Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Ekim 2021

Top Çevirmeyin, Habercilik Yapın!..

AH, nasıl unuturum. Rahmetli Erbakan Hoca demişti ki,

“Kaymak dünyada yenmez evlât...

Kaymak cennette yenir!..”

***

Geçtiğimiz günlerde, Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, twitter hesabına şöyle yazmış:

“Serdar Arseven… Dürüst bir gazeteci. Servet versen tenezzül etmez… Sözüne güvenilen bir gazeteci. Sözünü ciddiye alın.”

Kendisine teşekkür ederiz de… Bu kavanoz dipli dünyada, böylelerine “işini bilmez” diyorlar!..

Hatta bir de tavsiyede bulunuyorlar:

“İşi bilecek, işe gitmeyeceksin!”

***

Neyse…

Her neyse…

Biz bildiğimiz yoldan ilerleyelim. Doğruları yapmanın gayreti içinde olalım.

Taksiratımız için de bol bol tövbe edelim.

***

İçimizden gelenleri, yine “Kitabın Ortasından” diyerek dile getirmeye devam edelim.

Varsın alınan alınsın.

Dostlar bizi hatırlasın!

***

Efendim;

Bir idarenin hastanesi ne ise postanesi de odur.

Bir yerde “metal yorgunluğu” varsa, her yerde vardır.

Metal yorgunluğu varsa, başka başka sıkıntılar da vardır.

***

Bendeniz, 35 yıldır gazetecilik mesleğini icra etmekte olan bir vatan evlâdı olarak, bu alanı, medyayı iyi bilirim.

Oraları meslek icabı yakından takip ettiğimden ve siyasi iktidarın hâli ile medyanın hâli arasında birebir ilişki bulunduğundan, medyadaki durumlara bakar bakar, gidişat hakkında kıymetli fikirler edinirim.

Özellikle, “koca koca markaların” siyasi iktidar tarafına geçirilmesiyle oluşturulan “yerli ve milli medya”nın hallerine bakıyorum.

İşin habercilik boyutuna bakan kısmında gördüklerimi, daha çok da görmediklerimi birkaç misalle izah etmeye çalışayım.

Son vakitlerde, memleket gündemini en çok meşgul eden mesele ne?

Evet, bildiniz;

Piyasalardaki durumlar, doların tırmanışı, zamların üst üste gelişi, hane halkı ekonomisine dair tartışmalar…

“Recep Tayyip Erdoğan devrilsin de memleketin başına ne gelirse gelsin medyası”nın tavrı ortada.

Onlar için büyük fırsat.

Ha bire vuruyorlar.

Memlekette demokrasi var, vurabilirler.

Hele, sen açık üstüne açık verirsen, eloğlu fırsatı kaçırır mı...

Aslına bakarsanız, medyadaki en büyük markalar, en pahalı, en çok para harcayan, en çok eleman istihdam eden “iri” markalar, “farklı sebeplerle” siyasi iktidarı destekliyor.

Bir vakitlerin “kartel medyası” yok artık; Doğanlar, Bilginler yok.

Karamehmetler, Uzanlar da medya sahnesinde yok.

Yeni aktörler geldi ve yenilerinin kahir ekseriyeti de, en azından şartlar tamamen değişene kadar siyasi iktidarın yanında.

Yani, siyasi iktidar “medya desteği yetersizliğinden” şikâyet edebilecek durumda değil.

Bol bol destekleyeni var.

Başta da, en “iri”, markalar.

Bu böyle olduğu halde, durumlar ne?

Mesela, şu “zamlar, dolar, ekonomi, geçim sıkıntısı” meselesine gelelim.

Siyasi iktidar ne diyor?

“Evet, ekonomide zorluklar var, ama bu zorlukları sadece biz yaşamıyoruz. Gidin de batının gelişmiş denilen ülkelerindeki halleri görün, oralarda yangın var, yangın!”

Siyasi iktidarı destekleyen koca koca medya markaları, bu “durumu izah malzemelerini” nasıl değerlendiriyor?

Şöyle: “Bir stüdyo, bir program sunucusu, iki tarafa değişmez kişileri yerleştir, yap programı, işi bitir!..”

Basitin de basiti!..

***

Koca koca markaların üzerinde oturanlar, mesela şöyle yapsalar…

Biraz zahmet olacak ama nazik bedenlerini biraz kaldırıp, güzel başlarını biraz çalıştırıp, Avrupa’nın en gelişmiş memleketleriyle bağlantılar yapsalar…

Almanya’nın, Fransa’nın, Hollanda’nın, vesairenin çarşı pazarlarına muhabirler gönderip, oralardaki havaları yansıtsalar.

Elbette, o ülkelerin sokaktaki, çarşı ve pazardaki vatandaşlarından da, işlerin çok kötüye gittiğini, çarşının pazarın yangın yeri olduğunu, geçinmenin gittikçe güçleştiğini söyleyecek birileri çıkacaktır!..

Ne bileyim, saat uygunsa canlı yayın yaparsınız, değilse banda alıp “görüntüleri” yayınlarsınız.

Yok, bunlarla niçin uğraşacaksınız değil mi?

Çağır stüdyoya üç, beş sabit isim. Tartışma kıvamında bir program yap.

Hallet işi.

Basitin de basiti!

***

Bir başka mesele…

Şu “istenmeyen adam” pozisyonundaki 10 büyükelçinin yaptığı. Resmen, Türkiye’ye “balans ayarı” çekmeye kalkıştılar.

Olacak şey değil, hepimiz çok kızdık.

En fazla da, “medyamız”ın “klâsik büyük markaları” kızdı.

Ya da kızar gibi yaptı!

Yaptı da, kızmak sokaktaki vatandaşa kalsın.

Siz işinizi yapın!..

Mesela…

O ülkelerin farklı düşünen politikacılarını arayın bulun.

Türkiye karşıtı olmayan akademisyenlerini bulun…

Onlara, “büyükelçilerin yaptıklarının çok yanlış olduğunu” söyletin. Aldığınız malzemeleri, televizyonlarınızda kullanın.

Sosyal medyada yaygınlaştırın.

İşe yarayın!

Yok, yok…

“Adamlar ülkeleri aleyhinde konuşmazlar ki!” demeyin.

Her yerde her tip politikacı var.

Biz, taaa 30 yıl evvel, o imkânlarla, hem de o zamanlarda, kimleri bulup bulup konuşturmuştuk!..

Aklınız durur!..

Şimdilerde de…

İşi yapacak adam lâzım…

O evsafta habercileriniz var mı?

O ülkelerdeki politik ortamların ciğerlerini bilen ne bileyim, Mehmet Ali Birandlarınız var mı?

Yok mu?

Niçin yok?

Yetiştirmediniz mi?

Yoksa, var da iş mi yapmak istemiyorsunuz!..

At var meydan yok, meydan var at yok!..

Metal yorgun, haller durgun.

Hesaplar ince.

***

“Medya medya yerli medya, medya medya yerli ve milli medya” demekle olmuyor.

İş yapmak gerek.

Bunları söyleyince de “deme abi deme, deme” diyenler oluyor.

“Deme” abi,

“Dünya iki kulplu kazan, tut bir ucundan sen de kazan!”

***

Bir de “Abi, bırak bu işleri artık, kaymağını ye!”

***

Bu yazıyı başladığımız gibi bitirelim öyleyse:

Ah, nasıl unuturum…

Rahmetli Erbakan Hoca demişti ki, “Kaymak dünyada yenmez evlât…

Kaymak cennette yenir!”

***

İnşaAllah.