Dolar (USD)
32.23
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2425.91
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Aralık 2021

Nefsin kadar medenisin

Birinci ve ikinci Cihan Savaşlarına katılıp ikisinde de mağlup olan Almanya’nın teknolojide kurduğu medeniyet 1970’li yılların başına kadar bilim dünyasına Almanca terimleri kazandırmış ve kullandırtmıştır. Ayrıca yetişen Alman bilim adamları olmasa ne Amerika ne Avrupa ne de Sovyetler, teknolojide çok hızlı ilerler ve medeniyetlerini kurabilirlerdi.

Bu medeniyetlerin teknolojiye sahip olmalarına rağmen bu makalenin yazıldığı tarihe kadar ürettikleri her uçak, her uçaktan adrese teslim her bomba maalesef bu dünyadaki hiçbir zaliminin tepesine inmemiştir. İnmeyi bırakın sadra şifa niyetine hiçbir zalimi ve yaptıkları zulmü durdurmamıştır. Ama o bombalar kâh Afrika’da kâh Asya’da kâh Latin Amerika’da kâh Arap coğrafyasında masum milletlerin tepesine tepesine inivermiştir.

Koca bir dünya, nükleer füzeler ha bugün ha yarın bir ülkenin üzerinde patlatılacak diye korkutulmuş ya da bugün yine hangi ülkenin yer altı yer üstü zenginliği, teknolojiden sebep çalınacak diye diken üstünde bırakılmıştır. Bugün, ibret nazarı ile geçmişe bakılsa birçok medeniyetin faydadan çok zarar, barıştan çok savaş sunduğu görülebilir. Ve hâlâ haklının haksız, haksızın da haklı olduğu böyle bir medeniyetin devam ettiği aşikârdır.

Dünya korkuyor, diken üstünde yaşıyor ve kötülük hâkimse demek ki bilgide ve teknolojide medeniyet kurmak demek ahlak medeniyeti kurmak demek olmuyormuş! Teknoloji medeniyeti kurmak tek başına ahlaken pek bir şey değiştirmiyormuş! Teknoloji devi de olsanız toplumsal ve kurumsal nefsiniz terbiye edilmemiş ve ahlak medeniyetiniz yoksa insanlığa katkınız yok denecek kadar az olabiliyormuş.

Medeniyetler, nefsleri kadar kaliteli veya değildir. Çünkü medeniyetlere şekil veren siyasetçiler, alimler, fikir adamları, vesaire,.. her birinin nefs terbiyeleri kadar insan, toplum ve kurum kalitesi ortaya çıkar ve bir ahlak medeniyeti kurulur. Bu şekil verenlerin ahlakları kadar medeniyetleri de iyi veya kötü ahlaklı olabilir. Ya huzur dağıtırlar ya da huzur bozarlar. Nefsleri ile ya yoktan yere bir savaş başlatır ya da bozguncu bir savaşı bitirirler.

Hadi insanı anladık da toplum ve kurumların nefsi mi olurmuş diye düşünebilirsiniz. Medeniyetlerin nefsi mi olurmuş diyebilirsiniz. Evet, bireyin nefsi olduğu gibi hem toplumların hem kurumların hem de medeniyetlerin nefsi olur. Bu da doğal olarak toplum ve kurumların her manada oluşturduğu kültürüdür. Dolayısıyla bu ikisinin kültürü ile medeniyetlerin nefsi (kültürü) oluşmuş olur.

Hâkim medeniyetin nefsi (kültürü), bozuk bir nizam kurmuşsa kurduğu fikir ve kurumlar vasıtasıyla kendi etrafına toplumları ve ülkeleri alarak nizamını devam ettirir. Aç kalan milyarları da bolluktan semirenleri de görürsünüz. Savaşlara, barışlara, devletlerin yükselecek ve çökecek olanlarına bunlar karar verir. Kendi kültürlerinin dışında olan kendi nizamlarını benimsemeyen her fikri, her nizamı boğmaya çalışırlar.

Böyle bir nizamda kişiler, ülkeler ve siyasi aktörler önemli değildir. Sistem önemlidir. Bir futbol kulübünün oyun sistemi devam ettiği, hoca ve futbolcular buna göre alındığı müddetçe başarı ya da başarısızlık aynı oranda kaldığı gibi medeniyetler de bu şekildedir. Bozuk medeniyetlerin oyuncuları ile aktörlerin değil bu oyunu kuran ve dünyayı kötüleştiren sistem işlemez hale gelmediği müddetçe ahlak medeniyetinin işlemesi zordur.

Zorluk başlı başına nefs terbiyesi yapılan bir medeniyettir. Nefs terbiyesi olan nasıl kötü olabilir ki? Bu nefsi (kültürü), terbiye edebilmek için insandan başlamak, insanı değerlendirmek gerekir. İnsanı değerlendiremezseniz toplumu, toplumu değerlendiremezseniz kurumlar değerlenmez. O zaman insanı ve toplumu değerlendirip ahlak medeniyeti kurmak zor mu? Bu ahlak medeniyetini, çeyrek yüzyıl gibi kısa sürede kuranlar nasıl başardı?