0

Hareketli bir propaganda dönemi geride bıraktık. Planlar, oyunlar, stratejiler, vaatler ve senaryolar artık ete kemiğe büründü. Tablo ortada, seçmen kararını iyi veya kötü verdi. Demokrasinin mihenk taşı olan sandık bir şeyler anlatıyordu. Tabi ki düşünmesi gerekenler üstlerine düşen çözümlemeyi yapacaktır. Eminim ki sonuçlardan; gerekli çıkarımlar yapılacak, eksikler veya fazlalar belirlenecek ve sorumluluklar tekrar gözetilecektir. Fakat bu hengamede, olur olmaz kişilerin analist kesilmesi de gürültü kirliliğinden başka bir şey olmamaktadır.

Şimdi mevcut üzerinde değişik senaryolar gündem olacak haliyle. Falanca falancayla mı, yoksa filanca desteğiyle mi, gibi koalisyon fikirleri dönüp duracak. Belki kimisi koalisyonda yokum diyecek belki de kimisi sözünü yiyecek. Gitmeler, gelmeler, toplantılar, salvolar. Anlaşılan, olan yine devletimize olacak. Dövizin önlenemez yükselişi, borsanın belli şirketler haricinde dibi görmesi, yatırımcının tedirginliği ve aksayan sosyal reformların bedelini yine bizler ödeteceğiz.

Sanırım unutmuştuk koalisyon dönemlerini Çünkü "Hafıza-i beşer nisyan ile malul" dü. Bu sözün esrarını tekrar yaşıyorduk. Hadi yeni seçmen o dönemleri hatırlamıyordu fakat hatırlayıp ta koalisyona fit olanlara ne demeli peki? Onca yapılan yatırımları, yakalanan ekonomik ivmeyi, hak ve özgürlük yasalarını, sosyal devlet atılımlarını ve küresel aktör olmayı kaldıramamış mıydık? Yoksa ülke geneline yayılan refah esbabı bizlere bol mu gelmişti. Ya da dayatılan bir takım algı operasyonlarına mı kurban gitmiştik? Bu soruları çoğaltmak mümkündür lakin sekülerleştiğimiz bir gerçekti. Ve toplum olarak herkesin menfaatleri, ideallerinin önüne geçmişti. Fakat yanılmıştık. Mevcut tablo değil menfaat sağlamayı eskiyi arayacağımızın resmiydi.

Düşünsenize: Bir sınıfa aynı anda üç öğretmen girdiğini, üçünün de aynı anda ders anlattığını ve sınavda her üçünün anlattıklarından sorumlu olduğunuzu. İşte koalisyon böyle bir şeydi. Devletimizin bekası, öyle ya da böyle istikrarı gerektiriyordu. Kimsenin kimseye güvenmediği bir dönemde sanki siyasi ortaklıkların ömrü uzun mu olacaktı? Sırf birilerine veya basit şeylere kızarak harakiri yapmak ne kadar mantıklıydı? İstikrar sağlanmadan bırakın kazanmayı, kazanımları yittireceğimizi tekrar tecrübe eder miyiz? Ne dersiniz?

Hülasa "Her şerde bir hayır vardır" demekten kendimi alamıyorum. "Bir musibet bin nasihatten evladır mukabilinde, kimisi okuyup öğrenecek kimisi yaşayıp öğrenecektir. Bu çerçevede siyasiler kadar her vatandaş şapkasını önüne alıp düşünmelidir. Karşı karşıya kaldığımız durumun giderilmesi için çalışmalar yapılmalı, sistemin eksileri değerlendirilmelidir. İstikrar için yeni anayasa için çareler bulunması şarttır. Geriye keskin dönüşlerin yaşanmaması ve torunlarımızın geleceği için vicdanlı herkesin elini taşın altına sokması elzemdir. Tabii unutmayalım ki kadim medeniyetimiz ve devlet tecrübemiz bunu sağlayacak güçtedir.

Bu minvalde özümüzle bağdaşan başkanlık sisteminin artık kaçınılmaz bir hal aldığı ortadadır. Hamaseti bir tarafa bırakıp akılcı davranmanın vaktidir. Hiç olmazsa geçici de olsa seçim sistemini değiştirecek bir anayasa değişliğiyle yeni bir seçim yapılması sağlanmalıdır. Bunlar siyasi partiler eliyle mi olur yoksa vicdanlı milletvekillerinin münferit hareketleriyle mi bilinmez ama mevzu vatanın salahiyeti olunca gerisi teferruattır.