriminoloji teorileriyle net bir şekilde açıklanabilir. "Kırık Pencereler Teorisi", bakımsız bir çevrenin, o bölgenin sahipsiz olduğu sinyalini vererek daha ciddi suçlara zemin hazırladığını savunur. Çatlak, dar ve karanlık bir kaldırım, kentsel mekandaki en bariz "kırık cam"dır; insanları evlerine kapatır ve kamusal alanı suç işlemeye uygun hale getirir. Bu sorunun panzehiri ise yazar Jane Jacobs'ın "sokaktaki gözler" kavramıdır. Jacobs'a göre bir şehirde güvenliği sağlayan asıl güç polis değil, kaldırımları sürekli kullanan insanların yarattığı doğal gözetim ağıdır. Geniş, konforlu ve ilgi çekici kaldırımlar, Jacobs'ın "kaldırım balesi" olarak betimlediği bu canlı sosyal hayat için bir sahne oluşturur ve "sokaktaki gözler"in sayısını artırarak güvenliği kendiliğinden sağlar.
Peki, yaşadığınız sokağın "Sidewalkonomics" değerini nasıl ölçebilirsiniz? Bu noktada, herkesin kendi mahallesini değerlendirebileceği pratik bir "vatandaş bilimi" yaklaşımı öneriyorum. Karmaşık formüller yerine, gelin çevremize üç basit ama güçlü soruyla bakalım ve her birine 1'den 10'a kadar bir puan verelim:
- Kaldırımın Kalitesi Nasıl? Kendinize sorun: "Bu kaldırımda bir bebek arabasını veya tekerlekli sandalyeyi rahatça itebilir miydim?" Puanınızı verirken kaldırımın genişliğini, yüzeyinin düzgünlüğünü, engelsizliğini, temizliğini ve aydınlatmasını göz önünde bulundurun. Derin çatlaklar ve dar geçitler düşük puan alırken, pürüzsüz ve geniş bir yüzey yüksek puanı hak eder.
- Çevrenin Refah Seviyesi Ne Düzeyde? Kendinize sorun: "Sokaktaki dükkanların vitrinleri bakımlı ve cezbedici mi?" Bu sorunun cevabı, resmi emlak verilerine ulaşmaktan daha pratik bir refah göstergesidir. Binaların dış cephelerinin bakımı, dükkanların niteliği (lüks butikler mi, bakımsız kepenkler mi?) ve genel estetik, size bu konuda bir puan verecektir.
- Sokak Ne Kadar Güvenli Hissettiriyor? Kendinize sorun: "Bu sokakta akşam yürürken kendimi güvende hisseder miydim?" Bu, resmi suç oranlarından daha kişisel ve anlamlı bir güvenlik ölçütüdür. Sokak lambalarının yeterliliği, apartman girişlerinde kamera olup olmaması, duvar yazılarının yoğunluğu ve genel atmosfer, bu "hissedilen güvenlik" puanınızı belirleyecektir.
Bu üç puana baktığınızda, mahallenizin "Sidewalkonomics" karnesini çıkarmış olursunuz. Elbette şu kritik soruyu sormak gerekir: İyi kaldırımlar mı refahı ve güvenliği getirir, yoksa zengin ve güvenli mahalleler mi daha iyi kaldırımlara yatırım yapar? Cevap, muhtemelen çift yönlü bir nedenselliktir. Ancak bu durum, tezi zayıflatmaz. Aksine, kaldırımların bir "göstergeden" öte, pozitif bir döngüyü başlatabilecek bir "katalizör" olduğunu gösterir. Bir mahalleyi iyileştirme çabası, en temel ve en kamusal alandan, yani kaldırımları onararak başlatılabilir. Yine de bu endeksin mutlak bir kural olmadığını, bağlamsal bir araç olduğunu unutmamak gerekir. Örneğin İstanbul'da Balat veya Antalya'da Kaleiçi gibi tarihi bir mahallede dar kaldırımlar, o mahallenin karakterinin bir parçasıdır ve düşük Kaldırım kalite puanına rağmen yüksek bir yaşam kalitesi sunabilir.
Bu "vatandaş bilimi" yaklaşımını bir adım öteye taşımak isteyen büyükşehirlerdeki okurlara da somut bir öneri: Mahallenizdeki yeşil alanların korunmasına katkı sağlamak istiyorsanız, Google Haritalar’dan veya belediyenizin sunduğu dijital haritalardan faydalanarak geçmişe ait sokak görsellerini inceleyin. Eğer eski fotoğraflarda bir ağacın yer aldığını, ancak günümüzde o ağacın kaldırılarak yerine masa, sandalye, otopark gibi bir yapı konulduğunu fark ederseniz, bu durumu ilgili fotoğrafla birlikte bağlı olduğunuz belediyeye bildirin. Bu tür bireysel katkılar, kentteki yeşil dokunun korunmasına ve kamu yararına daha duyarlı bir şehir planlamasına destek olabilir.
Sonuç olarak, bir şehrin sağlığını, zenginliğini ve ruhunu anlamak için yalnızca karmaşık ekonomik tablolara veya suç istatistiklerine bakmak gerekmez. Bazen tek yapılması gereken, ayaklarımızın altındaki zemine bakmaktır. Çünkü kaldırım, tüm hikayeyi anlatır. O, bir yönetimin önceliklerinin, bir topluluğun değerlerinin ve bir şehrin geleceğe dair umutlarının somutlaştığı yerdir. Tıpkı Big Mac'in bir ulusun satın alma gücünü özetlemesi gibi, bir kaldırım da bir şehrin kendi sakinlerine yatırım yapma gücünü ve arzusunu özetler.
SOKAĞININ KARNESİNİ ÇIKAR!
Mahallendeki yaşam kalitesini 3 temel soruda ölçebilirsin.
Her birine 1 (çok kötü) ile 10 (mükemmel) arasında bir puan ver.
İlk olarak, Kaldırım Kalitesi'ni değerlendir: "Bebek arabasıyla rahatça gezebilir miyim?" sorusuna yanıt olarak bir puan belirle.
Ardından, Gözlemlenen Refah için kendine sor: "Dükkan vitrinleri bakımlı ve cezbedici mi?" ve puanını ver.
Son olarak, Hissedilen Güvenlik için düşün: "Akşam yürürken kendimi güvende hisseder miyim?" ve bu kritere de bir puan ata. Sonuçlarını değerlendirirken şunları göz önünde bulundur:
Yüksek puanlar (7-10 arası) sokağındaki kentsel yaşam ruhunun ayakta olduğunu gösterir ve bu büyük bir şans.
Düşük puanlar (1-4 arası) ise bir uyarıdır; belki de sokakların sesini duyurmak için sıra sendedir.
Eğer puanların dengesizse, örneğin refah yüksek ama güvenlik düşükse, bu bir "Kırık Pencereler" işareti olabilir. Sidewalkonomics değerlerini ciddiye al, çünkü değişim sokaklardan başlar.