Türkiye Komünist Partisi – Marksist Leninist’in silâh kaynağı

“Yasa dışı ‘Türkiye Komünist Partisi – Marksist Leninist’ adlı örgüt adına silah kaçakçılığı yapan bir şebekenin Konya ve Kahramanmaraş kolları ortaya çıkarılmıştır. İstanbul Malî Polisi’nce gerçekleştirilen operasyonlarda, ayrıca 82 adet tabanca ve 20 bin mermi ele geçirilmiştir.

“İstanbul’da geçtiğimiz ay yapılan bir operasyonda Vecdi Tapçın adlı TKP-ML militanı silahı ile birlikte ele geçirilmiştir. Örgüt içinde önemli bir konumu olan Tapçın’ın sorgusu sonucunda TKP-ML’nin silah gereksinimini merkezi Düzce’de bulunan bir kaçakçılık şebekesinin sağladığı belirlenmiştir. Bunun üzerine İstanbul Malî Şube ekiplerince Düzce’de yapılan operasyonda şebekenin patronlarından olan Fahrettin Durmuş ele geçirilmiştir. Malî Şube yetkililerince yapılan değerlendirmeler sonrasında operasyonlar yurt çapında yaygınlaştırılarak sürdürülmüş ve geçtiğimiz hafta içinde de şebekenin Konya ve Kahramanmaraş kolları ortaya çıkarılmıştır. Operasyonlarda ayrıca toprağa gömülü olarak gizlenen 82 adet tabanca ve 20 bin civarında mermi ele geçirilmiştir.” (Milliyet, 12.9.1980, s. 7)

İnsanlarımızın birbirinin kanını dökmesi için ellerine silâh tutuşturan Bulgar Kintex Şirketi

Komünist İhtilâl Hareketinin 1968 – 1980 Taarruz Devresine âid aşağıdaki haber, yamyam rûhlu mahl̃ûkların nasıl insanlarımızın birbirini kırması için, Sağ - Sol ayırımı yapmadan, onlara silâh pazarladıklarını ortaya koyuyor. 2 Mart 2000 târihli Yeni Şafak’ın “Kintex’in silahları kanlı” başlıklı haberini bâzı cümlelerdeki ifâde kusârlarını tashîh ederek ik̆tibâs ediyoruz:

“Ankara – ‘Batmangate skandalı’nı soruşturan Mülkiye başmüfettişleri, silahların ithal edildiği yabancı firmalardan Bulgar Kintex şirketi ile ilgili her gün yeni bir bilgiye ulaşıyorlar. Müfettişler, eski Başbakanlardan Nihat Erim ile eski DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in de, mafya babaları kanalıyla Kintex'ten ithal edilen silahlarla öldürüldüğünü belirlediler. Müfettişler daha önce de silahların ithal edildiği diğer yabancı firma olan Trigon'un, 1980 öncesi çeşitli sağ ve sol terör örgütlerine silah satan Kintex firmasına bazı ihalelerde aracılık yaptığını ortaya çıkarmışlardı. Trigon şirketinin Ankara merkezini, Susurluk skandalının kahramanlarından olan Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın, bir sahte pasaportunda adres olarak gösterdiği, daha önce basına yansımıştı.

“Kintex firmasının yıllardan beri Türkiye'ye organize suç örgütleri aracılığıyla ‘kaçak silah, uyuşturucu, sigara ve içki’ soktuğunu tespit eden müfettişlerin, bu firmaların bağlantıları ile ilgili araştırması devam ediyor.

“Müfettişlerin elde ettiği bilgilere göre, Kintex'in silah kaçakçılığının Türkiye boyutu ile ilgili ilişkileri 12 Eylül 1980 öncesine dayanıyor. O dönemin yeraltı dünyasında ‘Çayırovalı Osman’ olarak bilinen Osman İmamoğlu adlı mafya babası, Bulgaristan bağlantılı silah kaçakçılığının kilit adamlarındandı. Onun Bulgaristan ilişkilerini sağlayan kişi ise ‘Berber Yaşar’ lakaplı ve halen cezaevinde bulunan Yaşar Avni Musullulu idi. Osman İmamoğlu, Bulgar bağlantılı silah kaçakçılığının İstanbul'daki temel dağıtıcılarından biri olarak biliniyordu.

