0
Dinimiz insanı ilgilendiren hiçbir konuya duyarsız kalmamış, her meseleye vereceği bir cevabı olmuş, ilmal ettiği hiç bir saha bırakmamıştır. Siyaset de bunlardan biridir.
İslam din olarak "kişinin lehinde ve aleyhinde olan herşeyi bilmesi" prensibi ile hayata yaklaştığı için, siyaseti de yaşamın dışında tutması düşünülemez.
Hz. Peygamber'in (sav) bizim en büyük liderimiz olduğu gerçeğinden hareketle, onun hayatı başlı başına bir siyaset örneğidir.
Sonra arkasından gelen dört Khulefai Raşidin dediğimiz gerçek halifeler de aynı anlayışı devamettirmişler, siyasetin dışında kalmamışlar, İslam'ı ruhbanlaştırırp, yeryüzünden kaldırıp, göğe çıkarmamışlardır.
Yine tarihimizin derinliklerine bir baktığımız zaman 16 imparatorluk kurmuş ecdadımızın yaşayışı siyasetten ayrı değildi. En küçük bir oba sisteminden, en büyük imparatorluğa kadar bu siyaset anlayışını en disiplinli bir şekilde hayatın bir parçası olarak özümsemişler, en yüce ahlaki değerlerle devam ettirmiş, adalet ve hakkaniyetle asırlarca dünyaya liderlik etmişlerdir.
Adalet, merhamet ve liyakati temel prensip edinmiş ecdadımızı bugün de örnek almalıyız ki daha nice asırlar insanlığa hizmet edebilelim.
Dünya ve içindekiler kendi başlarına bırakılıverecek bir yer değildir. İnsanı ve dünyayı başı boş bırakmak yaratılış amacına ters düşer.
Allah (cc) aralıksız, hiç bir kavmi boş bırakmadan, Peygamberler göndererek sürekli siyasetin içinde olmuştur. Bütün varlıkların yaratıcısı olan Allah siyaseti boş bırakıvermediğine göre, O'nun yeryüzündeki temsilcisi, yani halifesi makamında olan insanın da bu yüce görevi ihmal etmesi asla düşünülemez. Son bir asırdır, Müslümanlar'ın bu sahadan özellikle uzak tutulmaya çalışılmasının asıl nedeni, Müslümanlar'ın yönetimde söz sahibi olmalarını engellemek içindir.
Şükürler olsun, bu kutlu görevin son bir kaç on yıldır layıkıyla yürütülebilmesi için mücadele ediliyor.
Siyasetin olmadığı yerde din de yoktur, iman da yoktur, Allah'ın bütün insanlar için hidayet kaynağı olarak gönderdiği Kur'an da yoktur, Peygamber'in varlığı da yoktur.
Bu yüzden siyasetle ilgilenmeyen toplumları, gelir başkaları yönetir, değerlerini aşağılar. Siyasetle ilgilenmemenin cezası olarak da Allah bu toplumu alçaltır, onurunu ayaklar altına aldırır. Siyaset Peygamber mesleğidir ve en ulvi şekilde yerine getirilmelidir.
Siyaset Peygamber mesleği olduğuna göre, bu görevin de prensipleri ve bağlayıcılığı olması gerekir. Kimler bu göreve layık olabilir, özellikleri ne olmalıdır, yada bu yüce görev talep edilebilir mi?
Yapılması düşünülen her işin merkezinde Allah rızası ve en yüce varlık olarak yaratılan insana hizmet etme niyeti olmalıdır, yani Allah adına insan için olmalıdır siyaset.
Önümüzde insanı sarhoş edecek derecede, temsil edilme arzusu ile yürekleri yanan insanların kalplerini ve gönüllerini işgal etmiş bir seçim atmosferi var. Kimisi içindeki riyaset sevgisini tatmin etmek için, bu ateşten gömleği giymeye can atmakta, kimileri de manevi sorumluluktan kurtulmak için elini taşın altına koyma şuuruyla hareket etmekte.
Nasıl ki Peygamberlik istenmez, Allah tarafından verilirse, siyasette görev almak da istenmez işin ehli tarafından verilir, yada teklif edilir. Zaten bu şuurla hareket edilirse Allah görünmez orduları ile destek verir.
Bizim töremize işlemiş bir anlayış vardır, "görev istenmez verilir" diye. Bu anlayış aslında kaynağını Peygamber öğretisinden alır, "sakın idareci olmak isteme, liderlik talebinde bulunma. Eğer sen istediğin için sana bu görev verilirse, istediğin şey ile yalnız bırakılırsın, Allah'ın yardım ve desteğini göremezsin. Yok eğer bu görev sana sen istemediğin halde, liyakatinden dolayı verilirse, işte o zaman Allah tarafından yardımlarla desteklenirsin." (Sahih Buhari, 12/2067)
Şimdi, yapılması gereken kendi nefsinden ziyade ülkesini, milletini ve ümmetinin menfaatini düşünebilecek hikmet sahibi, liyakatli kişilere görev verilmelidir.
Doç Dr. Saim KAYADİBİ