0
Yaşamın merkezini insan, insanın merkezini din, dinin merkezini de Allah ve Peygamber oluşturur. Allah'ın ve Peygamber'in olmadığı hiçbir yaşam biçimi model olarak alınamaz. Müslüman'ım diyebilen bir fert için de alması gereken bir model olmalıdır yaşamını Allah merkezli oluşturabilmesi için.
Bir kişi Müslüman'ım dediği an, Allah'ın kitabına ve Rasulullah'ın sünnetine ve yaşam modeline topyekün inanması gerekir. Aksi takdirde Müslümanlığı sahte olur, gerçek mümin olamaz. Allah'ın emir ve yasaklarını, Peygamberi'nin yaşam modelini hafife alırsa, yada kabul etmekte burun bükerse, dinden çıkar, halkın anlayacağı dilden söylemek gerekirse "kafir" olur.
İslam topyekün prensipler, ilkeler dinidir. İlkesi olmayan, prensipleri olmayan bir yaşam Müslüman'ın yaşamı olamaz.
Peygamber efendimizin yaşamı bizim için ulaşılması gereken bir zirve modeldir. Bunu bize Allah (cc) söylüyor: "Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Resulullah (Peygamber) en güzel model (örnektir)." (Ahzab 21).
Yaşam modelimiz Allah tarafından bize bildirildiğine göre, herşeyimizi bu model'e göre ayarlamak zorundayız. Bir şeyin güzel yada çirkin oluşu; sağlıklı yada hastalıklı oluşu; hayatın bir parçası yada dışında oluşu hep bu model ile belirlenmelidir. Buna çok evlilik de, tek evlilik de dahil; sevgi de, nefret de dahil; savaş da barış da dahil; sosyo-ekonomik yaşamın en ince meseleleri bu model'in dışında düşünülemez.
Ölçü ortada. Varlığın ve yokluğun, bütün kainatın, inslerin ve cinlerin sahibi olan Allah ölçüyü koymuş: "Peygamber size ne getirdiyse onu alın ve neyi yasakladıysa ondan sakının." (Haşr 7). Bundan daha açık bir ölçü olabilir mi?
Olamayacağına göre kimse dünyevileşmiş kafa yapısına göre Müslüman'a yanlış dogmalarını kabul ettirmeye kalkışamaz.
Sönmez, pörsümez, eskimez iki kaynak vardır Müslüman'a gerekli olan, Allah'ın (cc) kitabı ve Peygamber'in (sav) Sünneti. Diğer bütün kaynaklar, kitaplar, değerler, düşünceler, teoriler, zamanla değişebilir.
Peygamber'in halifesi makamındaki gerçek, muhakkık alimler de zamanın ihtiyaçlarına göre beyin fırtınası estirilebilir, bazı hükümleri fayda zarar prensibi, korunması gereken altı ulvi değerler ölçüsünde, özgür iradelerini kullanarak, yeniden ele alabilir ve gerekli çözüm yollarını sunabilirler. Bu altı değer de din, hayat, akıl, nesil, mal ve onur'dur.
Bu yüzden insanı topyekün, dünya ve ahiret ayrımı yapmadan, kuşatan bir yaşam modeli hafife alınamaz.
Son günlerde Nureddin Yıldız hoca üzerinden içimizdeki Charlieler de saldırıya geçtiler. Temel amaç dine saldırmak. Direk Allah'a ve Hz. Peygamber'e saldırma cüretini gösteremedikleri için, bir din alimi üzerinden değerlerimize saldırmaktadırlar.
Aynı düşmanlık daha önce Orhan Çeker hoca üzerinden oynandı. Bu oyun devam edecek, yarın başka bir din alimimiz üzerinden saldırı yapılacak.
Ama hiç eğilmeye, bükülmeye, Allah'ın ahkamını insanların keyfi için örtbas etmeye gerek yok. Doğru bildiğini münafıkların saldırılarından korkmadan söylemeye devam eden gerçek alimlerimiz var olduğu sürece, insan şeytanlar ve dostları kudurmaya devam edeceklerdir.
Dindar geçinen, yada dini kimseye bırakmayan gizli münafıklar, feminizmi dinin üstünde tutan yozlaşmış simsarlar da böylece ortaya çıkmış oluyor.
Açık ve gizli din düşmanları kin ve nefretlerinden, ağızlarından salyalar akıtarak kriz geçirseler de şu hakikati söylemek zorundayız. Bir Müslüman için Hz. Peygamber eşsiz modeldir. Peygamber ne yaptı ise doğrudur, neyi yasakladı ise yanlıştır. Kim ne derse desin. Bu bir Müslüman için yaşam felsefesidir.
Müslüman'ın onurunun korunması prensibi de muhafaza edilmesi gereken altı değerden biri olduğuna göre, Nureddin hoca'nın onurunu korumak bütün müslümanlar üzerine bir sorumluluktur.
Son cümlemizi Nureddin hoca'nın sözü ile bitirelim: "Şahsiyetli Müslüman, sırtını şahıslara değil, Kur'an ve Sünnet'e yaslayan insandır."
Doç Dr. Saim KAYADİBİ