0

Sevgili ülkem, dünya bir medeniyetin şarkısını dinlemeye başladı. Yeniden söyleniyor. Zinderud bir şarkı… Zurvan bir beste…

Tarih yeniden yazılıyor sevgili ülkem ve tarih yazılacak bir kahraman arıyor…

Bizim yoğrulduğumuz medeniyet şarkıları, gecenin karanlığında gönüllerimizi asla siyaha esir düşürmez. Biz her gece gök yüzünün mavisini düşler, karanlığın siyahına değil sükunetine aşk besleriz… Biz sabahı kıyamda bekleriz…

Ancak inancın, medeniyetin dokusundaki payı inkar edilerek, yerine kar ikame edildiğinde; gidişat, varoş kültürünün sahipsiz çocuklarının çoğalışından başka bir yere doğru korkarım olmayacak. Bu durumda ne gecenin sükuneti ne düşlerimizin mavisi kalır. Siyahın esiri nesillere, hüsrana mahkum bir istikbale mecbur kalırız. Eyvah eyvah… Ancak bu bize yakışmaz. Bu takke bu başta durmaz.

Biz mavisini yitirmiş gecelerin çocukları değiliz bilakis geceleri semaya bakarken mavisini görebilenleriz. Biz semaya diklenmek için kuleler inşaa eden değil, zalime dik durmak için kubbeler altında kanatlanıp el açan çocuklarız…

Bizim yoğrulduğumuz, yoğrulurken var olduğumuz esaslar "dünyaya karşı heveskar olma" der bize. Kaçırdığında bir şeyi üzülme der. Biz de üzülmeyiz... "İyilik" bizim için doğal bir akıştır rengi mavi olan gök gibi. İyilik yaparız. Zalime sessiz kalmayız ve yükün altına girer yorgun da soluklarımız. Biz mazluma dost oluruz. Bir adım da biz atarız. Edep en güzel mirasımızdır ve miras kalır her birimize. Fakirliğin ziynetini sabır, zenginliğin ziynetini ise şükür biliriz. Bizim bir ölçümüz vardır ve ölçüye hakkıyla uyarız. Bir izi takip ederiz, bir izden yürürüz.

Bizim varlığımız öyle bir medeniyetle yoğrulmuştur ki gecelerimiz örtüdür, siyahından bir karanlık değil. Keramet aramayız takvadan daha üstün, şeref aramayız İslam'dan daha yüce.

Biz rüzgarın önünde titreyen kamış değiliz. Dünyayı karartıp var olmaya çalışan fosfordan ruhların aldanışıyla değil, günü gündüzleri var eden güneşin ardındaki nurun hakikati ile var oluruz.

Ümitsiz iniltilerle değil, cesur seslenişlerle, feraset ile bu aziz milletin yükselişine eşlik ederiz.

Bugün ''dolar'', yarın boşalır sevgili ülkem… Bunun hiçbir önemi yok. Esas bilinmesi gereken, dolup taşan asil milletlerin engellenemez istikbalidir…

Bir yanda ev ev, fert fert ruhunu teslim etmiş yerine "külle kefenlenmiş" portreler görüyorum. Gaflet yanık et gibi kokuyor. Öte yanda ışıldayan dipdiri bir nesil görüyorum, dört nala rüzgar almış geliyor. Çağın hilekarı bugün soytarı olmuş. Zulmü ile kim bilir hangi firavunu eğlendiriyor. Bir kahraman ise soytarının birine maziden emanet bir sille indiriyor.

Uzun lafın kısası;

Amerika Birleşik Devletleri dünyayı Teksas sanıyor. Kuralın kaidenin, hukukun ve ahlakın hiçe sayıldığı bir dünyada yaşadığını sanan bir kovboyun eliyle korku salıyor. Ancak yeryüzüne korku salmanın, şantaj ile banka soymanın sonu daltonların hikayesi gibi çizgili pijama ile biter, unutuyor…