“Yeni Şafak'a bilgi veren kaynaklar, bu ünlü silah kaçakçısının, yakalandığında, güvenlik güçlerine o dönemde çok önemli ve geniş bilgiler verdiğini belirttiler. Silahların Berber Yaşar aracılığıyla İstanbul'a getirildiğini kaydeden kaynaklar, şunları söylediler:

‘İmamoğlu tarafından İstanbul'a getirilen bu silahlar, o dönemde eylemci sağ ve sol örgütlere çeşitli militanlar aracılığıyla verildi. Bu silahlar o dönemde iki büyük cinayette kullanıldı. Cinayetlerin ilki eski Başbakanlardan Nihat Erim'in öldürülmesi olayı idi. Erim, 18 Temmuz 1980 tarihinde bu yolla gelen bir silahla öldürüldü. Bundan iki gün sonra da, eski DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, İmamoğlu'nun sağ eylemcilere sattığı silahların biriyle öldürüldü. İmamoğlu'nun Bulgaristan üzerinden getirttiği silahların bir kısmı da Ali Açmak adlı bir kaçakçıdan sağlanmaktaydı. Açmak, ünlü uyuşturucu kaçakçılığı davasında Trento'da 18 yıla mahkûm edilen Ermeni asıllı Suriye uyruklu Henry Aslanyan ile beraber çalışmaktaydı. Silahlar, Aslanyan'ın sağladığı İtalyan bandıralı bir gemiyle Bulgaristan'ın Varna limanından yola çıkıp Karadeniz kıyılarından Samsun'un bir ilçesine boşaltılıyordu. İşin ilginç yanı, dönemin bölge Jandarma Komutanı ile Samsun Emniyet Müdürü'nün ve çevre Belediye Başkanlarından birinin de bu kaçakçılığa ortak olmasıydı.’

“Kaynaklar, Kintex firmasının sadece silah ve uyuşturucu madde değil, diğer tüm kaçakçılık olaylarında da sık sık adının geçtiğine dikkat çektiler.” (https://www.yenisafak.com/arsiv/2000/mart/02/g4.html; 5.8.2025)

Marksizm insanlarımızı nasıl canavarlaştırmıştı: Ümrâniye’deki Kızıl Vahşet

Sak̆îm bir zihniyet, marazî bir hâletirûhiyeyle Komünist İhtilâl Hareketine katıldılar ve gûyâ “daha güzel bir dünyâ” kuracakları iddiâlarıyle, Türkiye'yi dehşetengîz bir k̃âbûsa sürüklediler! Hiç unutulmaması, dâimâ ibretle hatırlanması gereken bir k̃âbûs…

Aşağıda hakkında mevsûk îzâhat vereceğimiz ve 15 Mart 1978’de Ümrâniye’nin “1 Mayıs Mahallesi”nde irtik̃âb edilen Kızıl vahşet, Sosyal-Demokrat Ecevit Hükûmetinin iş başında olduğu ve neredeyse bütün Komünistleri şemsiyesi altına aldığı devirde yaşanmıştır.

O Ecevit ki, her zamânki ikiyüzlülükleriyle, şu vaadlerle iktidâra gelmişti:

“Bir gün vaktimiz yok! Yoksa birkaç kişi daha ölür! Acelemiz var! 24 saat dahi beklemeye tahammülümüz yok! Çünkü bu gece, yine kimin kapısının çalınacağını, kimi öldürüleceğini bilmiyoruz. Anaların gözyaşını dindireceğiz!” (Son Havadis, 26.12.1978, ss. 1 ve 10) (Güneş Motel Rezâletiyle Hükûmet teşkîl eden Ecevit’in -daha doğrusu Ecevit’lerin- bu seferki iktidâr devresi: 5 Ocak 1978 – 12 Kasım 1979…)

Ecevit’in yerine gelen ve “anarşinin siyasî himaye gördüğünü” ifâde eden Başvekîl Demirel, Ecevit Hükûmeti devresinin resmî tedhîş bilançosu hakkında şu rakamları vermiştir:

