0

1071'de Sultan Muhammed Alparslan'ın Bizans'a karşı kazandığı zaferin 946. Sene-i Devriyesi için düzenlenen kutlama etkinliklerini bizzat yerinde görmek, oradaki havayı teneffüs etmek ve zaman ve mekanı yeniden idrak etmek için Cuma günü öğlen saatlerinde Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak ile Muş Malazgirt'e gittik. Muazzam bir hazırlık yapılmıştı. Bilal Erdoğan ve Okçular Vakfı Başkanı Haydar Ali Yıldız'ın öncülüğünde dönemin savaş koşulları Malazgirt meydanına yansıtılmış, çeşitli etkinlik alanları oluşturulmuştu. Fetih kupası okçuluk yarışmalarından at üstünde ok atma etkinliklerine kadar dönemin ruhunu yansıtan sportif faaliyetlerin olduğu, kıl çadırlarının kurulduğu büyük bir alan hazırlanmıştı.

Öte yandan Malazgirt'e gelecek gençlerin 1071'de yaşanan savaşın sebep ve sonuçlarının ve kazanılan fetih sonrasında tarihin yönünün ne yöne doğru evrildiğinin anlatılması için sinevizyon gösterileri, tanıtım videoları, broşürler ve çeşitli materyaller özenle hazırlanmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın haftalar öncesinden Malazgirt ile ilgili yapmış olduğu açıklamalar buraya olan ilgi ve beklentiyi arttırmış, hazırlıklar da bu doğrultuda yapılmıştı.

Malazgirt Ovası'nda her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü.

Bilal Erdoğan, standların, yarış alanlarının, konser sahnelerinin ve çadırların bizzat başına gidip eksikleri tamamlıyor, tüm detaylarla ilgileniyordu. Tüm bunların yanı sıra Bilal Erdoğan, çevreden gelen gençlere de "tarihsel bilinçlendirme" adına sohbetler yapıyordu.

Ayrıca Muş ve ilçeleriyle kardeş belediye olan Keçiören Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Başakşehir Belediyesi de etkinlikler için gerekli katkıyı ziyadesiyle sağlamaya çalışıyordu.

Buraya kadar anlatılanlar törenden bir gün öncesi ile ilgili izlenimlerdi.

Ne var ki, her şey Cuma günkü gibi kusursuz olmadı.

Etkinliğin olduğu 26 Ağustos Cumartesi günü sabah saatlerinden itibaren 81 ilden hareket eden gençler Malazgirt'e ulaşmaya başladı. Saatler ilerledikçe kalabalık sayısı artmaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşma yapacağı meydan dolmaya başladı.

Saatler 14.00'ü gösterdiğinde miting alanında 70.000 civarında genç vardı.

Derken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı taşıyan helikopter Malazgirt'e iniş yaptı. Ardından Bakanları ve Kuvvet Komutanlarını taşıyan helikopterler sırayla meydana indi. Devletin zirvesi Malazgirt'e çıkartma yapmıştı. Erdoğan'ı karşılamak ve selamlamak için uzun kuyruklar oluştu. Konuşmalar, 1 saat gecikmeyle başladı. Sırasıyla Haydar Ali Yıldız, Muş Valisi, Spor Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştu. Yaklaşık 2 saat süren konuşmalardan sonra tören bitti. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan Cumhurbaşkanlığı otobüsüne geçerek vatandaşlara oyuncak dağıttı ve helikoptere binip tören alanından ayrıldı.

O andan sonra işin rengi değişmeye başladı!

Malazgirt'in ruhu incindi!

Zira Sayın Erdoğan'ın gidişiyle beraber, Malazgirt'e henüz birkaç saat önce gelen misafirlerin tamamı Malazgirt'i terk etti. Bakanlar, Milletvekilleri, 81 ilden gelen gençler, bürokratlar, teknokratlar, STK temsilcileri ve daha ismini sayamadığım herkes ama herkes Malazgirt'i terk edip gitti.

