Rüya nedir?

Günün tortusunun, bilinçaltının derinliklerinde, bizden habersiz, hesapsız ve plansız bir şekilde yeniden şekillenmesi değil midir? Rüyayı biz "yapmayız", rüya bize "gelir". Kontrol edemezsiniz, senaryoyu önceden yazamazsınız.

İşte Ebru sanatı da tam olarak böyledir. Suyun üzerinde görülen, vesile ile nasip arasındaki uyanık bir rüyadır.

Tam bu noktada, arka ortadaki okuyucum hatun efendi kuddüsüllahlarına parmak kaldırıp o can alıcı soruyu soruyorum:

"..., insan hayatını emanet ettiğimiz bu üstün zeka, cerrahi operasyon yapıp damar dikiyor da, bir kase suya iki damla boya mı damlatamayacak?"

Cevap veriyorum: Yapamaz.

Çünkü cerrahi, hesap makinesinin vicdanı ise; Ebru, sanatkarın abdestidir.

Teknenin başından insanı soğutan, o manevi abdestine vesvese karıştıran şey nedir biliyor musunuz? Allah’ın rahmetinin ve kudretinin, o soğuk matematiksel yığınlarla veya yapay zeka "algoritmasalları" ile ölçülebileceğini zannetmektir.

Hesap makinesi neden aşık olamazsa...

Yapay zeka, cerrahide mucizeler yaratabilir. Çünkü cerrahi, kaosu yok etme sanatıdır. Her şey öngörülebilir olmalıdır. Bir robot kol, milimetrik hesaplarla riski sıfıra indirmek için tasarlanmıştır.

Ancak Ebru teknesi, riskin ve belirsizliğin kucaklandığı yerdir.

Usta, fırçayı eline aldığında boyanın suyla nasıl bir kimyaya gireceğini bilir ama suyun o anki "halini" bilemez. Boyayı atar ve bekler. Tıpkı uykuya dalıp rüyayı beklemek gibi. O an su, rüzgar, nem ve ustanın kalp atışı birleşir; ortaya bir daha asla tekrar edilemeyecek bir "an" çıkar.

Yapay zeka "Geri Al" tuşunu arar

Bir yapay zeka algoritması Ebru yapmaya kalktığında ne olur?

Boyayı atar, çıkan deseni veri tabanındaki "ideal form" ön gördüğü veya hissetmeye çalıştığı rüyasıyla karşılaştırır. Eşleşmiyorsa, bunu bir "hata" (bug) olarak kodlar. Düzeltmeye çalışır. Simetrik hale getirir. Kusursuzlaştırır.

Oysa o boyanın oraya düşmesi, o şekli alması bir "hata" değil, akışın parçasıdır.

İşte biz, bu aşamaların tamamını bir bütün olarak görebilme yetisine "Cuz-i irade" diyoruz.

Ve ne acıdır ki; makinenin "kod hatası" zannettiği şeyi "kader" olarak okuyabilen o feraseti, bugün sadece "tekneyi gören" birinden, yani bu satırların yazarından okuyorsunuz veya duyuyorsunuz...

Sırf bu kadim hakikati hatırlamak için bile bir köşe yazısına muhtaç kalan bu memleketin haline vay ki ne vay...

Mana avcıları, kusursuzluk, sanatın katilidir derken abdesti hesaplamadı, koşer ebru sanatı çıkarabildilerse buyursun hodri meydan göstersinler biz de öğrenelim..

Yapay zeka rüya göremez, çünkü rüya görmek için bir "bilinçaltına", yani yaşanmışlığa, acıya, kedere ve hislere sahip olmak gerekir. Veri tabanında bütün renklerin kodu olan bir bilgisayar, "hüzünlü bir sarı" ile "neşeli bir sarı" arasındaki farkı bilemez. Onun için ikisi de sadece birer frekans değeridir.

Robotlar ameliyat yapsın, hayatımızı kurtarsın. Mühendislik hesaplarını denesin.

Ama bırakın, suyun rüyasını yine "insan" görsün. Çünkü o tekneye baktığında sadece boyalı bir yüzey değil, kendi ruhunun yansımasını gören tek varlık biziz.

Ruhu olmayan, rüya göremez. Rüya göremeyen de Ebru yapamaz. Sadece taklit edebildiğini düşebilir. Bu da vesvese olur siz vesveseden uzak durup sanata gelmek için önce ruhunuza abdest aldırın bu benim niyet formülüm. Hatun vesilesi ile sizle de paylaşmış olayım.