“1979 Kasım’ındaki tabloyu hatırlatmakta fayda var. Bu bir kanlı tablodur. Bizden önceki hükûmetin 22 aylık döneminde, 2.444 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 10 binden fazla olay olmuş, 10 bine yakın vatandaşımız yaralanmış, 750 soygun vuku bulmuştur. 11 aylık sıkıyönetime rağmen, anarşi, terör, bölücülük, yıkıcılık, ufunetini kaybetmemiştir. Biz, 1979 Kasım’ında, Türkiye’yi 38 ilde sıkıyönetime muhtaç, ama 19 ilde sıkıyönetimle idare edilir bulduk.” (Tercüman, 11.3.1980, s. 6)

Biz, işte Ecevit iktidârının Ümrâniye Fâciâsının vukû bulduğu o günlerinde, HAK-İŞ Konfederasyonu'nda Matbûât Müşâviri olarak çalışıyorduk. Bu hâdiseyi öğrendiğimiz zamân derin bir teessüre kapıldık ve büyük infiâl duyduk. Akabinde, HAK-İŞ nâmına bir matbûât teblîği hazırladık ve onu, bizzât dolaşarak bütün gazetelere ulaştırdık; lâkin şiddetli protestomuza, ancak bir-iki gazetede, o da birkaç satırla yer verildi…

Bu fâcia, dâimâ ibretle hatırlanmalı ve mazlûmların hâtıraları yaşatılmalıdır.

Hak̆îkaten, aramızda, insan kılığında dolaşan nice hayvan var! Müstekreh hayvanlar! Vahşî hayvanlardan aşağı mahl̃ûklar!

(7 Gün, 27.4.1976, sayı 190, kapak manşeti: “CHP’nin şemsiyesi altındaki Sol”)

Sâhib ve Umûmî Neşriyât Müdürünün Kurtul Altuğ (İzmir, 1935 – İstanbul, 13.8.2016, Bahçeşehir Gülvadi Mez.) olduğu haftalık 7 Gün mecmûası, neşriyât hayâtı zarfında (1972 – 1978), CHP’yi destekledi. Hâssaten 1974 Komünist Affından sonra, Bülent ve Rahşan Ecevit’in Sosyal-Demokrat CHP’si, bütün Marksist fırkaları şemsiyesi altına almış, Komünizm ve Kızıl tedhîş, onların himâyesi altında palazlanmıştı. Kurtul Altuğ, bu sayının 6-7. sayfalarında yer alan “Ecevit’e Hücum…” başlıklı başmakâlesinde, Ecevit’lerin bu siyâsetini harâretle medhediyor:

“CHP, kendinden olanlara arka çıkmasını bilmiştir… CHP, ülkenin devrimci kuruluşları ile özdeşleşmiştir… CHP’nin ülkenin devrimci kuruluşları ile, fikir ve gönül bağı vardır… […]

“Solundakiler seni aştılarsa, senin büyüklüğün, senin yüceliğin, hiç değilse, onun güvenliğini sağlamakla gerçeklik kazanır. Solundakileri, faşist kıyımında yalnız bırakmak, sol partinin zaafından başka neyi açıklar ki? Nitekim Sayın CHP Genel Başkanı da bu gerçeği görmüş olmalı ki, son Tandoğan Mitinginde, […] CHP’nin, kendi dışındaki solun da, güvenliği için, yaşaması için en büyük güç olduğunu ilan etmiştir. [Köşeli mûteriza ile gösterdiğimiz kısımda cümle karışmıştır.] Bu, gerek Ecevit için, gerekse CHP için ilginç ve saygıdeğer bir gelişmedir. […] Her çeşit sol, CHP’nin şemsiyesi altında, hiç değilse özgürce slogan atma, insanca yaşama, özgürce okuma olanağına kavuşacaktır. Bu, Ecevit’in en saygıdeğer bir davranışı olarak siyasal tarihe geçecektir. […]

“Ecevit, […] beklenen çağrıyı yapmıştır ve CHP şemsiyesinin altına tüm devrimci güçleri davet etmiştir. Faşizme karşı bir savaş verilecekse, bu, CHP’nin önderliğinde olacaktır. […] Türkiye’nin en güçlü siyasal sol örgütü, tüm solun güvencesi için ayaktadır ve bir akıl ortaklığı için hazırdır.” (Kurtul Altuğ, “Ecevit’e Hücum…”, 7 Gün, 27.4.1976, sayı 190, s. 7)