Oysa 26 Ağustos, bir milletin tarihi ile yeniden buluşma tarihiydi!

Malazgirt, idrakti!

Malazgirt Zaferi kutlamaları, bir diriliş öyküsünün tekrar belleklere kazınmasıydı!

Hiç kimse Malazgirt'i idrak edemedi!

Kimse bu havayı teneffüs etmek için çabalamadı.

Kimse Muşlulara, Malazgirtlilere dokunmadı. Çarşı-Pazar gezmedi. Bir kahvehanede oturup vatandaşla hasbihal etmedi. Hemen birkaç Km ilerdeki Ahlat ilçesindeki Selçuklu Mezarlığını görmeye gitmedi. Ecdadı yerinde yad etmedi!

Peki neden?

Bilal Erdoğan'ın günlerdir yaptığı hazırlıklara yazık değil mi bu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın verdiği emeğe haksızlık ve saygısızlık değil mi bu?

Bir işin, Bir programın, bir etkinliğin, bir törenin, bir anmanın, bir tarihi uyanış merasiminin ruhuna uygun yapılabilmesi ve amacına ulaşması için illa Tayyip Erdoğan'ın mı her aşamayı takip etmesi ve yönlendirmesi gerekiyor?

81 ilden Malazgirt'e gönderilen gençlere neden hiç kimse "ey gençler, Malazgirt bizim için önemlidir. Tarihimizin başlangıç kapısıdır, ecdadımızın destan yazdığı yerdir. Oralara gittiğinizde gezin, dolaşın, vatandaşlarla hemhal olun, ok atın, at binin, oradaki halktan hikayeler dinleyin, Ahlat'taki mezarlığa gidin, ecdadımıza Fatiha okuyun, 1071'i ciğerlerinize kadar çekin, o ruhu teneffüs edin, öyle dönün" demedi?

Sizin için önemli olan, sadece bir "fotoğraf karesi" mi?

"Dostlar alışverişte görsün" diye hareket etmek kime ne kazandıracak?

Malazgirt'i idrak etmek, Alparslan'ı anlamak, zamana ve mekana yolculuk yapmak demek, twitter'da TT olmak ya da işin sadece "görüntüsü" ile ilgilenmek midir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sizden sadece konuşma yaparken meydanı doldurmanızı mı istedi?

Yoksa sizden geçmişinizi öğrenmenizi, ecdadınızı tanımanızı ve birilerinin size unutturduğu tarihi yeniden hatırlamanızı mı istedi?

Yazık…

Çok yazık…

Her şey bir "imaja" indirgenmiş.

Cumhurbaşkanımız hariç herkes her şeyi "öylesine" yapıyor.

Cumhurbaşkanımız hariç herkes her şeyi "ruhsuz ve isteksiz" yapıyor.

Şimdi soruyorum!

Malazgirt'e gelen 100.000 kişiden kaç tanesi bir ecdadın mezarı başına gidip dua etti, Fatiha okudu?

Kaç kişi Ahlat'ı gördü?

Kaç kişi ok attı?

Kaç kişi yarışmaları izledi?

Kaç kişi han çadırlarına girip bağdaş kurdu? Alpaslan'ın askerlerinin yerine koydu kendisini?

Ben söyleyeyim…

Herkes bir anda geldi, bir anda gitti.

Herkes Cumhurbaşkanımıza kendini gösterdi, görüntü yaptı ve gitti!

Her kim ne yaptıysa "görüntü olsun" diye yaptı.

Ve maalesef yapmaya da devam ediyor.

Böyle olunca yapılan işlerin "ruhu" ıskalanıyor.

Samimiyet ve ihlas, yerini "riyaya" bırakıyor!

Sanırım Cumhurbaşkanımızın "metal yorgunluğu" derken kastettiği şey de bu…

Ruhsuzluk, isteksizlik ve samimiyetsizlik!

Yazık ediliyor!

Hem Cumhurbaşkanımıza, hem davamıza…

Hem de dökülen alın terlerine…