0

7 Ocak 2015 tarihini unutmayın. Artık hiçbir şey Avrupa için aynı olmayacak. Bir önceki "Phobos'un ecele faydası yok" başlıklı yazımda, başta ABD ve Avrupa'da yükseltilen İslamofobik dalgaya dikkat çekerek, İslam karşıtlığının sebep ve sonuçlarını analiz etmiştim. Elbette bu yazı 7 Ocak Paris Charlie Hebdo (Şarli Ebdo) saldırısı/katliamı öncesinde kaleme alınan bir öngörü yazısı idi.

7 Ocak Çarşamba günü, dünyanın en iyi korunan metropollerinin başında gelen Paris'in göbeğinde, eşine benzerine az rastlanır bir terör saldırısı vuk'u buldu. Şerif ve Said Kuaşi adlarında Cezayir kökenli 2 Fransız vatandaşı, ikisi Ahmed ve Mustafa adlarında Müslüman olmak üzere 12 Fransız vatandaşını çok profesyonel ve soğukkanlı bir biçimde hunharca katletti, birçoğu da yaralandı. Saldırının sözde sebebi, Şarli Ebdo mizah dergisinin başta dinimiz İslam'a ve Yüce Peygamberimize karşı yaptıkları hakaretamiz yayınlardı. Gerçekten de bu pespaye karikatür dergisi uzun yıllardır Rasulullah'a (sav), dinimize, Müslümanlara ve hatta İsa aleyhisselama en büyük hakaret ve saldırıları basın özgürlüğü yaftası altında icra ediyor. Bu çirkin yayınlara ne İslam alemi ne de medeni dünya gereken cevabı verebilmiş değil. Danimarka'da yaşanan karikatür saldırılarında, Hollandalı müptezel siyasetçi Geert Wilders'in Fitne filminde ve ABD'de çekilen Hz. Muhammed'in Hayatı isimli iğrenç film esnasında da maalesef İslam aleminden gerekli ve yeterli tepki gelmedi. Bu konuyu nasip olursa önümüzdeki Çarşamba kaleme alacağım yazımda ecdadımız Kanuni Sultan Süleyman ve Ulu Hakan II. Abdülhamid Han döneminde yaşanan örnek olaylarla ele alacağım.

Bugün terör saldırıları ile sarsılan ve ağlayan Fransa, yaşananları geçmişte başta Cezayir olmak üzere Afrika, Ortadoğu ve Güney Amerika'da yaptığı mezalimlerde aramalıdır.Sadece bu saldırıyı düzenleyen Said ve Şerif'in anavatanı Cezayir'de 1830 ve 1962 yılları arasında 1.5 milyon masum Müslümanı her bakımdan soykırıma tabi tutan Fransa'nın bugün şikayet etmeye hakkı ne kadar vardır? Fransa kendi etmiş kendi bulmuştur. Aralarında Müslümanların da bulunduğu kendi vatandaşlarını, kendi yetiştirdiği diğer vatandaşları katletmiştir. Bunun suçunu masum Müslümanlara ve din-i Mübin-i İslam'a yıkma hakkı yoktur. Fransa'yı kendi geçmiş günahları ve kendi el yapımı olan terör Frankeştaynları vurmuştur.

Dünyada son asırda yaşananlardan hareketle modern Frankeştaynların ölmediğini söyleyebiliriz. Kaba kuvvet, sömürü ve zulüm üzerine inşa edilen batıl Batı medeniyeti özellikle İslam coğrafyasında, mazlum toplumlar içinde kendi Frankeştaynlarını yarattı. Terör vahşi Batı laboratuvarlarında İslam'ı ve Müslümanları karalamak üzere üretilmiş bir kavramdır. Elbette bu belayı ve ucubeyi planlayanlar sadece kavram olarak bırakmadılar, bunu icra edecek Frankeştaynları da piyasaya sürdüler.

Adı barış, sulh ve selamet ile aynı kökten gelen İslam'ı tedhiş ve terörle özdeşleştirmek için her yolu denediler. Oysa tarihin en büyük terör teşekküllerini kuran ve yürütenler Haçlılar ve Siyonistler olmuşlardır.

Sömürgeci Hıristiyanların Kuzey ve Latin Amerika'da, Afrika'da, alt kıta olarak bildiğimiz Hindistan havalisinde, uzak Asya'da, Ortadoğu'da ve Rusların Kafkaslarda ve Orta Asya'da, Çin'in Doğu Türkistan ve Tibet'te, Siyonist Yahudilerin Filistin'de icra ettiği tedhiş, zulüm, istila ve şenaatler ortadayken, adeta tüm bunları örtmek istercesine yeryüzünün masum ve mazlum insanları Müslümanları terörle itham etmek en büyük haksızlıktır.

Önce senin olmayan; mazlumlara ait olan toprakları işgal ve istila edeceksin, oradaki vatanperver insanlar sana direndiği zaman, ya da tepki gösterdiği zaman da onları ve onların şahsında bir dini terörle itham ederek özdeşleştireceksin. Asıl terör budur!

Zalim Judeo-Christian medeniyetin temsilcileri, İslam dünyasındaki cehaletten istifade ederek EşŞebab, Boko Haram, IŞİD, El Kaide ve Irak'taki Rafızi Safevi Silahlı grupları gibi "Terör Frankeştaynları" yarattılar ve tıpkı İngiliz kadın yazar Mary Godwin Shelly'nin 1818 yılında kaleme aldığı modern bir Promete uyarlaması olan Frankenstein (Frankeştayn)romanındaki baş karakter Victor gibi bundan da memnun olmadılar. Ancak bu hikayenin de sonu aynı romandaki gibi bitecek ve bu çağdaş Frankeştaynlar kendilerini dizayn edenleri öldürecek. O zamana kadar biz Müslümanlara düşen en önemli vazife de; bu batı projesi olan terör yapılanmalarına asla prim vermemek ve sulh ve selamet, huzur ve barış dini olan İslam'ın hakikatini hem teorisi hem de pratiği ile tüm modern iletişim teknolojilerini kullanarak tebliğ etmek olmalıdır.

İKİ DOĞU ve İKİ BATI'NIN RABBİNE EMANET OLUNUZ...